Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 III.Sınıfların I.Dersi - Derslik

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Horace Rufus Allison
Ölü
Horace Rufus Allison


Mesaj Sayısı : 1987
Kayıt tarihi : 18/06/10
Yaş : 31
Lakap : Ozyy

III.Sınıfların I.Dersi - Derslik Empty
MesajKonu: III.Sınıfların I.Dersi - Derslik   III.Sınıfların I.Dersi - Derslik EmptyPaz Ağus. 01, 2010 3:04 pm


III.Sınıfların I.Dersi - Derslik 4002jhjhjhjk

- III.Sınıfların dersi burada verilmektedir.


En son Horace Rufus Allison tarafından Çarş. Eyl. 08, 2010 12:23 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Horace Rufus Allison
Ölü
Horace Rufus Allison


Mesaj Sayısı : 1987
Kayıt tarihi : 18/06/10
Yaş : 31
Lakap : Ozyy

III.Sınıfların I.Dersi - Derslik Empty
MesajKonu: Geri: III.Sınıfların I.Dersi - Derslik   III.Sınıfların I.Dersi - Derslik EmptyPaz Ağus. 01, 2010 3:08 pm

Dersin İşleniş Tarihi: 12.08.2010 - Perşembe
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Horace Rufus Allison
Ölü
Horace Rufus Allison


Mesaj Sayısı : 1987
Kayıt tarihi : 18/06/10
Yaş : 31
Lakap : Ozyy

III.Sınıfların I.Dersi - Derslik Empty
MesajKonu: Geri: III.Sınıfların I.Dersi - Derslik   III.Sınıfların I.Dersi - Derslik EmptySalı Eyl. 07, 2010 8:57 pm

Dersin Konusu: Ufalma İksiri
Dersin Profesörü: Horace Rufus Allison
Ders Zamanı/Hava Durumu: Öğleden Sonra İlk Ders / Yağmurlu
Dersin İşlendiği Yer: Zindanlar
Dersin İşlenişi: Ufalma İksiri Nasıl Yapılır? / Uygulama
Sınıfın Durumu:
Profesör sınıfın içerisinde öylece sınıfı izliyor. Bu arada her masanın önünde iksiri yapabilmek için birbirinden çeşit malzemeler var, bunun yanında orta boyda siyah bir kazanda masanın tam ortasında bulunuyor. Masanın sağ tarafında ezmek ve kesmek için bazı ıvır zıvır eşyalar bulunuyor. Kazanların içinden gelen sisli dumanlar ve fokurdamalar, dolaplarda bulunan renkli iksir şişeleri, iksir dersi kitapları ve ölçekler... Zindanların muhteşem havasını içinize çekiyorsunuz, rahatlatıcı bir duman ve ardından muntazam derecede eşsiz bir koku. Kokunun nereden geldiğini bilmiyorsunuz ancak öğrenmek istiyorsunuz. Kokunun profesör masasına yakın bir yerlerden geldiğini düşünüyorsunuz fakat profesör masasında olduğu için bir türlü bakmak cesaretinde bulunamıyorsunuz. Sınıfta sisli duman bir kol geziyor ve herkes yerlerinde oturup birbirleriyle konuşuyor. Profesörde bu arada önünde duran yırtık kitabını karıştırmaya başlıyor. Profesör önündeki kitabıyla ilgilenirken bir kaç öğrenci sınıfta haylazlık da bulunuyor ve profesör dikkatini kitaptan çekerek sınıfa doğru bakıyor. Ardından yerinden kalkarak masasının önüne yürüyor ve sınıfın en baş köşesinde öğrencilerini şöyle bir süzüyor. Kısa bir bakışmanın ardından profesör her zamanki gibi derse giriş konuşmasını yapıyor ve tüm sınıfı kendine odaklıyor.

Ders Başlıyor!

'' Öncelikle dersime hepiniz hoşgeldiniz. Her ne kadar burasının bir üçüncü sınıf olduğunu bilsem de ne yazık ki bu sınıftaki bazı öğrencilerin henüz bu seviyeye erişemediğini fark ettim. Sınıf içerisinde daha nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, küstah, terbiyesiz ve bir o kadar da bencil olan öğrencilerin bu gibi bir sınıfa nasıl erişebildiğine bir türlü inanamıyorum. Birinci sınıf öğrencilerinin bile yapmadığı bu hareketleri sizlerden görüyorum, büyüdüğünüzü fark edemiyorsunuz, artık büyüyorsunuz. Kendinize gelin ve bu sınıfta olduğunuzun farkına varın. Burası bir sınıf, nasıl davranmanız gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Size yalnızca şunu söylüyorum, eğer bir daha dersimde böyle bir şeyle karşılaşırsam bilin ki bunun cezası çok ağır olacaktır. Yaptığınız şeyi bu seferlik es geçiyorum, tekrarı olması halinde gereğini yapacağım. ''

Profesör ciddi tavrını sürdürmeye devam ediyordu,r bu arada sınıftaki çoğu öğrencinin yüzünde ürkmüş gibi bir halleri vardır, tabi bunun yanında gözlerini yere dikmiş öğrencilerde vardır. Düşünüyorlardır, gelecek onlar için nasıl olacaktır? Kendi geleceklerini kendileri hazırlayacaklardır, ayaklarının üstünde durmaları gerekecektir ve bunun için profesör onlara iyi bir ders vermiştir. Sınıfta sessizlik hakimdir. Profesör sıraların arasında gezinirken haylazlık yapan öğrencilerin ensesine doğru yavaşça dokunmuştur. Sınıfta kısa bir süre sessizlik oluşmuştur, tabi bu sessizlik profesörün konuşmaya başlamasına kadar sürmüştür. Ardından sınıfta fısıldaşmalar başlamıştır ve profesör rahatsız olurmuşcasına yüzünü hızla buruşturmuştur, bunu yapmasının ardından tekrar konuşmasına devam etmiştir ve sınıfta tüm dikkatini profesöre doğru vermiştir.

