Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 IV.Bölme

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Aline Matilde Jensen
Kaçak
Kaçak
Aline Matilde Jensen


Mesaj Sayısı : 92
Kayıt tarihi : 20/06/10
Lakap : Maty

IV.Bölme  Empty
MesajKonu: IV.Bölme    IV.Bölme  EmptyC.tesi Ara. 04, 2010 5:22 pm

IV.Bölme  2drcneo
**
Dördüncü sınıflara ayrılmış seradır. Dıştan görünümüyle küçük, basık bir yapıya sahiptir fakat kapıdan içeri girer girmez büyünün etkisiyle kişi kendini tropikal bir ormana girmiş gibi hisseder ve dersliğin boyu epeyce geniştir. Derslikte masalar yoktur, zararsız ağaç kenarları ayakta durmayı tercih etmeyen öğrencilerin mekanlarıdır. Bunun dışında zararsız birkaç hayvan bulunabilir. Dördüncü sınıfların konuları deneye dayandığı için Aline dersliğin dizaynını bu şekilde yapmıştır. Öğleden sonraki derslerde öğrencilerin vampir yarasalara dikkat etmeleri önerilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aline Matilde Jensen
Kaçak
Kaçak
Aline Matilde Jensen


Mesaj Sayısı : 92
Kayıt tarihi : 20/06/10
Lakap : Maty

IV.Bölme  Empty
MesajKonu: Geri: IV.Bölme    IV.Bölme  EmptyPaz Ara. 26, 2010 6:02 pm


    ]*Dersin Konusu: Bitkileri Tanımak
    *Dersin Profesörü: Aline Matilde Jensen
    *Ders Zamanı/Hava Durumu: Günün 2. dersi / Rüzgarlı
    *Dersin İşlendiği Yer: IV. Bölmeli Sera/Ormanlık Alan
    *Dersin İşlenişi: Herkes yukarıdaki bilgilendirmeyi okusun, ona göre rpler değerlendirilecektir.
    Profesör herkesten önce gelmiş, ormanlık alanın içinde beklemektedir. Öğrenciler ilk on dakika ormanlık alanda dolaşabilir, bitkilere dokunmamak şartıyla onları inceleyebilir. Ardından derse geçilir, Aline ve öğrencileri Mimbulus Mimbletonia bitkisi yanına giderler. Öğrenciler incelemeye konulurken Aline bitki hakkında bilgi verir. Daha sonra Şamarcı Söğüt ağacının yanına giderler ve bu sefer Aline bu konu hakkında bilgi verir. Ardından ders bitimine kadar yeniden öğrenciler serbest bırakılır, ders bittiğinde bütün öğrenciler çıkışa gider ve ormanlık alanda hiçbir öğrencinin kalmadığına emin olan Aline de burayı terkeder.
    - Konu hakkında bilgilendirme
    Şamarcı Söğüt: Şamarcı Söğüt çok değerli ve nadir bulunan bir bitkidir. Belli bir mesafeden sonra kendisine yaklaşanlara acımasız darbeler savurur. Fakat ağacın üzerindeki bir yumruya sıkıca bastırılırsa belli bir süre için ağaç felç olur ve kimseye dokunmadan normal bir ağaç gibi davranır.
    Mimbulus Mimbletonia:
    Çok nadir bulunan bir Asur bitkisidir. Dikenleri yerine çıbanları olan bir kaktüse benzer. Bu çıbanlar bir savunma mekanizmasıdır, herhangi tehlikeli bir durumda etrafa Kokanözsü sıçratırlar, ama bu sıvı zehirli değildir.

    - Ayrıntı ve püf noktalar
    Profesörü konuşturabilirsiniz.
    *Verilen Ödev: Şamarcı Söğüt'ün tarihte kullanıldığı bir olayı araştırınız.
    *Dersin Akışı: ( Derste her hangi bir olumsuz şey oldu mu, ders nasıl geçti? )
    Olumsuz hiçbir olay yok.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Monica Treveaux
Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı
Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı



Mesaj Sayısı : 469
Kayıt tarihi : 15/12/10

IV.Bölme  Empty
MesajKonu: Geri: IV.Bölme    IV.Bölme  EmptySalı Ocak 04, 2011 8:10 pm


