Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 IV. Sınıflar İçin İlk Ders

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Adelaide Silimauré
Mitoloji Profesörü
Mitoloji Profesörü
Adelaide Silimauré


Mesaj Sayısı : 86
Kayıt tarihi : 21/01/11

IV. Sınıflar İçin İlk Ders Empty
MesajKonu: IV. Sınıflar İçin İlk Ders   IV. Sınıflar İçin İlk Ders EmptySalı Kas. 08, 2011 10:00 pm

    Hava Durumu; Sağanak yağışlı.
    Dersin Zamanı; Salı günü ilk ders
    Dersin Konusu; Savaş sanatının altın kuralı

    Oyunun kuralları oldukça basit;


    • Önünüzde bazı engeller olacak ve bu engelleri sizden aşmanızı isteyeceğim. Herhangi birinde başarısız olursanız bir diğerine geçme veya en başa dönme hakkınız olmayacak.
    • Önünüzdeki engeller sırasıyla: altı yüz metre koşu, dağ tırmanışı, yüksek atlama ve yüzmedir.
    • Büyü yapıp oyunun içine hile karıştırmak kesinlikle yasaktır.
    • Koşu arenada gerçekleşecektir, sağ tırmanışı için arenanın içine büyü ile bir dağ yapılmıştır. Yüksek atlama için on beş metre yüksekliğinde tırmanış kulesi vardır. Yüzme gölde değil, büyü ile oluşturulmuş başka bir yerde yapılacaktır. Yüzme yüz metre uzunluğunda bir havuzda gerçekleştirilecektir.


    Dersin sonunda her biriniz antik çağlarda savaş hakkında bir ödev hazırlayacaksınız. Derste en başarılı olan beş öğrenci ödevden sorumlu tutulmayacaktır.
    Rpler en az otuz satır olmak zorundadır.
    Ödevden sorumlu olmayan öğrenciler rplerine göre seçilecektir. {Betimleme, yazım hataları vs.}

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aurora A. R. Octavianus
Slytherin IV.Sınıf
Slytherin IV.Sınıf
Aurora A. R. Octavianus


Mesaj Sayısı : 145
Kayıt tarihi : 03/04/11
Yaş : 29
Lakap : Aurora. Yazıldığı gibi okunur bebeğim :)

IV. Sınıflar İçin İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: IV. Sınıflar İçin İlk Ders   IV. Sınıflar İçin İlk Ders EmptyPtsi Ara. 19, 2011 9:51 pm