'' Evet arkadaşlar! Yeni bir yıl ve yeni bir dönem. Umarım sizlerle birlikte güzel bir yıl geçireceğiz. Biliyorsunuz ki giriş konuşmalarını pek sevmem zaten çoğunuz beni tanıyordur. Horace Rufus Allison, eski usta iksir öğreticisi. Her neyse konumuza geçelim artık. Öncelikle müfredat gereği önceden öğrenilmiş olan konuları sizlere biraz tekrarlamam gerekiyordu fakat süremiz sınırlı olduğu için hemen yeni konulara başlamalıyım. Yoksa bu dönem sonuna kadar dersleri yetiştiremeyebilirim. Evet arkadaşlar, ilk konumuz Ufalma İksiri. Bu dersi çok seveceğinize eminim hele ki bu dersin uygulamalı geçmesi sizin için büyük bir şans.''

Sınıfta hafif fısıldaşmalar başlıyor. Öğrenciler önlerinde duran orta boy kazanlara bakıyorlar, arada yakından inceleyeni de oluyor. Profesör Allison, sınıfta sessizliğin oluşması için bir kaç dakika sınıfı izliyor. Sınıfın sessizleşmesiyle beraber profesör tekrardan konuşmaya başlıyor ve önünde duran bıçağı eline alarak konuyu anlatmaya başlıyor.

'' Arkadaşlar konumuz Ufaltma İksiri. Adından da anlaşılacağı gibi bu iksir nesneleri ufaltmaya yarar. İlk defa 17.yy'ın ortalarında kullanıldığını biliyoruz. Fakat ne yazık ki iksiri icat eden kişinin kim olduğu elimize geçen kaynaklarda yok. Sadece bir cadı tarafından icat edildiğini biliyoruz. Şimdi malzemeleri not edin lütfen. ''

*Kesilmiş papatya kökleri
*Soyulmuş Büzüşmüşincir
*Dilimlenmiş tırtıllar
*Bir fare dalağı
*Bir parça sülük sıvısı.

Öğrenciler malzemeleri parşömenlerine not alırlarken profesör ders kitabının sayfalarını karıştırıyor ve içlerinden bir sayfa da duruyor. Sayfayı şöyle bir inceledikten sonra sınıfın hazır olup olmadığını kontrol ediyor ve ardından konuşmaya başlıyor.

'' Evet arkadaşlar. Önünüzde orta boyda bir kazanınız var ve bu kazanın yanında da iksiri yapabilmeniz için bazı malzemeler var. Şimdi hepiniz kazanlarınızın başına geçin ve iksiri yapmaya başlayın. Tarifi kitaplarınızın 25 inci sayfasında. İksiri doğru yapan ilk öğrencinin binasına 10 puan, ikinci yapana 7 puan, üçüncü yapana da 5 puan verilecektir. Hadi bakalım, başlayın! Kazanlar fokurdasın! ''

Profesör masasına doğru yürümeye devam ederken öğrenciler kazanlarının başına geçmiş iksiri yapmaya başlıyorlar. Profesör masanın altında bulunan çekmecesinden Gelecek postasını çıkarıyor ve haberleri okumaya başlıyor. Dersin sonuna doğru kazanlardan muhteşem bir koku yayılıyor ve profesör elindeki kitabı bırakarak kazanların yanına gidiyor. Profesör, öğrencilerine doğru yaklaşıyor ve kazanlarına doğru bakıyor. Ardından kazanlarına içine kurumuş bir yaprak atıyor ve iksirin olup olmadığını bakıyor. Sınıftaki çoğu öğrenci bu iksiri yapabilmeyi başarıyor, profesör gülümseyen bir yüzle sınıfa doğru bakıyor ve ardından konuşmaya başlıyor.

'' Muhteşem bir iş çıkarttınız çocuklar. Hepiniz çok iyiydiniz. Her ne kadar ben gazete ile uğraşsam da bir yandan sizleri seyrettim. Elinizden geleni yaptınız ve başarılı oldunuz. Sınıftaki çoğu öğrenci bu iksiri yapabilmeyi başardı, yapamayanlar öğrenciler ise bir dahakinde yaparlar. Bugünlük dersimiz bitmiştir. Kimin kaç puan aldığını açıklamayacağım. Bunu binalarınıza vereceğim puan ile göreceksiniz. Ayrıca size bir ödev veriyorum. Ödeviniz; Symhedia iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız. Ders bitmiştir, çıkabilirsiniz. ''

Öğrenciler yerlerinde hızla bir şekilde toparlanırken profesör de masasının üzerinde bıraktığı Gelecek Postasını tekrar çekmecesine koyuyor ve ardından kenara koyduğu paltosunu üzerine doğru alıyor, bu arada dışarıdan gelen ' Gong' ile beraber öğrenciler hızlı bir şekilde yerlerinde toparlanıp sınıftan dışarıya çıkıyorlar. Profesör sınıfın boşalmasının hemen ardından hızlıca bir şekilde masasında toparlanıyor ve özel odasına yürümeye başlıyor...