    "Aman Tanrım! Bu hayatımda duyduğum en iğrenç şey!" Svetlana içinden gelen haykırma isteğine karşı koyamamıştı. Birinci dersin bitiminden sonraki arada bitkibilim seralarının hemen dışındaki bir kayanın üzerine çömmüştü. Dizlerini kollarıyla sarmış ve kendine doğru çekmişti. Alnını dizine yaslayarak ve omuzlarını oynatarak gülüyordu. Aleksa'nın anlattıklarını yeniden zihninden geçiriyordu. Hayır, bunu yapmış olamazlardı. "Neresinden öptü demiştin? Sivilcesinin üstünü mü?" Kusma isteğini arka plana atarak kıkırdamaya başladı. Birini böyle görse kendisinin ne yapacağını düşünüyordu. Araya girer ve çocuğun suratına tükürebilirdi. 'Hadi bunu da öpsene.' diye bağırarak ortalığı havaya kaldırır ve muhtemelen ceza alırdı. Sivilce, kişinin öpülmesi gereken en berbat yerdi. Hadi patlasaydı! Düşüncesi bile yüzünün buruşmasına yetti genç cadının. Kafasını iki yana sallayarak bu durumu ne kadar onaylamadığını belli etmek istiyordu. Eliyle bile dokunmaktan çekineceği bir şeyi dudağıyla hissetmek, hem de başka birinin? I ıh, teşekkür ederim diye düşündü. "Kalk hadi, derse gidelim." Beline uzanan sarı saçlarının ortasına küçük bir boyda düğüm atmıştı. Bu sabahleyin toka bulamadığında uyguladığı bir yöntemdi, hem saçının daha az dökülmesini sağlıyordu hem de onları gözünün önünden uzak tutuyordu. Düğümün saçının ucuna doğru kaymış olduğunu fark etti, bu yüzden seraya doğru ilerlerken onu açtı ve yerine yeni bir tane attı. Bitkibilim, bitkiler ve garip sıvıları. Eğlenceli bulduğu bir ders olduğu doğruydu ama cildine zarar verecek salgıları kesinikle onaylamıyordu. Seranın önüne geldiklerinde açık kapıdan içeri geçtiler. Girdiklerinde Svetlana kendini Venezuela'da hissetti. Kendini geniş bir orman alanında bulunca şaşırmış olan genç cadı, şaşkınlıktan önündeki kayaya sertçe dizini çarptı. Derse girişinin bu şekilde berbat olduğunu düşününce, dersin geri kalanının nasıl olacağını düşünmek bile istemiyordu. Dizinin çürüyüp moraracağını hissediyordu, bu da bir süre kapri giymeye elveda demekti. Gözlerini sinirden devirmek üzereyken profesörü fark etti ve bu davranışından vazgeçti. Profesör, dikkatlice seraya giren öğrencileri izliyordu. Genç cadı bir ağacın kıyısına ilişti, her dizini büktüğü adımda inleme isteği duyuyordu. Bunun için oturmak ona daha doğru bir eylem gibi gelmişti. Sınıfın tamamlandığını düşündüğünde profesör, derse geçiş yaptı.

    Daha önceden sadece ismini duyduğu 'Mimbulus Mimbletonia' bitkisinden bahsedilmeye başlandı. Oldukça garip bir savunma biçiminin olduğunu düşünmeden edemedi genç cadı. Çıbanlı bir bitkiydi ve içindeki sıvı kim bilir nasıl kokuyordu. Birden aklına sivilce olayı geldi, bu sefer daha farklı bir yorumu. Bu bitkinin çıbanlarını da öpmek isteyebilirdi o çocuk. Svetlana sırıtmadan edemedi, bunun düşüncesi bile oldukça eğlenceliydi. Aslında oldukça tiksindiriciydi ama bu etkisini yavaş yavaş genç cadı üzerinde yitirmeye başlamıştı. Kokanözsünün koyu bir yeşil renkte olduğunu biliyordu genç cadı, ayrıca gübre gibi bir koku yaydığını da. Bitkinin incelenmesi aşamasında serayı mırıldanma sesleri doldurdu. Bu ses öğrenci sesine hiç mi hiç benzemiyordu. Genç cadı, bitkiye dokunulduğunda acayip bir mırıldanma sesi yayıldığını anladı. Görünüşü ise başlı başına olağanüstüydü. Kaktüse benzediği doğruydu, açık yeşil ve griye kaçan bir renge sahipti. Kırmızı benekler halinde de çıbanları duruyordu. Genç cadının evde yetiştirmek isteyebileceği bir bitki kesinlikle değildi. Obez birinin görüntüsüne benzediği de bir gerçekti. Daha sonraki incelemeleri ise Şamarcı Söğüt içindi. Bu ağacı dört yıldır görüyordu ve yanına yaklaşmaya korkuyordu. Duyduğuna göre yanına yaklaşan bir kız, ağacın hırçın darbelerinden dolayı suratına bakılmayacak hale gelmişti ve şifacı bu durumu düzeltmek için haftalar boyunca çabalamıştı. Svetlana ise kesinlikle kendini tehlikeye atmak isteyecek biri değildi, sırf bir ağacı görmek için orasını burasını çizdiremezdi. Dizi zaten kendisini yeterince rahatsız ediyordu. Profesörün dediğine göre bu bitki oldukça değerliydi ama genç cadının gözünde beş paralık bir değeri olduğu bile söylenemezdi. Oldukça geniş bir ağaç olduğu için ihtişamlıydı da, odunundan iyi faydalanılırdı ama gerisi Svetlana için boştu. Üzerindeki yumrudan bahsedilince Svetlana yumruya yeni yeni dikkat etmeye başlamıştı. Neden yumruya basip ağacın yanında dolaşmak isterdi ki biri? Eline ne geçebilirdi? Ders bitimine kadar serbest kaldıklarını öğrenince Svetlana, Şamarcı Söğüt'e doğru 'Senden hoşlanmıyorum.' siteminde bulundu. Sadece dudaklarını oynattığı ve ses çıkarmadığı için hiç kimse ne dediğini anlamamış olmalıydı. Daha sonra Aleksa'nın yanına doğru sekerek ilerledi. "Sence o çocuk çıbanları da öper miydi?" diye sorunca ikisi de kıkırdamaya başladılar. Diğer dördüncü sınıfların garip bakışları umurlarında bile değildi. Ders tamamen bittiğinde de serayı, yine bu konu hakkında tartışıp gülüşerek terk ettiler.

    Puan: 20
    Kurgunuzu çok beğendim, başarılarınızın devamını dilerim.

    İlk gönderen olduğununz için binanıza +5 puan.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aleksa Stanlavis
Şu anda Muggle'sınız. Lütfen rütbe başvurusunda bulununuz.
Aleksa Stanlavis


Mesaj Sayısı : 1935
Kayıt tarihi : 21/12/10

IV.Bölme  Empty
MesajKonu: Geri: IV.Bölme    IV.Bölme  EmptyÇarş. Ocak 05, 2011 9:52 am


    O günün ilk dersi tüm sıkıcılığı ile başlamış ve tüm sıkıcılığı ile kaplumbağa hızında ilerlemişti. Ama tüm bunlara rağmen gününü iyi geçirmesine yarayacak bir şeyler de görmüştü. Hatta tüm haftasını iyi geçirebilirdi bu konuyla. Aslında hayatında gördüğü en iğrenç şey olmalıydı bu. İksir dersinde ki kurbağa pisliğine ellemek gibi bir şeydi bu. Aslında bunu kendisi yapmış olsaydı -ki yapacak olsa intihar etmek için yapardı- iğrenç olurdu. Seyretmek ve bu iki aptalın aptallıklarını izlemek oldukça zevkliydi. Aklından yaşananları uzaklaştırmak istese de bunu yapamıyordu. Tam başaracakken sahne gözünde canlanıyor ve yeniden krizlere giriyordu. Seralara doğru ilerlerken etrafına bakınıp Svetlana’yı arıyordu. Gördüklerini ona da anlatmalıydı. Böyle bir şeyi içinde tutamazdı. Yürürken ’’Çekil yoldan bücür!’’ diye tersledi birinci sınıf öğrencilerinden birini. Ve aradığı kişiyi de biraz ötede buldu. Arkasından seslendi. Ve hızla yanına gitti. Onu bir kayanın oraya çekip gördüğü her şeyi her ince detayını anlattı. Duyduğu sözleri aktarırken kahkahasından sesinin anlaşılır çıkmasını sağlamaya çalışıyordu. Ama hikâyeyi bitirdiğinde iki kız da kendine hâkim olmadan neredeyse tüm okul arazisinde yankılanan kahkahalar atmaya başlamışlardı. Aleksa karnını tuta tuta gülerken İyi kas geliştirdim valla! diye düşünmekten kendini alamadı. Bu sırada Svetlana’nın söylediği her şeyi kafa sallayarak onaylıyordu. Zira konuşmaya mecali kalmamıştı.

    Artık seralara gitmeleri gerektiklerini fark etmiş olacaklar ki hızla oturdukları yerden kalkıp seralara doğru gitmeye başladılar. Seradan içeri girer girmez afallayan Aleksa, doğru yere geldiklerini anlamak için geri gidip bir de dışarıdan bakma ihtiyacı hissetti. Hayır, doğru yerdeydi. Ama sera epey bir değişik görünüyordu. İçten farklı dıştan farklı… Tekrar seranın içine girip yürümeye devam etti. Etrafı gezmeye başladı. Yağmur Ormanı gibi bir yerdeydi sanırım. Aslında yağmur ormanlarının nasıl göründüğünü de bilmiyordu. Hiç gitmemişti. Annesi buna gerek görmemişti. Toplumun üst sınıfında bulunanların doğa ile iç içe olmasına gerek yoktu çünkü. Arkalarından profesörün sesi geldi: ‘’Bitkilere dokunmayın çocuklar!’’ Bu söz üzerine gülen Aleksa içinden Emin ol dokunmam diye geçirdi. Serayı turlaması tüm öğrencilerin gelmesi ile son buldu.

    Mimbulus Mimbletonia bir insanın sahip olabileceği ya da sadece görebileceği en iğrenç bitkiydi. Savunma mekanizması çoğu kişiye göre gelişmiş gibi görünse de aslında anlayamıyordu Aleksa neresinin gelişmiş olduğunu? Çünkü her fırsatta suratınıza çıbanlarının içindeki irini fırlatan bir bitkinin mekanizması nasıl gelişmiş olabilirdi ki? Olsa olsa çağ dışı kalmış olabilirdi. Ayrıca u bitki garip sesler çıkartıyordu. Kimileri bunun üstün bir özellik olduğunu savunurdu elbette. Dünya üzerinde ki kaç bitki konuşabilirdi ki. Ama sorun da zaten burada başlıyordu. Bu konuşmuyordu sadece garip sesler çıkartıyordu ve eğer konuşamıyorsan ses tonunun olması bir işine yaramazdı değil mi? Bu düşünceye zekice bir noktaya değinmişçesine baktı genç cadı. Ve elindeki eldivenlerle çıbanlara dokundu korkarak. Suratına iğrenç bir şeyin gelmesinden korkmuştu. Ama artık bu bitkiyi daha fazla düşünmesine gerek yoktu. Çünkü zaten bu o bitkiyle ilk ve son beraberliği olacaktı. En azından öyle olmasını umuyordu. Daha fazla oyalanamadan şamarcı söğüdün bulunduğu alana geçti. Bu da ilki kadar zordu kıza göre. Aslında Bitki Bilimci olmak cesaret istiyordu. Bu kadar çok tehlikeli bitkiyle bir arada olmak her babayiğidin harcı değildi. Bu yüzden onları tebrik etmiyor değildi. Şamarcı söğüt ile ilgilenirken bitkinin yarım metre uzağında duruyordu. Daha da uzak durması gerekir miydi bilmiyordu. Kolları uzayan bitkilerden olabilirdi. Kolları uzayan bitki var mıdır? diye bir soru takıldı aklına. Bu ağaç uzun zamandan beri buradaydı. Ama yakınına yaklaşmışlığı yoktu Aleksa’nın. Sadece hava atmak isteyen erkekler yanaşabilirdi bu ağacın yanına. Ve ağzının payını alıp geri giderlerdi. Aslında götürülürlerdi. Bu düşünce bile keyfini yerine getirmişti. O sırıtırken Svetlana ona doğru yaklaşmış ve kulağına bir şeyler fısıldamıştı. Svetlana’nın söyledikleri yüzünden tüm sınıfın onlara bakmasına neden olacak şekilde gülmeye başlamışlardı. Ardından, gülmeleri biraz durunca, Aleksa da cevap vermişti ona. ’’Eğer sevgilisinin suratında olacaksa onu seve seve öper. Iyyk!’’ Ardından tekrar kahkahalara boğulmuşlardı. Ders bittiğinde ise hala ağızlarında bu konu vardı.

    Puan: 20
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chloe Chamberlain
Hufflepuff V.Sınıf
Hufflepuff V.Sınıf
Chloe Chamberlain


Mesaj Sayısı : 195
Kayıt tarihi : 20/12/10
Yaş : 33
Lakap : nutellabrain

IV.Bölme  Empty
MesajKonu: Geri: IV.Bölme    IV.Bölme  EmptyÇarş. Ocak 19, 2011 5:11 pm

Spoiler:


Her şey kırılgandır şu hayatta, hayatın kendine ait akit bile. Her gün güne başlamadan önce mırıldanırım bu sözü, üşenmeden. Bu, beni ben yap benlik değerlerimden, beni bilen yapan binlik derecelerimden biridir. Muggle dünyasında yaşıyosanız bilirsiniz. Sabahları kulağa çalınan horoz sesi kadar eğlenceli şey yoktur. Ama gel gelelim Hogwarts bu güzellikten mahrum. Sabahları baykuş sesiyle uyanmam, of biri beni öldürsün! Her sabah erken kalkıp ders çalıştığım için bünyem bu ritüele alışkın, direk bir hamlede yatağımdan kalkıyorum. Huyum kurusun, renkli şeyleri çok severim. Üzerimde dizimin üstüne hizalanmış sarı tişörtüm, dizimin bir kaç santim aşağısına konuçlanmış pembe çoraplarımdan başka bir şey yok. Pardon, as kalsın kafamdaki peluş tokamı unutuyordum. Etrafımı seziyorum da içimde bağırmak istediğim öyle bir duygu var ki! Ne mi bu dersiniz? "BU GENÇLİĞİN HALİ NE OLUCAK?!" Merlin'in gözlükleri aşkına, ben gencim ben gencim! Bu nutuklar için çok erken. Yüzümdeki gülümseye nazaran beyin durgunluğum, bi anlık da olsa rahatlamama sebebiyet verdi. Ama rahatlama zamanı değil, çalışma zamanı. Saate baktığımda dersin başlamasına daha koskoca 3 saat var. Bu da benim ders konusunu daha önceden rahat rahat çalışabileceğim anlamına geliyor.
Spoiler:
Doğruldum ve lavaboya doğru ilerledim. Bir an ayağım yerdeki kırmızı-kıvrımlı topuklu ayakkabıya takıldı. Bu da nesi! Kimin bu pislik diye bağıracakken markasını gördüm, sustum. Kimse "Louis Vuitton" marka topuklu ayakkabılara pislik diyemez, onlar Merlin vergisidir. Yüzümdeki pişmanlık, bir kaç kez suyla buluşunca yok oluverdi. Su; pişman olduğunuzda vücudunuza değdiği anda her şeyi unutturuveren element. Kızıla kaçan siyah saçlarım, buğday tenimle temas ettiğinde büyülenmemek elde değil. Şarkı söylerken dans etmeyi çok severim. Elimde asam "if I say I want your body now, would you hold it ageeeeeeeaaaaah" Kedilerden nefret ediyorum. Amanda'nın kedisi "Myrosha" ayaklarımın altında tepinirken ben de üstümü düzeltmeye çalışıyorum. Pis pis bakışmalarımız son bulduğunda tekrar şarkıma devam ederek merdivenlerden aşağı indim. Bir kaç heyecanlı birinci sınıf öğrencisi aşağıda dolanıyordu. Sessiz olmalarını söyledim, tabi ağızları popolarına yapıştığında nasıl yemek yiyeceklerini anlatmam daha etkili oldu. Küçüklerle dalga geçmek beni çok eğlendiriyor. Bazen soruyorum, neden benimle kimse dalga geç-e-medi? Güldüm. Kendimi pufa tam fırlatmıştım ki kitabımı yukarıda unuttuğumu fark ettim. Bacaklarımı kesip kulaklık olarak kullanmak istiyorum, Merlin aşkına iyi ki okulda elektronik alet çalışmıyor. Büyüyü neden mi seviyorum? ACCIO BİTKİBİLİM!