    Sağanağın sesini gayet iyi duyuyordu. Damlaların camı dövmesini, oluşan sisi, yerlerdeki çamuru, camda oluşan buğuları gayet net hayal edebiliyordu. Sanki doğa bugün onu sevecen bir annenin şefkatli kolları gibi kucaklıyordu. Onu sevgi dolu kollarında uyutacaktı sanki. Bu mevsimde her ne kadar normal bir hava olsa da Aurora'nın içindeki o birilerine dalaşma duygusu, küçüklere eziyet etme duygusu kabarmıştı. Bugün birilerine sataşmak ve onlardan üstün olduğunu kanıtlamak istiyordu. Gerinerek, isteksizce kalktı yatağından. Savaş Sanatı dersini seviyordu sevmesine ancak tek sorun her ders bir süpriz görmekten bıkmıştı. Bu sefer ellerinde kılıçlarla ve miğferlerle dövüşmelerini isterse Profesör Silimauré isyan edebilirdi. Slytherin işlemeli cübbesini itinayla bıraktığı yerden alarak yakasındaki Slytherin'in armasına hülyalı gözlerle bakıyordu. Sanki bütünleşmek istiyor, ancak bir türlü başaramıyordu. Ya da bir arma olmak istiyor, fakat olamıyordu. Bir an için, sadece bir an için tüm büyücü ve muggle dünyasına hükmettiğini hayal etti. Herkes ondan korkuyor, ondan kaçıyordu. O günleri görmeyi her ne kadar istese de kısa bir iç çekişle bu anı sonlandırdı. Hızla giyinip bugünkü derslerin olduğu kitapları koydu çantasına. Saçı... Saçını henüz yapmamıştı, nereye gidiyordu? Dolabının içindeki boy aynasına baktı. Saçları zaten düzdü ve şöyle bir topladığında güzelliği yine ortaya çıkmıştı. Çantasını omzuna alarak ortak salona geldi. Etrafta kimseyi göremiyordu. Kolundaki saate baktığında içindeki o sataşma isteği 2 katına çıkmıştı. Daha dersinin başlamasına bir saat vardı ve muhtemelen herkes uyuyordu. Oflaya puflaya ortak salondaki masalardan birine oturdu. Her zaman göğsünün üzerinde taşıdığı Bendis'le ikisinin kötü kız kahkahası atarken çektikleri resme her bakışında buz mavisi gözlerinden bir damla göz yaşı düşüyordu. Acı, git gide daha da katlanılır oluyor, artık o asosyal tavırlarından kurtulmaya çalışıyordu. Resmi tekrar göğsüne koyduktan sonra masadan kalkarak ortak salonun kapısından geçti. Merdivenleri ağır ağır -sanki ayağında prangalar vardı ve onu tekrar yatağına çekiyordu- çıkarak büyük salonun yolunu tuttu. Bu güzel günde içeri tıkılıp kalmak istemiyordu. Içeride takılmak zorunda olduğunu biliyordu fakat aklına sonradan geldi ilk dersin Savaş Sanatları olduğu. Evet, şimdi dışarı çıkıp yağmurun altında ıslanmak için bir bahanesi vardı. Slytherin masasına hızla oturduktan sonra kahvaltısını bir çırpıda yapıverdi. O kadar az şey yemişti ki neredeyse oturmasıyla kalkması bir olmuştu. Bir kuş yese genç cadının yediklerini aç kalabilirdi. Aslında midesini fazla doldurmak istemiyordu. Savaş Sanatı dersinde kusanlar olduğunu duymuştu ve bu sefer kusanın kendisi olmasını hiç istemiyordu. Koşarak Büyük Salonun biraz ilerisinde olan büyük kapıdan hızla çıktı. Merdivenlerden öyle hızla inmişti ki ağaçların koyu yeşili ve gökyüzünün grisi birbirine karışmıştı sanki. Hogwarts'ın arazisinde olan dersliğe koşarak giderken -yine- sonradan aklına gelen bir şey oldu. Henüz dersin başlamasına vardı. Yağmurun altındaydı ve ıslanıyordu. Peki ders başlayana kadar burda dursa ne olurdu sanki? Kim bir şey diyebilirdi? Çantasını bir kenara fırlatarak -ve içindekilerden birkaçı dökülerek- attıktan sonra yağmurun altında deli gibi koşmaya, kendi etrafında dönmeye, gökyüzüne bağırmaya başladı. Çocukluğundan beri tüm derdini bu gri bulutlara ve Bendis'e anlatırdı. Ikisi de dinler, yorum yapmazlar ve işlerine bakardı. Ancak Bendis yeri geldiğinde akıl verirdi. Bu düşünceyi bir an önce kovmazsa yine ağlayacaktı... Kafasını sağa sola sallayarak hüzünlü düşüncelerini kovduktan sonra tekrar deliler gibi bağırmaya, nefes nefese kalana kadar koşmaya ve çamurun içinde zıplamaya başladı. Evet, çocukluğundan beri bunları yapmayı adet edinmişti ve böyle davranmayı çok seviyordu. Ne kadar çocuksu olsa da yağmurda böyle davranmayı seviyordu. Hogwarts'ın merdivenlerinden inen silüetler gördüğü anda çocukça davranışlarını bir kenara bırakarak çantasını kaptı ve koşarak dersliğin olduğu yere geldi. Profesör Silimauré bu sefer dersine iyi çalışmıştı anlaşılan. Dersliğin olduğu alanda çeşitli büyülerle bir sürü şey yapılmış -dağ, havuz engeller- ve harika olmuştu. Tek sorun büyük sınıfların dersliğini neden kendilerine uygun yapmamışlardı? Profesör'ün gözlerine baktığında gözlerindeki ışıltıyı gördüğü an yıkıldı genç cadı. Bu parkur -ya da adına her ne deniyorsa- onlar içindi zaten. Herkesin geldiğinden emin olduğu bir anda konuşmaya başladı Profesör Silimauré.