Ayrıntı ve püf noktalar: Yazdığınız rp'lerin ders rp'sine uyumlu olmasına dikkat edeceğim, bu nedenle ne olmuş ne bitmiş haberiniz olsun. Derse girişinizle ilgili bilgi verildi. Düzenli ve güzel bir rp bekliyorum. Konunun ilgi çekiciliğinden, önünüzde duran iksir malzemelerinden, sınıfın genel durumundan ve ders işlenişinden rp'nizde bolca bahsedebilirsiniz. Bunlar size artı puan kazandırır. Ayrıca yapacağınız iksirin tarifine göre rp'lerinize +10, +7 ve +5 ekstra puanlar vereceğim. Haberiniz olsun.
Verilen Ödev: Symhedia iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız. ( Hayal gücü kullanılabilir. )
Dersin Akışı: Profesör dersin başlangıcında bir kaç haylaz öğrenci ile uğraşıyor ve onlara ağızlarının payını veriyor. Bunun dışında derste her hangi bir olumsuz olay olmamıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Iris Florence Tudor
Ravenclaw IV.Sınıf
Ravenclaw IV.Sınıf
Iris Florence Tudor


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 17/08/10
Yaş : 28

III.Sınıfların I.Dersi - Derslik Empty
MesajKonu: Geri: III.Sınıfların I.Dersi - Derslik   III.Sınıfların I.Dersi - Derslik EmptyPtsi Eyl. 13, 2010 8:01 pm



İleride güçlü bir ışık kaynağı var. Görüyorum, ışığa yaklaşmak, içine düştüğüm karanlık kuyudan çıkmak için çabalıyorum. Tırnaklarımla sert taşları çiziyorum, çıkan ses sinirimi bozsa da devam ediyorum umudumu yitirmeden. Su, omzuma geliyor. Pis bir kokusu var, yüzündeki yosunlar vücuduma yapışıyor beni boğmak istercesine uzuyor yosunlar. Başımı kaldırıp tekrar bakıyorum gökyüzüne. Işık gitmiş, onun yerine sevinçle gülümseyen bir güneş var. İnsanları evladı gibi görüyor, sıcaklığını çocuklarına yetiştirmek için uğraşıyor. Bütün bunları yapmaktan pek bir memnun. Fakat o, yerin metrelerce altındaki evladını göremiyor, beni göremiyor. Charlotte’nin içinde bir anda yeşeren umut, yerini ölüme bırakıyor. Bekliyor Azrail’i. Uzunca bir süre düşünüyor acaba ölmek nasıl diye. Sonra yoruluyor kolları, başını eğiyor kaderine razı olarak. Bırakıyor kendini serin suya. İlk başta nefesini tutmakta zorlanmıyor, ama kısa bir süre sonra içgüdüleri devreye giriyor, çırpınıyor fakat beyni kurtulma isteğini bastırıyor otoriter bir şekilde. *Ölümü kabullen, diğer dünyada daha mutlu olacaksın.* Her şey birden kararıyor, yüzünde anlamsız bir gülümse kalıyor sadece. Ölüm… Kötülükle kirlenmiş dünyandan ayrılmak Charlotte için en iyi yol oluyor. Diğerleri kirlenmiş kızın ölümünü bir temizlik olarak görecek ileriki saatlerde cesedi su yüzüne çıktığında. Kimse bilmeyecek masumluğunu.


Çeneme yasladığım elim bir anda dürtülünce kendime geldim. Gözlerimi ışığa hazırlarken hatırlamaya başlıyorum, tepemizde yoğun yağmur bulutları varken gözlerimi ancak loşluğa hazırlayabilirdim. Rüyamdaki gibi sevecen bir güneş yoktu. Aslında olmaması daha iyiydi benim açımdan. Bu aralar gördüğüm rüyalar yüzünden iyice paranoyak olmuştum. Başımı kaldırıp, sağıma döndüm isteksizce. Lucian elinde bir bardakla bana bakıp gülümsüyordu. Sanırım öğle yemeğinde uyuya kalmam bayağı bir eğlence konusu olacaktı; fakat insanların benim hakkında ne düşündüğüne pek değer vermezdim. Nedenleri sorgulamak yerine sonuçlarla dalga geçiyorlardı. Beyinlerinin yerinde saman olduğundan cidden şüpheleniyordum işte böyle zamanlarda. Diyecek tek bir lafım vardı onlara. Fakat ağır kaçacağından susmayı tercih ettim. Dudaklarım etrafında filizlenen sahte bir gülümseme ile onlara dönüp, ‘Eğlencenizi bölmek istemem; ama yetişmem gereken bir dersim var. Dedikodumu yapabilirsiniz.’ Aniden ayağa kalktım, ayağım dibine koyduğum çantamı omzuma alıp büyük salondan çıktım. Çatalların tabaklara çarpma sesi, etrafta anlamsızca sırıtan topluluk, gıcırdayarak açılan veya kapanan kapı beni sinir etmişti. Sabrım bir kaleyse eğer, birileri surlarımı yıkmaya çalışıyordu; fakat ben aklıma kullanarak onları geçemeyecekleri bir tuzak hazırlıyordum. Farkında değillerdi ya da ben kafamda düşmanlar yaratmıştım. Hangisi gerçekti? Bekleyip görecektik.

Islığı andıran rüzgarla karşılaştığımda hiç şaşırmadım. Zindanlara giden merdivende hep değişik bir uğultu olurdu zaten. Yılların getirdiği bir alışkanlıktı ve ıslık sesini duymazsam eğer kötü şeylerle karşılaşacağımı düşünürdüm batıl inançları olan biri gibi. Sanırım derslerin ağırlığı, uykusuz geçirilen geceler beynimde hasara sebep oluyordu. Bu gidişata bir ‘dur’ demek için vaktin geçtiğini biliyordum, sorun olmazdı benim açımdan. Çatlak gibi görünmek, daha doğrusu çatlaklık yolunda ilerlemek zevkli olacaktı. Tabii akıl hastası teşhisi konursa hoş olmazdı.

İçeriye girdiğimde burnuma gelen koku molekülleri beni başka bir dünyaya götürdü. Mm, mükemmel bir kokuydu. Sanki portakal çiçeği gibiydi. Ya da tarçın. Ya da… Bu kokunun ne olduğunu anlayamamıştım. Nereden geldiğini merak ettim, burnumu önüme rehber katarak birkaç adım attıktan sonra kokunun profesörün masasından geldiğini anladım. Merakıma yenilip masayı süzmektense sessizce yerime oturmayı tercih ettim. Masanın üstündeki orta boydaki kazan ve etrafındaki malzemeler (kesmek için bıçak, tahta, küçük renkli bir şişe, minik ölçekler, vs.) benim derse odaklanmamı sağladı birden. Diğerlerinin konuşmaları kulaklarımı es geçiyordu sanki, sınıfta kol gezen sis aniden dağılmış gibiydi. Her şeyi daha rahat görebiliyordum. Ellerimi kenarında pürüzler olan kazana değdirince bütün büyü birden bozuldu. Gülüşmeler, fısıldaşmalar ve yapılan haylazlıklar… Haylazlık yapanların kim olduğunu masamdan göremiyorum; fakat tahin edebiliyorum onların kim olduğunu. Düşüncelerimi kendime saklama konusunda kapalı bir kutu gibi olmuşumdur, çünkü hayat denen oyun bize bunu öğretiyor. Er ya da geç. Arkama yaslanıp Profesörün gözlerine baktım. Biraz değişik biriydi. Aslında biraz demek hafif kalırdı. Profesör, buram buram tecrübe kokuyordu, gözlerinde zekadan gelen bir ışıldama vardı. Duruşu asil, otoritesi sarsılmaz bir taht gibiydi. İçimde olgunlaşmaya başlayan hayranlık beni gerçekten memnun etmişti. 'Öncelikle dersime hepiniz hoşgeldiniz. Her ne kadar burasının bir üçüncü sınıf olduğunu bilsem de ne yazık ki bu sınıftaki bazı öğrencilerin henüz bu seviyeye erişemediğini fark ettim. Sınıf içerisinde daha nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, küstah, terbiyesiz ve bir o kadar da bencil olan öğrencilerin bu gibi bir sınıfa nasıl erişebildiğine bir türlü inanamıyorum. Birinci sınıf öğrencilerinin bile yapmadığı bu hareketleri sizlerden görüyorum, büyüdüğünüzü fark edemiyorsunuz, artık büyüyorsunuz. Kendinize gelin ve bu sınıfta olduğunuzun farkına varın. Burası bir sınıf, nasıl davranmanız gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Size yalnızca şunu söylüyorum, eğer bir daha dersimde böyle bir şeyle karşılaşırsam bilin ki bunun cezası çok ağır olacaktır. Yaptığınız şeyi bu seferlik es geçiyorum, tekrarı olması halinde gereğini yapacağım.' Profesörün yüksek sesle söyledikleri doğruydu. En azından buradakiler 14 yaşındaydı, belli bir olgunluğa varmaları gerekiyordu. Ama bir yandan da onlardan böyle bir şey beklemenin fazla olduğunu düşünüyordum. El bebek gül bebek büyütülen bu gençler, olumsuz olan her şeyden aileleri tarafından korunmuştu. Kendimi onlarla kıyasladığım zaman, acının insana yararı da olduğunu gördüm. Omzumu geriye atarak kafamı kaldırdım, daha dik duruyordum. Hiçbir şeyden korkmayan bir savaşçı gibi. Eh, belki abartmış olabilirim; fakat kendimi taaruza hazır bir komutan gibi hissediyordum. İç dünyamdan çıkıp etrafıma bakınca sessizlik beni ürküttü. Kimseden çıt çıkmıyordu, az önceki konuşma kimilerinin korkmasına, kimilerinin düşünmesine sebep olmuştu. Benim cephemde ise korku vardı. Bir gün küçük bir hata yaparsam ne ile karşılaşacaktım? Yerin dibine geçiren, tokat etkisi bırakan sözlerle mi, yoksa cezayla mı? Profesör Allison’ın ileride ne yapacağına merak ediyordum, ama içten içe ona hak verdiğimi gizleyemem. Gizlemeyeceğim. 'Evet arkadaşlar! Yeni bir yıl ve yeni bir dönem. Umarım sizlerle birlikte güzel bir yıl geçireceğiz. Biliyorsunuz ki giriş konuşmalarını pek sevmem zaten çoğunuz beni tanıyordur. Horace Rufus Allison, eski usta iksir öğreticisi. Her neyse konumuza geçelim artık. Öncelikle müfredat gereği önceden öğrenilmiş olan konuları sizlere biraz tekrarlamam gerekiyordu fakat süremiz sınırlı olduğu için hemen yeni konulara başlamalıyım. Yoksa bu dönem sonuna kadar dersleri yetiştiremeyebilirim. Evet arkadaşlar, ilk konumuz Ufalma İksiri. Bu dersi çok seveceğinize eminim hele ki bu dersin uygulamalı geçmesi sizin için büyük bir şans.' Öğrendiğimiz şeyleri neden tekrarladığımızı hiç anlamıyordum, neyse ki profesör, bu faslı hızlıca geçip bize yeni iksirler göstermek istiyordu. Ayrıca dersin uygulamalı olması beni mutlu etmişti. Görerek, dokunarak kısaca yaşayarak öğrenebilirdik iksir yapmayı. Teorik bilgileri ezbere bilsek de iksiri tam ayarında yapamayabilirdik, işte o zaman öğrendiğimiz onca şey boşa giderdi. Kitabı okuyarak geçirdiğimiz zaman koca bir çöplük olurdu bir anda. Kazana dokunarak kısa bir süre hayal ediyorum kendimi profesör masasında otururken. Öğrencilerin bir bir sınıftan içeri girişi, meraklı bakışlar falan. Hepsi çok güzel; fakat bir hayal. Gelecekte nerede olurum? İstediğim koltukta mı? Pek sanmıyorum Profesör Allison, daha yaşayacak gibi duruyor. Gözlerinin etrafındaki çizgiler, yüzündeki sarkmalar bizi aldatıyor bence. Gayet dinç. Profesör Allison’ın başında akbaba gibi beklemek de saygısızlık olur. Ama umuyorum, ben mezun olduğumda iksir profesörü olarak Bay Allison’ı görmem. 'Arkadaşlar konumuz Ufaltma İksiri. Adından da anlaşılacağı gibi bu iksir nesneleri ufaltmaya yarar. İlk defa 17.yy'ın ortalarında kullanıldığını biliyoruz. Fakat ne yazık ki iksiri icat eden kişinin kim olduğu elimize geçen kaynaklarda yok. Sadece bir cadı tarafından icat edildiğini biliyoruz. Şimdi malzemeleri not edin lütfen.'

Kesilmiş papatya kökleri.
Soyulmuş Büzüşmüşincir.
Dilimlenmiş tırtıllar.
Bir fare dalağı.
Bir parça sülük sıvısı.


Cadı! Sihir dünyasında cadıları ezen büyücülere bu bilgi gösterilmeli, hatta gözlerine sokulmalı. Unutmamalılar ki her erkeğin arkasında bir kadın vardır daima. Seni doğuran, büyüten anneni; kalbini çalan güzel kadını; seninkilerle aynı bir çift göze sahip kızını unutamazsın, es geçemezsin. Ama büyücülerde bu duyarlılık yok denecek kadar az. Parşömen kağıda tüy kalemimle not alırken tırtılları düşünmekten kendimi alamıyordum. Oldum olası nefret etmiştim o canlılardan. Onları dilimlemek benim için büyük bir zevk olacaktı. 'Evet arkadaşlar. Önünüzde orta boyda bir kazanınız var ve bu kazanın yanında da iksiri yapabilmeniz için bazı malzemeler var. Şimdi hepiniz kazanlarınızın başına geçin ve iksiri yapmaya başlayın. Tarifi kitaplarınızın 25 inci sayfasında. İksiri doğru yapan ilk öğrencinin binasına 10 puan, ikinci yapana 7 puan, üçüncü yapana da 5 puan verilecektir. Hadi bakalım, başlayın! Kazanlar fokurdasın!' Profesörün son sözü ile çantamın derinliklerinden kitabımı çıkartıp masaya koydum. Göz ucuyla yan masamdaki Lucian’a baktım ne yapıyor diye. Her ne kadar binamız aynı olsa da içimde alevlenen rekabet duygusu beni heyecanlandırdı. Yirmi beşinci sayfayı açarken malzemeleri kontrol ettim. Basit bir işlem olmasını umuyordum açıkçası, fakat tarif zordu. Demek ki neymiş, görünüşe aldanmamak gerekir. Kazananı masanın ucuna iterken tahtayı önüme koydum. Ölü tırtıllara tenimle dokunmak istemediğim için çantamdan eldiven çıkardım. Bıçağımla tırtılları doğrarken bir katil gibi hissettim kendimi; ama hiçbir suçluluk duygusu yoktu. Sadece içimde kabaran zevk duygusu. Ama içimdeki tırtıl düşmanlığını sona erdirmek gerekirdi, zamanla insanlar için tehlikeli bir varlığa dönüşmek istemezdim. Kazana yaklaşıp dilimlediğim tırtılları attım. Fare dalağı, küçük kavanozlardan birinde duruyordu, kapağı açarken zorlansam da diğerlerinden hala öndeydim. Fare dalağının ardından papatya köklerine gelmişti iş. Basit bir bıçak darbesi ile bir tutam papatya kökünü alıp kazana attım. Geriye kalan malzemelere şöyle bir göz atınca bitirdiğim için mutlu olmuştum. Yarım ölçek sülük sıvısı, soyulmuş büzüşmüş incir. Masanın üzerinde duran tahtadan yapılmış kepçemsi aleti elime alıp karıştırmaya başladım. Kitapta saat yönünün tersine karıştıracağımız yazıyordu, ilk başta nedensizce tereddüt etsem de saat yönünün tersine doğru karıştırmaya başladım. Yaklaşık on dakika sonra kazandan içeriye girdiğimde burnuma gelen koku yayılmaya başladı. Ah, gerçekten muazzam… Sakin sakin karıştırırken kokunun tadını çıkardım doyasıya. Profesörün yerinden kalkıp kazanları kontrol etmesini fark etmedim bile. Kendimi iksire kaptırmıştım. Evet, iksir bir tutkuydu. Vazgeçilmesi neredeyse imkansız bir tutku. 'Muhteşem bir iş çıkarttınız çocuklar. Hepiniz çok iyiydiniz. Her ne kadar ben gazete ile uğraşsam da bir yandan sizleri seyrettim. Elinizden geleni yaptınız ve başarılı oldunuz. Sınıftaki çoğu öğrenci bu iksiri yapabilmeyi başardı, yapamayanlar öğrenciler ise bir dahakinde yaparlar. Bugünlük dersimiz bitmiştir. Kimin kaç puan aldığını açıklamayacağım. Bunu binalarınıza vereceğim puan ile göreceksiniz. Ayrıca size bir ödev veriyorum. Ödeviniz; Symhedia iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız. Ders bitmiştir, çıkabilirsiniz.' Ödevi seve seve yapacaktım. Aşık olmuştum ben iksire, asla bu fırsatı kaçırmazdım. Kaçıramazdım, bu büyük bir aptallık olurdu. Eşyalarımı toplarken ödev için etkileyici bir başlık düşünüyordum. Gerçi iksirin ne işe yaradığını bilmiyordum, ama hayal etmek güzel bir şeydi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Arinna Elenora
Ravenclaw IV.Sınıf
Ravenclaw IV.Sınıf
Arinna Elenora