"Mimbulus Mimbletonia" Bugün senin canını okuyacağım, demeyi çok isterdim fakat sana dokunamadığımın farkındayım. O zaman diğer öğrencilerin canını okuyacağım, derim. Çünkü bunu hep yapıyorum. Sayfa 146, Satır 80, Cümle 7. "Çok nadir bulunan bir Asur bitkisidir." "Asurlular M.Ö. 2000 yılında şimdiki Irak kuzeyinde konuçlanmış, başkenti Ninova olan eski bir uygarlıktır." Zihnimle gurur duyuyorum. Dünyaya bir daha gelseydim, beyin olmak isterdim. Kısa kısa notlarımı aldım. Defterimi kapattım, tekrar yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldim. 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16-17, sonunda kapıyı araladım, içeri girdim. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Asamı havaya kaldırdım ve "LUMOS MAXIMA! Oda birden Nyx dünyaya inmişcesine aydınlandı. Herkes gözünü yastıkla ve benzeri eşyalarla kapatmaya çalışırken yükselen Nox! seslerine kahkahalarım eşlik etti. Sonra bütün yüzler bana döndü ve birden kendimi onlarca yastık arasında buldum. Herkes kalkıp gülüşmeye başladı. Formamı giyindim, asamı iç cebime koydum. Nerd gözlüklerimi takıp saçlarımı da tokaladıktan sonra -rengarenk peluş tokalarla- koşa koşa seralara doğru yöneldim.

Daha önceden meşe ağacını incelemek için dördüncü bölmeye gittiğim için yolu ve içerisini biliyordum. Bilmeseydim rezil olabileceğimi fark ettim. Çünkü önümdeki öğrencinin içeri girip tekrar dışarı çıkması, ardından dışarıyı inceleyip içeri girmesi -sanırım ikinci sefer inanamadığı için girmişti- beni kahkahalar içerisinde seraya doğru girmeye yöneltti. Kendimi kabuğu soyulmuş elma gibi hissettim. Tamamen savunmasız ama çok tatlı. Eh, narsistimdir görüldüğü üzere. İçeri girdiğimde bir kaç öğrenci ağaçların etraflarında konuçlanmıştı bile. Profesör Jensen'e gülümseyip notlarımı meşe ağacının altına bıraktım. Daha dersin başlamasına vardı. Etrafımı incelemeye karar verdim. Tam karşımda "Chubbly Weed" vardı, korktum. Şaka tabii ki. Nam-ı diğer "Şişman Ot" ona zarar veren ve protein niteliğindeki her şeyi yiyebilir. O yüzden tehlikede değilim. Ah keşke bir Slytherinliyi yese de, gülsek! Onun yanında kutsal ağaç, meşe var. Çok trajik bi parodi olmuş. Meşe Şişman'a karşı! Merlin'in patlak çorabı aşkına, bu da nesi böyle! İlerlemeye başladım ama sağımdaki hareketlenme ilgimin oraya yönelmesine neden oldu. Profesör derse başlamıştı. Farkında profesörün söylediği sözlere sesli olarak eşlik etmeye başladım. "Çok nadir bulunan bir Asur bitkisidir. Dikenleri yerine çıbanları olan bir kaktüse benzer. Bu çıbanları bir savunma mekanizmasıdır, herhangi tehlikeli bir durumda etrafa Kokanözsü sıçratırlar. Ama bu sıvı zehirli değildir." Bittiğinde her seferinde olduğu için tüm gözlerin odak noktası bendim. Benim gözlerimse profesöre odaklıydı. Gülümsedi, sevindim. Daha sonra dersi bitirdi, ödev panosuna doğru yöneldim. Ödevin olduğu kağıdı görünce çığlık atmamak için kendimi zor tuttum, "ŞAMARCI SÖĞÜT! Ben bu kadını seviyorum."

Spoiler:

Puan: 19
Gülerek okudum rpni, çok iyiydi. Evet pm ile gönderiyorsunuz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
IV.Bölme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: