IV. Sınıflar I. Ders

Amethea Adrasteia
IV. Sınıfların dersi.
Mevsim, sonbahar. Sağanak yağış var.
Gezegenler Mitolojisi.
Offline ders. *Ama sayfalar kasmanıza gerek yok, eğlenin yeter.*

Mitoloji ile karışık astronomi tadında geçecek ders, gök cisimleri ve gezegenlerin klasik ve diğer mitolojilerdeki karşılıklarını içeriyor, profesörün dördüncü sınıfları eğlendirmeyi planladığı kesin. Dersin sonunda önlerinde bir tahta beliriyor, üzerinde kitap karıştırmalarını gerektirecek bir alıştırma var.

DÜNYA gezegeninin diğer mitolojilerdeki isimlerini ve hangisi olduğunu karşılaştırınız.

Aztek Mitolojisi, Çin Mitolojisi, İnka Mitolojisi, Kuzey Mitolojisi, Maori Mitolojisi, Maya Mitolojisi, Mısır Mitolojisi, Sümer Mitolojisi, Yunan Mitolojisi
x
Geb, Coatlicue, Hou Ji, Midgard, Bacabs, Pachamama, Gaia, Enlil, Papa

* Verilen alıştırmanın cevabı profesöre pm olarak atılacaktır, puanı +15.
* Profesörü yukarıdaki bilgiler aracılığı ile konuşturabilirsiniz.
* Rol oyunlarınız 20 puan üzerinden değerlendirilecektir.
* İlk yazan öğrenci bonus olarak +15, ikinci +10, üçüncü +5 puan alacaktır.

Keyifli rol oyunları dilerim.

Bela, elinde duran koca kitabı tok bir ses eşliğinde kapadı. Aynı anda açılan ortak salon kapısına doğru döndü bakışları. İçeriye giren Dora'yı görünce suratına düşen muzip gülümsemeyle beraber burnunun ucundaki gözlüğü alıp siyah cübbesinin cebine soktu. Kitabı yanındaki meşe sehpanın üzerine bırakırken ayaklandı. Bir kaç adımdan sonra cübbesinin eteklerini savurdu. Kendi etrafında döne döne ve şarkı mırıldana mırıldana ilerledi.

"Doooooooraaaaaaaaaaaaa."

Bela ile kısa bir göz teması kuran cadı gözlerini devirdi. Tek kaşını kaldırıp Dora'nın kendisini üçlü koltuğun üzerine yaprak gibi bırakmasını izledi. Yorgunluğu gözlerinden okunan cadının koltuğa yerleşmesini beklerken Bela da çalışma masalarından birinin üzerine dağılmış olan kitaplarını yerle bir edip aradan kendisine lazım olan kitabı çıkardı. Astronomi, yazısının altınla işlenmiş olduğu deri kapağa bir kez bakıp gözlerini Dora'nın üzerine çevirdi. Kitabı koltuğunun altına sıkıştırırken kıkırdayarak konuştu. "Allison var ya, yakışıklı olan. Adı Fredic sanırım. Onunla mıydın da bu kadar yoruldun?" Kendisine fal taşı gibi açılmış gözlerle bakan cadının suratına patlattığı afilli kahkahadan sonra adını döndü. Savurduğu cübbesinin eteğinin bir ucu yüksek ihtimalle cadının gözüne girmişti. Kendisine homurdanan cadının sesini duymazlıktan gelirken ortak salondan ayrılmıştı.

"Bu yağmur tüm enerjimi emiyor gibi, merhaba profesör!"