Mesaj Sayısı : 31
Kayıt tarihi : 12/09/10
Yaş : 27

III.Sınıfların I.Dersi - Derslik Empty
MesajKonu: Geri: III.Sınıfların I.Dersi - Derslik   III.Sınıfların I.Dersi - Derslik EmptyPerş. Eyl. 16, 2010 9:05 am

Büyük salon!
Aman Tanrım, burası hiç gürültüsüz olamaz mı? Notlarımıza bakmaya çalışıyoruz şurada!
''Oooff, ben zindanlara gidiyorum belki biraz orda kafamı dinleyebilirim. ''
Ayağa kalktım ve sırt çantamı omzuma attım. Zindanlara doğru inerken kafam hala ufalma iksirinin malzemelerindeydi. Profesör bunları henüz bize aktarmasa da ben araştırmış ve aklımın bir köşesine yazmıştım.
Ön sıralardan birine oturdum. Ben notlarıma bakarken diğer öğrenciler de yavaş yavaş sınıfa akın ettiler. Bir süre sonra ise Profesör Allison içeri girdi ve ders başladı.

'' Öncelikle dersime hepiniz hoşgeldiniz. Her ne kadar burasının bir üçüncü sınıf olduğunu bilsem de ne yazık ki bu sınıftaki bazı öğrencilerin henüz bu seviyeye erişemediğini fark ettim. Sınıf içerisinde daha nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, küstah, terbiyesiz ve bir o kadar da bencil olan öğrencilerin bu gibi bir sınıfa nasıl erişebildiğine bir türlü inanamıyorum. Birinci sınıf öğrencilerinin bile yapmadığı bu hareketleri sizlerden görüyorum, büyüdüğünüzü fark edemiyorsunuz, artık büyüyorsunuz. Kendinize gelin ve bu sınıfta olduğunuzun farkına varın. Burası bir sınıf, nasıl davranmanız gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Size yalnızca şunu söylüyorum, eğer bir daha dersimde böyle bir şeyle karşılaşırsam bilin ki bunun cezası çok ağır olacaktır. Yaptığınız şeyi bu seferlik es geçiyorum, tekrarı olması halinde gereğini yapacağım. ''

Haklıydı, hemde sonuna kadar! Çünkü çok disiplinsiz ve aptal insanlar vardı bu derste...

'' Evet arkadaşlar! Yeni bir yıl ve yeni bir dönem. Umarım sizlerle birlikte güzel bir yıl geçireceğiz. Biliyorsunuz ki giriş konuşmalarını pek sevmem zaten çoğunuz beni tanıyordur. Horace Rufus Allison, eski usta iksir öğreticisi. Her neyse konumuza geçelim artık. Öncelikle müfredat gereği önceden öğrenilmiş olan konuları sizlere biraz tekrarlamam gerekiyordu fakat süremiz sınırlı olduğu için hemen yeni konulara başlamalıyım. Yoksa bu dönem sonuna kadar dersleri yetiştiremeyebilirim. Evet arkadaşlar, ilk konumuz Ufalma İksiri. Bu dersi çok seveceğinize eminim hele ki bu dersin uygulamalı geçmesi sizin için büyük bir şans.''

Evet, gerçekten büyük bir şanstı. Uygulamalı olarak dersler kesinlikle daha iyi anlaşılırdı, hele de İksir!
Çevreme bakındım. Herkes arasında fısıldaşıyordu. Profesörün sözleri çok etkili olmuştu anlaşılan. Buna memnun olmuştum çünkü herkesin züppe olduğu bir sınıfta ders işlenemezdi.

'' Arkadaşlar konumuz Ufaltma İksiri. Adından da anlaşılacağı gibi bu iksir nesneleri ufaltmaya yarar. İlk defa 17.yy'ın ortalarında kullanıldığını biliyoruz. Fakat ne yazık ki iksiri icat eden kişinin kim olduğu elimize geçen kaynaklarda yok. Sadece bir cadı tarafından icat edildiğini biliyoruz. Şimdi malzemeleri not edin lütfen. ''

*Kesilmiş papatya kökleri
*Soyulmuş Büzüşmüşincir
*Dilimlenmiş tırtıllar
*Bir fare dalağı
*Bir parça sülük sıvısı.


Bunlar benim defterimde zaten vardı. O yüzden arkama yaslandım ve Profesörü dinledim.


'Evet arkadaşlar. Önünüzde orta boyda bir kazanınız var ve bu kazanın yanında da iksiri yapabilmeniz için bazı malzemeler var. Şimdi hepiniz kazanlarınızın başına geçin ve iksiri yapmaya başlayın. Tarifi kitaplarınızın 25 inci sayfasında. İksiri doğru yapan ilk öğrencinin binasına 10 puan, ikinci yapana 7 puan, üçüncü yapana da 5 puan verilecektir. Hadi bakalım, başlayın! Kazanlar fokurdasın!'
Evet, hemen başlayabilirdim. İlk önce kitabımı açtım ve iksiri hazırlamaya çalıştım. Karışımı hazırladıktan sonra saat yönünün tersine karıştırdım. Birkaç dakika sonra mis gibi kokular etrafa yayılmıştı.
Kazanımın içinden birazcık minik bir kristal şişeye doldurdum ve Profesörün masasına götürdüm.
Profesör herkesin çabasına hayran kalmıştı.
'Muhteşem bir iş çıkarttınız çocuklar. Hepiniz çok iyiydiniz. Her ne kadar ben gazete ile uğraşsam da bir yandan sizleri seyrettim. Elinizden geleni yaptınız ve başarılı oldunuz. Sınıftaki çoğu öğrenci bu iksiri yapabilmeyi başardı, yapamayanlar öğrenciler ise bir dahakinde yaparlar. Bugünlük dersimiz bitmiştir. Kimin kaç puan aldığını açıklamayacağım. Bunu binalarınıza vereceğim puan ile göreceksiniz. Ayrıca size bir ödev veriyorum. Ödeviniz; 'Muhteşem bir iş çıkarttınız çocuklar. Hepiniz çok iyiydiniz. Her ne kadar ben gazete ile uğraşsam da bir yandan sizleri seyrettim. Elinizden geleni yaptınız ve başarılı oldunuz. Sınıftaki çoğu öğrenci bu iksiri yapabilmeyi başardı, yapamayanlar öğrenciler ise bir dahakinde yaparlar. Bugünlük dersimiz bitmiştir. Kimin kaç puan aldığını açıklamayacağım. Bunu binalarınıza vereceğim puan ile göreceksiniz. Ayrıca size bir ödev veriyorum. Ödeviniz; Symhedia iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız. Ders bitmiştir, çıkabilirsiniz.'iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız. Ders bitmiştir, çıkabilirsiniz.'

Aha! Bunu biliyordum.Ve birdaha ki derste ilk anlatan ben olacaktım!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Victoria J. Allison
Ravenclaw V.Sınıf
Ravenclaw V.Sınıf



Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 24/07/10
Yaş : 30
Lakap : Lu.

III.Sınıfların I.Dersi - Derslik Empty
MesajKonu: Geri: III.Sınıfların I.Dersi - Derslik   III.Sınıfların I.Dersi - Derslik EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 10:35 am

Sabah cama çarpan yağmur damlacıklarının sesleriyle gözlerimi açmıştı güne.Öncelikle bahçeye inip biraz temiz hava almak istemişti. Bu havada bahçenin pekte kalabalık olduğunu söylemek mümkün olmuyor. Birkaç dakika temiz havayı ciğerlerimde hissettikten sonra ortak salona gitmiştim. Öylesine kalabalıktıki havanın kötü olmasından olsa gerek herkes burada toplanmıştı bende biraz kitap okumak için yolumu kütüphaneye çevirmiştim. Buranında pek boş olduğunu söyleyemem tabi ama oturulacak baya boş yer var diyebilirim kendime kendimi en rahat hissedeceğim bir yer kestirdim ve oturdum kitabımı okumaya başladım.Öylesine dalmışım ki vaktin nasıl geçtiğinin bile farkına varamamıştım. '' İksir dersine gitmeliyim.'' diyerek yol almıştım.

Dersliğe girdiğim de sınıfın sisli havası buranın güzel bir ortam olduğuna ve bu derste güzel vakitler geçireceğimize işaret ediyor gibiydi. Her zaman ki gibi vazgeçemediğim arka sıraların cam kenarı beni bekliyor gibiydi. Havanın yağmurlu olması sınıfın karanlık bir havaya bürünmesine sebep oluyordu.İksir Profesörümüz Bay Horace Rufus Allison sınıfa girmişti. Kendisi sevdiğim Profesörler arasında baş safhada yer alıyor diyebilirim.Dersliğe girer girmez birkaç saniye soluklandıktan sonra sözlerine başlamıştı.

'' Öncelikle dersime hepiniz hoşgeldiniz. Her ne kadar burasının bir üçüncü sınıf olduğunu bilsem de ne yazık ki bu sınıftaki bazı öğrencilerin henüz bu seviyeye erişemediğini fark ettim. Sınıf içerisinde daha nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen, küstah, terbiyesiz ve bir o kadar da bencil olan öğrencilerin bu gibi bir sınıfa nasıl erişebildiğine bir türlü inanamıyorum. Birinci sınıf öğrencilerinin bile yapmadığı bu hareketleri sizlerden görüyorum, büyüdüğünüzü fark edemiyorsunuz, artık büyüyorsunuz. Kendinize gelin ve bu sınıfta olduğunuzun farkına varın. Burası bir sınıf, nasıl davranmanız gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Size yalnızca şunu söylüyorum, eğer bir daha dersimde böyle bir şeyle karşılaşırsam bilin ki bunun cezası çok ağır olacaktır. Yaptığınız şeyi bu seferlik es geçiyorum, tekrarı olması halinde gereğini yapacağım. '' dedi. Bu sözlerinden anladığım kadarıyla ya Profesörün morali bozuktu yada birşeye haddinden fazla sinirlenmiş olmalıydı.Aslında söylediklerinde haklıydı, Profesöre bu konuda hak veriyordum çünkü sınıfta yapılan bu tür hareketler benide fazlasıyla rahatsız etmekteydi. Konuşmasının ardından sıraların arasında dolaşmaya başlayan Profesör herkesin yanına doğru yaklaştıkça korktuklarını anlayabiliyordum yüz ifadelerinden.
Profesör sözlerine devam eder;
'' Evet arkadaşlar! Yeni bir yıl ve yeni bir dönem. Umarım sizlerle birlikte güzel bir yıl geçireceğiz. Biliyorsunuz ki giriş konuşmalarını pek sevmem zaten çoğunuz beni tanıyordur. Horace Rufus Allison, eski usta iksir öğreticisi. Her neyse konumuza geçelim artık. Öncelikle müfredat gereği önceden öğrenilmiş olan konuları sizlere biraz tekrarlamam gerekiyordu fakat süremiz sınırlı olduğu için hemen yeni konulara başlamalıyım. Yoksa bu dönem sonuna kadar dersleri yetiştiremeyebilirim. Evet arkadaşlar, ilk konumuz Ufalma İksiri. Bu dersi çok seveceğinize eminim hele ki bu dersin uygulamalı geçmesi sizin için büyük bir şans.'' dedi. Kendini tanıtmasına gerek duymamıştı bencede buna bu kadar gerek yoktu çünkü onu sözlerle değil zamanla tanıyabilirdi herkes, O benim için alanının en iyi Profesörü diyebilirim. Konuların yetişemeyecek olaması ihtimali canımı sıkmadı değildi Fakat Profesörün buna izin vermeyeceğine emindim.İlk konuya giriş yapmıştık ve ilk konumuş Ufalma iksiriydi, bu dersin uygulamalı olması beni hem heycanlandırmış hemde çok mutlu etmişti.

'' Arkadaşlar konumuz Ufaltma İksiri. Adından da anlaşılacağı gibi bu iksir nesneleri ufaltmaya yarar. İlk defa 17.yy'ın ortalarında kullanıldığını biliyoruz. Fakat ne yazık ki iksiri icat eden kişinin kim olduğu elimize geçen kaynaklarda yok. Sadece bir cadı tarafından icat edildiğini biliyoruz. Şimdi malzemeleri not edin lütfen. ' dedi ve sözlerinin ardında bizim not almamız için biraz bekledi. Parşömenimi çıkartmış Profesörün malzemelerini söylemesini bekliyordum. İcat edilen bu iksir hakkında bilgi vermesi güzeldi. !7. yy he Umm..

Parşömenime Yazdıklarım!

Kesilmiş papatya kökleri
Soyulmuş Büzüşmüşincir
Dilimlenmiş tırtıllar
Bir fare dalağı
Bir parça sülük sıvısı.


Profesör Sözlerine devam ediyor;
'' Evet arkadaşlar. Önünüzde orta boyda bir kazanınız var ve bu kazanın yanında da iksiri yapabilmeniz için bazı malzemeler var. Şimdi hepiniz kazanlarınızın başına geçin ve iksiri yapmaya başlayın. Tarifi kitaplarınızın 25 inci sayfasında. İksiri doğru yapan ilk öğrencinin binasına 10 puan, ikinci yapana 7 puan, üçüncü yapana da 5 puan verilecektir. Hadi bakalım, başlayın! Kazanlar fokurdasın! '' dedi ve bu sözlerinin ardından hızlı hareket etmeye başladım Kazanımı ve malzemelerimi şöyle bir gözden geçirdikten sonra gerekli malzemeleri yerinde ve zamanın da atmak iksirin kıyamının tam olması gerekiyordu.

''Uhh.. Sonunda bitti..'' diyerek bir iç çektim. Profesör biz iksiri uygularken masasında oturmuş birşeyler okuyordu. Dersin bitmesine ve iksirlerin son bulmasına yakın masasından kalkıp sıraların arasında dolaşmaya tekrardan başlamıştı herkesin nasıl yaptıgına bir göz atıp başaranları tebrik ediyordu. Evet sıra bana gelmişti Profesör bana doğru geldikçe heycanlanmıştım.Başardığımı söylediğim de mutlu olmuştum, ve hafif bir tebessümle Profesöre gülümsedim.

'' Muhteşem bir iş çıkarttınız çocuklar. Hepiniz çok iyiydiniz. Her ne kadar ben gazete ile uğraşsam da bir yandan sizleri seyrettim. Elinizden geleni yaptınız ve başarılı oldunuz. Sınıftaki çoğu öğrenci bu iksiri yapabilmeyi başardı, yapamayanlar öğrenciler ise bir dahakinde yaparlar. Bugünlük dersimiz bitmiştir. Kimin kaç puan aldığını açıklamayacağım. Bunu binalarınıza vereceğim puan ile göreceksiniz. Ayrıca size bir ödev veriyorum. Ödeviniz; Symhedia iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız. Ders bitmiştir, çıkabilirsiniz. '' demesiyle birlikte sınıfın azalmaya başlaması bir olmuştu diyebilirim. Bu verilen ödev hakkında şuanlık pek birşey bilmesemde araştırmamın kolay olacağını söyleyebilirim.Eşyalarımı topladıktan sonra Dersliği terk etmiştim.

Verilen Ödev:Symhedia iksiri ne işe yarar? Tarihini araştırınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
III.Sınıfların I.Dersi - Derslik
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» II.Sınıfların I.Dersi - Derslik
» IV.Sınıfların I.Dersi - Derslik
» I.Sınıfların I.Dersi - Derslik
» II.Sınıfların II.Dersi
» IV. Sınıfların I. Dersi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: