Güneş batmaya hazırlanırken, Tiffany'nin aklına günün son dersi geldi. Sıkkın bir yüz ifadesi ile etrafındaki Ravenclawlılara baktı. Herkes mutlu ve huzurlu görünüyordu. Bazıları mavi koltuklara yayılmış,arkadaşlarıyla sohbet ediyordu, bazıları ise yarım kalan ödevlerini tamamlamaya çalışıyordu. Tahta masanın üzerinde bir parşömen kargaşası vardı. Halinden memnun olanlar dışında sıkıntıyla söylenen, ödevlerinden yakınan ve gürültüden dolayı şikayetçi olanlarda vardı. Tiffany, eline birkaç parşömen parçası ve yepyeni bir tüy kalem alıp Ortak Salon'dan çıktı.Şatonun içine bir sessizlik işlemişti. Esen rüzgarın sesinden başka hiçbir şey duyulmuyordu.Bu ürkütücüydü.Tiffany mermer basamaklardan olabildiğince hızlı indi. Derse geç kalıp hem rezil olmak, hemde azar işitmek istemiyordu. Şatonun ıssız koridorlarında ilerlerken cüppesine sarıldıkça sarılıyordu. Kar fırtınası, kırık pencerelerden içeriye süzülüyordu. Her ne kadar Otak Salon'da ve Büyük Salon'da şömineler gürül gürül yansada, pencerelerin menteşeleri arasından esen soğuk rüzgar insanın içini titretiyordu. Büyük kapıya vardığında, soğuktan gücü kalmamıştı. Büyük bir zorlukla ağır kapıyı öne doğru ittirdi ve dondurucu soğukla karşılaştı.
Tam tahmin ettiği gibi dışarısı karlıydı ve etraftaki öğrenciler kartopu savaşı yapıyordular. Tiffany, yanına paltosunu almadığından dolayı büyük bir pişmanlıkla sızlanmaya başladı. Bembeyaz karları ezerek ilerliyordu ve yüzüne çarpan rüzgardan her saniye daha büyük bir darbe alıyordu. Sonunda seraya vardı ve ayağının altındaki kar hışırtısı kesildi. Seraya ayak basar basmaz derin bir ''Oh.'' çekti ve III. sınıflara ayrılan bölmeye girdi. Bölme oldukça büyüktü ve çeşitli malzemelerle doluydu.''Sihirli Gübreler'''den tutta ''Adamotu'nun Yararları'''na kadar herşey vardı. İçeride hafif bir bitki kokusu vardı. Bölmenin her iki yanına dizilmiş olan sıra sıra raflarda ilginç bitkiler vardı. Tiffany, bazılarının insan gibi hareket ettiklerinden adı gibi emindi. Çok erken gelmiş olacaktı ki sınıfta hiçbir öğrenciye rastlamamıştı. Ravenclawlı olduğundan olsa gerek, ''Zencefil'' masası onu kendine çekiyordu. Tiffany zencefil masasına oturdu ve ders malzemelerini ahşap masaya bırakarak bitkiyi incelemeye başladı. Tiffany'e göre bu zencefilin Muggle zencefillerinden bir farkı yoktu. Bitkiye biraz daha yakından baktığında saksısının alt taraflarında küçük bir parşömen parçası olduğunu gördü. Gözlerini kıstı ve parşömeni okudu; ''Bu bitkinin korunması durumunda ödel olarak; başarı sizin olacak. '' Tiffany sahidende zihninin açıldığını hissetti. Tiffany'e göre bu masa onun için doğru masaydı. Tahta iskemlesinde oturup diğer öğrencileri beklemeye başladı. Sonunda kapı büyük bir gıcırtıyla aralandı ve içeriye birkaç öğrenci girdi. Çok geçmeden profesörde kapıda belirdi. Geçen sene Bitkibilim dersi görmediklerinden dolayı çok heyecanlıydı. Profesör gülümseyerek sıraların etrafından dolaşıyordu. Öğrencilere bitkiler hakkında açıklamalar yaptı. Tiffany'nin midesine bir taş oturmuştu sanki. Bitkiyi koruyamazsa ne yapacaktı? Sonuçlarını ve profesörün yüz ifadesini düşünmek bile istemiyordu. Profesör sınıfa girdiğinden beri çıt çıkmıyordu. Herkes gözlerini profesöre dikmişti. Profesr sırayla herkese neden Bitkibilim dersini seçtiklerini soruyordu. Öğrencilerin verdikleri her cevap sınıfı kahkahalara boğuyordu. Ara sıra sınıfın tavanı, kahkahalar yüzünden havaya uçacakmış gibi titriyordu. Hufflepufflı bir öğrencinin cevabı herkesi güldürmüştü. Tiffany'de gülen bir avuç öğrenciden biriydi. Tiffany dersin devamınında böyle eğlenceli geçmesini umuyordu. Neşeli dakikalar sona erdikten sonra derse geçildi. Konu ''Adamotları'''ydı ve Tiffany bundan oldukça memnun görünüyordu. Öğrenciler fırsat buldukça profesöre saçma sapan sorular soruyorlardı. Tiffany bundan rahatsız olduğunu her halinden belli ediyordu. Profesör birkaç dakikalığına küçük bir odaya gitti ve sınıfı bir sessizlik sardı. Profesör elinde birkaç kil saksıyla sınıfa girdi ve her masaya birer tane koydu. Herkes merakla önlerindeki saksıları inceliyordu. Sonra profesör kendi masasına asasıyla birkaç kez tıklattı ve sınıfı susturdu. Onlardan, saksılarının içindeki Adamotu'nu, saksıdan fışkıran püsküllerden tutarak çıkarmasını istedi. Az sonra bu sessizliği bağıran Adamotlar'ı ve korkudan bir bu yana bir o yana kaçan öğrenciler bozdu. Tabii ki önceden kulaklıklarla önlem almışlardı ve sorun çıkmamıştı. Yalnız bu açık yeşil benekli, çamurlu bebekler oldukça tiksindiriciydi. Tiffany olağan gücüyle Adamotu'nu saksısına yerleştirdi. Herkes yerleştirmeyi başardı ve profesör onlardan kulaklıklarını çıkarmalarını istedi. Bu gürültülü dakikalar sonrasında profesör, herkesten söylediği bilgileri bir parşömene yazmasını istedi. Sınıftaki tüm öğrenciler parşömenlerine ve tüy kalemlerine sarıldı. Tiffany profesörün söylediklerini yazarken bir yandanda yazdıklarını okumaya çalışıyordu. Bu kadar tehlikeli bir bitkinin taşlaştırılmış veya lanete uğramış olan kişilere faydası olabileceğini kendine inandıramıyordu. Demek ki herşey göründüğü gibi değilmiş. Yazma işlemi süresince Tiffany çok sıkılmıştı. Bir an önce akşam yemeğine gidip arkadaşlarıyla buluşmak istiyordu. Tiffany bunları düşünürken henüz bir dakika bile geçmemişti ama profesör yazdırdıklarını bir ödevle birlikte sonlandırmıştı. Tiffany ödev yapmayı hiç mi hiç istemiyordu ama bunu yapmak zorundaydı. Kelimelerin birbirine geçtiği parşömenini sararak koltuk altına koydu ve tüy kaleminide eline alarak seradan çıktı.
Kendini tekrar fırtınaya bıraktı ve şatoya doğru ilerlemeye başladı. İlk Bitkibilim dersinin çok eğlenceli geçtiğini düşünüyordu. Akşam yemeğinde yiyeceği kase kase pudingleride düşünmeden edemiyordu. Sonunda görkemli şatoya vardı ve birkaç arkadaşıyla selamlaşıp Ortak Salon'a çıktı.
Rp Out: Yazıların ve paragrafların neden yana doğru kaydığını bilmiyorum. Sanırsam dün dersin rpsi yarım kalmıştı ve bir Word belgesine yapıştırdığım için böyle bozuldu. Puanlarken bunu dikkate almazsanız sevinirim ^^
Puan: 18
Ödev Puanı: 12
İlk gönderen olduğun için +5
-