Astronomi Kulesi'ne geldiğinde profesör içeride bekliyordu, içeri girer girmez puflardan birinin üzerine attı kendisini. Cama vuran yağmurun sesi öylesine şiddetliydi ki, profesör bir an için asasını salladı ve sesler azaldı. Aslında rahatlatıcıydı, ama belli ki bu sesle ders işlenmesi zor olacaktı. Dakikalar sonra önlerine koyulan karşılaştırmayı gördüğünde sevinçten ellerini çırpacaktı neredeyse, çünkü sıkılmak üzereydi. Hevesli bir biçimde yazılanları not ederken kütüphaneye uğrayacağını anladı, birkaçını bilse de bilmedikleri de vardı. Her şeyi not ettikten sonra tekrar dikkati dağıldı, etrafı incelemeye başladı ve gözleri adını hatırlayamadığı bir çocuğun üzerine kilitlendi, onu daha önce gördüğünü biliyordu ancak ismi bir türlü dilinin ucuna gelmedi ki bu da kızı deli etmişti. Takıntı hastalığı baş gösterip deli gibi ismini bulmaya çalışırken gördü kendisini.

Dersin ortasında, kendisini onun profilden görünüşünü –biçimli dudaklarını, sivri çenesini ve keskin yüz hatlarını- incelerken bulduğunda, birden doğrularak etrafına bakındı ve herhangi birisinin kendisini izleyip izlemediğini kontrol etti. Çocuk görmemişti, -iyi ki görmemişti- çünkü diğer türlü bir de kendisinden hoşlandığını falan sanarak ona daha soğuk davranabilirdi. Onunla arkadaş olmaya çalışan Bela için bu hiç de yararına olmazdı. Saniyeler sonra dersin bittiğini haber veren profesöre bakarak ayağa kalktı ve kitaplarını toplamaya başladı. İşi bittiğinde hâlâ yerinden kıpırdamamış, gitmesini beklemekte olan çocuğa bir bakış attı ve güven verici bir şekilde gülümsedi. “Sonra görüşürüz.”

*Ay bir de cevap gönderildi

Sabahın keskin ve beklenmedik güneşinin yerini soğuk damlalar aldığında kız günün hâlâ kurtarılabilir olacağını düşünüyordu. Bomboş geçmesi planlanan günde Astronomi'nin olacağını duyduğunda düşen morali, Bela ve diğerleri ile eğlenebileceği zaman dilimini hatırladığında çekilir bir hâl almıştı. Gözlerinin önüne düşen saçlarını bileğinde uzun süredir durmakta olan toka ile beraber umursamazca topladı, hâlâ gözlerinin önüne saçlar geliyordu ancak umursamadı. Gözlerine batan iğnelerin dün geceden kalan uykusuzluğundan olduğunu az çok biliyordu ve kaç kere erken yatacağına dair kendini zorlasa da yine kitaplara ve düşüncelere dalmıştı, ancak en çok özlediği şeyin müzik dinlemek olduğunun farkındaydı. Bir şekilde büyücü müzikleri kızı çekmiyordu ve okula muggle dünyasından herhangi bir şey getirmek yasak olduğu için müzik çalar şıkkını da elemek zorunda kalıyordu. Şarkıları unutmamak için tatilde yanında getirdiği kağıtlarda yazan sözleri melodilerini hatırlayarak yalnız kaldığında söylüyordu kız, müziğe yönelik en büyük eğlencesi bu oluyordu. Bir Bon Jovi dinleyebilmek için... Derin bir iç çekip onun yerine girmek zorunda olduğu astronomiyi canlandırdı kafasında, en azından puflar olacaktı ve uyumak kolay olabilirdi.

"Dora'ya sataşman artık beni bile sinir ediyor Bela."

"Sen her zaman gerginsin, bahane bulmaya çalışma. Bu sefer ne? Şu bahsettiğin oyunu mu oynamak istiyorsun?"

"Hayır, müzik... Lanet olsun, büyücüler müzikten hiç anlamıyor. Sana bir Bon Jovi dinletmek isterdim Bela."

"Yaa... Tabi..."

Sınıfa girdikleri anda yüzlerine vuran sıcak hava rahatlatıcı cinstendi, dışarının soğuğuna karşı buğulanmış camlar gökyüzünü göstermiyordu kimseye. Ancak Adresteia'nın tahmin edemediği şey, bu sıcaklığın çocukların uykusunu yüzde bin beş yüz getirecek olmasıydı, kızın gördüğü kadarıyla henüz ders başlayalı beş dakika olmuş olsa da, puflarına yayılmış öğrenciler dikkat çekiyordu. "Sıcak ve rahat puflar, ayrıca gökyüzü manzarası... Buna uyunur işte." Bela'nın sınıfta uyuyamayacak kadar cin ve hareketli olduğunu biliyordu, bir an için onu garipsedi. Ders boyunca gözleri açık kalacak ve aslında gerçekten de dinleyecekti kadını. Kadın konuşmaya başladığı anda göz kapakları ağırlaşmaya başladı, ancak bir hata yaparak kadına yakın yerlere oturmuştu ve kendi binasının gözetmeninin önünde nasıl uyuyacağını merak ediyordu, yani, o bile o kadar düşüncesiz değildi elbette. "Beni buraya oturttuğuna inanamıyorum." Sinirli bir biçimde doğruldu ve uykusunu kaçırmaya yardımcı olabilecek bir şeyler düşündü, dersi dinlemekten çok kendisini ayık tutmaya çalışması son derece ironikti. Ancak dakikalar sonra gözlerini açtığında dağılmakta olan sınıfı gördü ve aniden doğruldu, uyuyakalmıştı işte.

"Ha, ne, ödev mi varmış?"

"Şunlar."

Kıza daha sormasına gerek kalmadan eline uzattığı not kağıdını aldı ve sevecen bir tavırla gülümsedi, Bela olmasa işi yaştı elbette.

Aslında hiçbir günün dünden ya da bugünden farkı yoktu. Yarından da olmayacaktı. Hiçbir zaman olmazdı zaten. Parmaklarını çıtlattı genç kız. Bir umutla başucunda boş olmayan bir su bardağı bulabilmek için sağa döndüyse de nafile.. Aslında odasına bir damacana alsa her şey daha güzel olabilirdi. Tam çilekli Pop Tart paketinin ona sunacağı leziz kahvaltıyı düşünürken sabah derslerinden birkaçını ektiğini fark etti. Aslında umurunda olmazdı ama aptalca ergen konuşmaları ile başını şişiren kızlar yerine derse gitmeyi tercih ediyordu. Elini, kızıl saçlarının arasına daldırdı. Üzerinde oldukça rahat bir eşortman ve tişört vardı. Saçlarını her zamanki gibi özensiz atkuyruğu şeklinde toplamış olmasına karşın saçlarının şu an ki biçimine at kuyruğu demek imkansızdı. Yataktan kalktı ve geniş siyah dolabı karıştırarak cübbesini, eteğini ve öğrenci formasına ait diğer kıyafetlerini çıkardı. Her şeyden nefret ediyordu. Eteğinin boyunu azami bir şekilde kısaltırken, dün gece atıştırmak için bıraktığı tabakta halen duran muffinlerden üç tane aldı. Tatlı isteğini bastıramıyordu. Bastırmayacaktı da. Muffinlerden birinden küçük bir ısırık aldı ve kolunun altına son birkaç saatin ders kitabını sıkıştırdı. Asasını da cübbesine yerleştirmişti. Ortak salonda ki birkaç kıza ve erkeğe selam verip hızla uzaklaştı. Aslında selam vermeyi bile düşünmüyordu. Neden verecekti ki? Ama evet. Başını sallamış ve hafif bir şekilde tebessüm etmişti. Kendisini Hufflepuff kızlarından biri gibi hissetti o an ve bundan tiksindi. Karnı şişmiş bir biçimde son muffini de ağzına attı ve koyu gökyüzünden hızla düşen yağmura tavana kadar uzanan işlemeli pencerelerden baktı. Koridorda ilerledi. " Did you want me to change? Well, I changed for good. " Hayranı olduğu büyücülerden oluşan Coldplay parçası diline dolanmıştı. Astronomi kulesinin merdivenleri çıkmakta zorlanmıştı. Ayakları geri geri gidiyordu ve sıcak yatağında birkaç saat daha uyumanın iyi bir fikir olacağı zihninde neon ışıklar gibi parlıyordu. Ama dönen merdivenlerden çıkmaya devam etti ve kendisini Astronomi Kulesinin merkezinde buldu. Profesörün içeride olmasına karşın pek dikkat etmedi ve esnemeye devam ederek kendisini pufların üzerine attı. Uzun bacaklarını ileriye doğru uzattı, kollarını açarak esnedi. Hemen yanında ki diğer pufa kitaplarını koymuş ve herhangi bir öğrencinin yanına oturma cürretini gösterebilmesini engellemişti. Kızıl saç tutamlarından birini işaret parmağına dolamış, pencereden dışarıya bakarken önüne konulan karşılaştırma kağıdına gözlerini devirerek baktı. Rach zeki ve kurnaz bir kızdı. Aslında tüm aklını kötülük ve kendi çıkarları üzerine koymasa Ravenclaw kızları kadar başarılı olabilirdi. Astronomi dersini seviyordu. Çocukluğundan kalan izlenimlerin bir yansıması olarak görüyordu. Henüz ufak bir kızken her akşam gökyüzünü izlerdi. Gezengenleri, yıldızları kendi kendisine öğrenmişti. Çocukluk döneminde zamanını kütüphanelerde geçirmişti. Kütüphanelere girmesinden yıllar geçmişti. Bazen sadece kütüphane görevlisini rahatsız etmek için gidiyordu artık. Venüs güzelliğini tüm ayrıntılarına kadar sergilerken Mars ciddi duruşunu korumaya devam ediyordu. Sahi Mars’ta hala suyu bulamamış mıydı zeki ve gözlüklü adamlar? Güzel soruydu. DÜNYA gezegeninin diğer mitolojilerdeki isimlerini ve hangisi olduğunu karşılaştırınız... Elbette. Mitoloji. Hoşuna gitmezdi. Gereksiz bulurdu. Eski zaman insanların başka işi olmayıp böyle saçma şeyler düşünerek inanmaları. İnançlı biri değildi. Bir Yahudi olarak sinagoga ayak basmamıştı. Sadece yedi yaşındayken bir hahamın şapkasını çalmıştı. Profesörün etrafta şen şakrak hareketler ile konuyu anlatmasını izledi bir süre. Sonra sıkıldı. Eline tüy kalemlerden birini aldı ve karşılaşmayı karalamaya başladı. Kağıdın kenarına kızgın profesör ifadesi çizdi. Sonra gene sıkıldı ve karşılaştırmayı yapmaya başladı. Evet. Mitolojiden nefret ediyordu ama bu hiç bir şey bilmediği anlamına gelmezdi. Aztek, Mısır ve Sümer cevaplarını yazdı. Çin ve İnka cevaplarını yanında ki Ravenclaw kızından aşırdı. Kuzey, Maori ve Maya Mitolojisini de kelime anlamında hangisi çağdıştırıyor ise o şekilde karaladı. Akşama ödev bırakmamış olmaktan dolayı sevinmişti. Ve... Yapacak bir şey bulamanın etkisi ile tüy kalemi yolmaya başladı. Bir puf ötede oturan Gryffindorlu çocuk ile küçük bir kağıt yolu ile mesajlaştı. Rach'a göre sıkıcı dakikalardan sonra dersin bittiğini haber veren profesörün sesi ile ayaklandı, kitaplarını kolunun altına sıkıştırdı ve kağıdı alıp profesörün masasına doğru ilerledi. Yazısı güzeldi ama kağıdın kenarında ki kızgın profesör figürü ve birkaç karalama ödev kağıdını kötü gösteriyordu. Kağıdı gelişi güzel bıraktı ve Gryffindorlu çocuğa göz kırptıktan sonra başını çevirdi ve yüzünü buruşturdu. Erkeklerin böyle kolay olmasından nefret ediyordu. Koca bir bardak dolusu çikolatalı süt içmek istedi.

# Cevap Gönderildi.