    "Günaydın herkese günaydın. Derse hemen geçiş yapmak istiyorum. Yılın ilk dersinde sizden arkamda görmüş olduğunuz şeyleri istiyorum. Aranızdan parlak zeka bir öğrenci soracak, Profesör ne yapmamız gerekiyor? Hemen anlatayım sormadan. Önce altı yüz metre koşmanızı istiyorum hiç durmadan, daha sonra dağa tırmanmanızı ve tırmanma yerinden tırmanıp atlamanızı, en son ise yüz metre yüzmenizi istiyorum. Tüm engelleri aşmanızı ve engelleri aşmaya çalışırken büyü kullanmamanızı istiyorum. Aslında pek bir şey istemiyorum fakat başarılı olan beş öğrenci ödevden muaf olacaktır. Iyi şanslar. Octavianus, derse ilk sen geldiğine göre ilk sen başla."

    Dikkat çekmek... O nasıl acı bir duygudur ki her yerde dikkat çekiyordu genç büyücü. Sessiz dursa da şamata yapsa da her halükârda dikkat çekiyordu işte. Her zaman göze batıyordu ve bu canını sıkmaya başlamıştı artık. Çantasını ve asasını kenara bıraktıktan sonra arenaya giriş yaptı ve altı yüz metre koşu başlıyordu işte.
    Altı yüz metre... Bunu hiç durmadan, yorulmadan, yürümeden koşabilmek için ya Herkül olmak gerekiyordu ya da Tanrı Çocuğu ya da Ölümsüz... Gözünde gittikçe büyüyen arenaya daha fazla bakmadan önce yavaş, ısınma temposunda koşmaya başladı genç cadı. Bacaklarındaki kasların giderek esnediğini, daha hızlı koşmak istediklerini hissedebiliyordu fakat şimdi hızlanırsa daha yüz metreye gelmeden tıkanırdı değil mi? Yavaş yavaş hızını artırdı ve sonunda tek görebildiği renkleri birbirine karışmış anlaşılmaz bir Vangogh'un tablosu gibiydi. Çok geçmeden dağın başlangıcını gördü ve yavaşlamaya başladı. Soluk soluğa kalmıştı bu kadar koşmayalı çok uzun bir süre olmuştu genç cadı için. Yazın alışveriş yaptıktan sonra taksilere yetişmek uğruna böyle koşardı. Dağa şöyle bir göz gezdirdiğinde hayli dik ve tehlikeli olduğunu kafasını kaldırdığında farketti. 'Bir yerden başlamak gerek' sözüne uyarak taşların olduğu bölümden tırmanmaya başladı. Sağlam bir taş bulmak hayli zordu bu dağda. Bütün taşlar ya yerinden oynuyor ya da aşağı düşüyordu. Everest'in tepesine çıkmak heralde daha kolay olurdu. Bütün korkusunu içine atarak tırmanmaya devam etti genç bayan. Tırmandıkça yeni bakım yaptığı tırnakları toprakla doluyor, yüzü gözü kan ter içinde kalıyor ve tam da bu zaman denk gelen bir burun akıntısıyla uğraşmak zorunda kalıyordu. Her zaman tersliklerle dolu bir yaşamı vardı zaten Aurora'nın. Her zaman, her şey ters giderdi ve o hiçbir şey yapamazdı. Elleriyle taşları iyice yokluyor, düşenleri bırakıp yeni bir tane deniyordu. Dağı bitirmesine az kalmıştı artık, neredeyse zirvedeydi ancak kolu yine de yetişmiyordu yukarıya. Elini taşa tam attığında ayağındaki taşın ayağının altınan kaydığını hissetti. Ya ölü bir cadı olacaktı ya da kendini Hastane Kanadı'nda bulacaktı. Bir süre gözünü kapattıktan sonra derin nefesler almaya çalıştı. Sakinleşmesi gerekiyordu ki bitirebilmeliydi. Gözünü yavaş ve ihtiyatla açarken ayağını başka sağlam bir taşın üzerine koydu. Başını yukarı doğru çevirerek yine ihtiyatla bütün taşları deneyerek yukarı çıkmaya devam etti. Tepeye az kaldığında kolunu hemen tepenin olduğu yere attı ve kendisini yukarı doğru çekti. Bir süre gözleri kapalı yattıktan sonra tekrar ayağa kalkarak yüksek atlama yapmak için tırmanış kulesine gitmek için ayağa kalktı. Ayakta zor duruyordu fakat arenayı geçmesi gerekiyordu. Yoksa bu yıl yine kalacaktı bu dersten. Kendisini zorlayarak tırmanış kulesinin tam önünden durdu. 'Bunu senin için yapıcam Bendis. Her şey senin için kardeşim.' diye geçiriyordu içinden. Gerçekten de yaptığı her şey Bendis içindi. Yaptığı her hareket onu niteliyordu. Bir süre daha ayakta dinlendikten sonra kuleye tırmanmaya başladı. Halat ya da ona benzer bir şey yoktu fakat ayakları koymak için yapılan çıkıntılara hem tutunuyor hem ayaklarını koyuyor olduğu için kolay tırmandı. Dağda olduğu gibi değildi, çıkıntılar ayaklarının altından kaymıyordumve düşme tehlikesi geçirmedi yukarı çıkana kadar. Bir çırpıda yukarı çıktıktan sonra atlamayı yapmak için kulenin diğer tarafına geçti. Burası on beş metreydi ve şuan Aurora'nın gözüne yüz metre gibi geliyordu. Bir süre daha baktıktan sonra yukarı, Bendis'e baktı ve zıplayarak atlamasını yaptı. Yere düşerken aklında hiçbir şey yoktu. Düşünemiyordu. Tek düşünebildiği cennetin nasıl bir yer olduğuydu. Hey! Alo! Ne cenneti? Tanrı var mı ki cennet olsun? Yere düştüğünde acı hissetmedi. Hatta önce hiçbir şey hissetmedi. Gözlerini açtığında tek hissedebildiği soğukluktu. Soğukluk ölmediğinin bir göstergesiydi. Yerden destek alarak ayağa kalktığında sallanıyordu. Üzerini başını şöyle bir çırptıktan sonra büyülü havuza girip yüz metre daha yüzüp artık arenayı bitirmek istiyordu. Hiçbir zaman güçlü olmamıştı ve şimdi de güçlü değildi. Sallanarak havuzun başına geldive kendini havuza öylece attı. Hava atmayı düşünecek durumda değildi. O yüzden bir stil kullanmamıştı ve kollarını öylesine sallamaya başladı. Her kulaç attığında su yutuyor, biraz daha kendinden geçiyordu. Kenara geldiğinde üzerindekiler kaya kadar ağırlaştığından sanki suyun altına çekiyordu genç cadıyı. Havuzun kenarına çıktıktan sonra bir süre yerde kaldı Aurora. Tekrar yerden destek alarak ayağa kalktıktan sonra üzerinin ıslaklığıyla Profesör Silimauré'nin yanına gitti. Şöyle bir bakış attıktan sonra üzerinin kirliliğine bakmadan çamurlu yere oturdu. Oturduğu yerde kaldığından diğerlerinin neler yaptığını, nasıl geçirdiklerini bilmiyordu ve bilmek istemiyordu. Profesör herkesin arenaya girip çıktığından emin olduğunda herkese dersi bitirdiğini bildirdi ve yorgun, bezgin ve yavaş adımlarla şatoya yürümeye başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
IV. Sınıflar İçin İlk Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» VII. Sınıflar İçin İlk Ders
» VI. Sınıflar İçin İlk Ders
» III. Sınıflar İçin İlk Ders
» VI. SINIFLAR İÇİN İLK DERS
» VI & VII. Sınıflar için Ortak Ders

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: