Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 III. Sınıflar İçin İlk Ders

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Pavel O. Sorensen
Ölü



Mesaj Sayısı : 404
Kayıt tarihi : 07/03/11
Lakap : Severus, Sev, Auc

III. Sınıflar İçin İlk Ders Empty
MesajKonu: III. Sınıflar İçin İlk Ders   III. Sınıflar İçin İlk Ders EmptyPtsi Ekim 24, 2011 4:25 pm

    - Konu: Şişme Solüsyonu
    - Zaman: Cuma - Günün İlk Dersi
    - Hava Durumu: Yağmurlu
    - Yer: Zindanlar


    Profesör henüz sınıfa gelmemiştir. Sınıftan içeriye girildiğinde öğrencilerin dikkatini çeken ilk şey duvarlarda asılı duran tablolardır. Tablolardaki hayaletlerin görünümü içerideki ortama korkutucu bir hava yaymaktadır. Her öğrenci için kare biçiminde tek bir kişinin çalışabileceği masalar konulmuştur. Masaların üzerinde kitaplar ve kazanlar bulunmaktadır. Sınıfın en arkasında bulunan dolapta ise iksir yapmak için her türlü araç ve gereç bulunmaktadır. Öğrenciler sınıftaki yerlerini alırken profesör yavaş adımlarla sınıfın içerisine girer ve sessiz bir şekilde masasının bulunduğu yere ilerler. Profesör elindeki gazetesini masasının üzerine bırakırken gözlerini karşısında duran öğrencilerine çevirir. Sessizliğe gömülmüş bu sınıfı uyandırmak için ellerini bir kaç kez birbiriyle çarpar ve ardından konuşmaya başlar.

    ''Günaydın, genç büyücüler. Anlaşılan uykunuzu tam alamamışsınız, gözlerinizden uyku akıyor. Kendinize gelin ve sınıfta olduğunuzu unutmayın.'' Profesör sözünü yarıda bırakıp gözlerini arka sıralarda başını masanın üzerine koymuş olan öğrenciye dikti ve ardından konuşmasına devam etti. ''Sınıfımda uyuyan öğrencilerden nefret ederim. Hey, sen uyan. '' Öğrenci ne olduğunu anlamaz bir şekilde profesöre bakıyordu. ''Anlaşılan dün gece geç uyudun, iksir yapmaya hazır mısın?'' Profesör yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirerek yüzünü tekrardan öğrencilerine çevirdi ve yarıda kalan konuşmasını tamamlamak için söze atıldı.

    ''Evet. Kendimi kısaca tanıtıp hemen derse geçeceğim. İsmim, Severus Auctus Alvarez. Durmstrang Enstitüsü'den buraya tayin edildim. İksir derslerini bundan böyle beraber işleyeceğiz. Şimdi konumuza geçelim. ''Profesör masasının altında bulunan çekmecesinden bir kitap çıkardı ve sayfalara şöyle bir göz attı. Ardından da konuşmasına devam etti. ''Uyumayın! Bugünkü konumuz, Şişme Solüsyonu. Bu iksir içildiğinde bir şeyin olduğundan daha fazla büyümesine neden olur. İksirin ne işe yaradığını öğrendiğinize göre artık iksire geçelim. Yapacağınız iksir şişme solüsyonu. Tarifi kitaplarınızın yirminci sayfasında. Ders bitimine doğru kazanlarınızı kontrol edeceğim. Zil çaldığında dışarı çıkabilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin. ''

    Profesör sözünü bitirdikten sonra masasına oturur ve elinde tuttuğu kitabı tekrar çekmecesinin içine koyar. Ardından da öğrencilerini izlemeye başlar.

    Verilen Ödev: ''Panzehir nedir? Bildiğiniz panzehirlerin isimlerini maddeler halinde yazınız.'' Ödev panoya asılmıştır.

    Not: İksirin malzemeleri ve tarifi tamamıyla sizin hayal gücünüze bırakılmıştır. Ayrıntılı bilgi verin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aphra Adrastea
Hufflepuff III.Sınıf
Hufflepuff III.Sınıf



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 03/05/11

III. Sınıflar İçin İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: III. Sınıflar İçin İlk Ders   III. Sınıflar İçin İlk Ders EmptyPerş. Ekim 27, 2011 9:33 pm



Bayan porsuklar yatakhanesi... Teker, teker ya da gruplar halinde ayrılıyordu öğrenciler odadan. Nerissa saate bakınca zamanlamasının tam yerinde olduğuna karar kıldı. Kedisi mırlıyordu ve acılı bir şekilde sahibesine bakıyordu. Nerissa kahkaha atarak kediyi yavaşça kucağına aldı. Dudaklarını büzdü ve kediyi burnundan öptü. “Eğer konuşmayı becerebilseydin benim yerime seni yollayacağıma hiç şüphen olmasın.” Duraksadı. “Ah, seni tembel kedi kendi işin haricinde her şeyi yapmakta üstüne yok.” Dedi kıkırdayarak. Odadaki birkaç kişi onun bu saatte kıkırdamamasını söylerek, uyardılar. Nerissa kulağının önüne doğru fırlayan saçını çekiştirerek, kulağının arkasına soktu. Kızlara mahcup bir bakış fırlattı ve odadan çıktı.

Koridorda giderken pencerelerden dışarıya göz attı. Pencerelere doğru çarpan yağmur damlalarını görmemek neredeyse imkansızdı. Pencereden dışarıya bakmasa bile yağmurun sesi kulaklarına fısıltı şeklinde geliyordu. Yağmurlu havaları pek sevmezdi sarışın cadı. İç geçirdi. Pencereden gözlerini aldı ve tekrar yoluna devam etti. Dersin yapılacağı sınıfın yatakhaneyle aynı katta olmasından bayağı hoşnut kalmıştı. Sabah, sabah merdiven çıkmak zorunda kalmadığından şükrediyordu. Sınıfa giren birkaç kişiyi gördü ve onlara yetişebilmek için adımlarını hızlandırdı. Adımlarını hızlandırmasıyla pelerinin içine hava dolmasına izin vermişti. Oluşacak görüntüyü düşündüğünde çok hoş bir şey olabilirdi. Pelerinin dalgalanması gerçekten onu mutlu mu ediyordu? Bu düşüncesine saatlerce gülebilirdi. Fakat; sınıfın kapısına yaklaştığı anda bu aptal düşünceden kurtuldu. Daha doğrusu kurtulmak zorunda kaldı. Çünkü duvarda duran portreler tüm düşüncelerini alt üst etmişti. İçeriye korkutucu hava yayması midesine yumruk yemiş hissi veriyordu. Sarışın cadı daha önce hiç böyle bir şey hissetmemişti. O portrelerin içinde oynayan hayaletlere sinir olurdu. Kızın aklınca onlar göz bozmaktan başka bir işe yaramıyordular. Gözünü onlardan ayırıp sınıfın içine bakındı. Profesörü sınıfta görememişti. ‘Acaba görünmez olmuşta bizim onun hakkında ne düşündüğümüzü mü öğrenmeye çalışıyor’ diye geçirdi aklından cadı. Diğer arkadaşları kare şeklindeki masalardan birine oturuyordu. Nerissa’da gözüne çarpan masaya doğru ilerledi ve oturdu. Masasının üzerindeki kazana parmaklarıyla dokunmasıyla çekmesi bir oldu. O anda profesör çoktan sınıfa gelmişti. Odaya giren profesörü tanıyamamıştı aslında. Belki uzun süredir buradaydı. Nasıl haberi olmazdı, kızın içi gidiyordu. Profesör belli belirsiz ellerini çarparak sınıfı canlandırma eylemine girişmişti. Ardından yaptığı konuşma bunu açıkça belirtiyordu. Profesör o arada duraksadı. Nerissa, profesörün gözlerinin nereye kaymış olduğuna bakmaya yöneldi. Arka tarafta oturan bir çocuğa odaklanmıştı. Çocuğa bir uyarıdan sonra espriyle karışık bir uyarı daha gelmişti. Profesör işini ustalıkla ve incitmeden yapmayı bildiğini ortaya koyuyordu. Evet, uykularını alamamışlardır. Hatta biraz önce Nerissa’da gelirken esniyordu. En azından profesörün sarı saçlarını fark edebiliyordu. Demek ki tamamen gözlerinin yitirmemişti. Profesörün bu sözlerinden sonra Nerissa birkaç kez gözlerini kapayıp, açtı.

“Evet. Kendimi kısaca tanıtıp hemen derse geçeceğim. İsmim, Severus Auctus Alvarez. Durmstrang Enstitüsü'den buraya tayin edildim. İksir derslerini bundan böyle beraber işleyeceğiz. Şimdi konumuza geçelim.”

Ah, tam yerinde bir konuşma olmuştu. Nerissa’nın kafasındaki soru işaretleri silinmişti biraz olsun. Durmstrang diye düşündü. 'Durmstrang… Ah, şu kaba saba erkek çocukların bulunduğu yer' diye inledi sarışın cadı. Profesörün bu kadar sakin olabilmesini düşününce kesinlikle usta sayılırdı. En azından bir öğrenciye göre. ‘Tanrım iyi ki düşünceleri okuma diye bir şey yok, profesör bunu bana uygulasa şu anda rezillik abidesi olabilirim’ diye düşündü.

Profesörün çekmeceden kitap çıkarmasıyla, düşüncelerinden sıyrılmayı başarabildi. Profesör tekrar dersle ilgili konuları söylemeye başladı ve ilk dersten söz etti. Profesörün dudaklarından çıkan kelimeleri tek, tek yazıyordu aklına. ‘Selilasyonu mu, o da ne demekti böyle’ diye düşündü tekrardan. Masasının üzerinde duran kitaba uzandı ve hemen yirminci sayfayı açtı.

‘Ah, Tanrım solüsyonmuş, kulaklarımda berbat durumda’ diye inledi bir kez daha ve hemen kitapta yazan işlemleri sırasıyla uygulamaya koyuldu. İksirlerden az çok anlamıştı bugüne kadar. Eğer iksirleri dikkatli kullanmazsa başına gelecekleri de biliyordu. Bir yerini şişirmek en son isteyeceği şeydi. Kitaptaki talimatları kullandı. Talimatsız iksirleri kazana boşaltmak hiçbir şeydi. Küçük tohuma benzeyen şeyleri de birer, birer kazana serpiştirdi. Serpiştiryordu çünkü yüzüne veya eline gelmesini istemiyordu. Panzehiri kullanabilirdi ama henüz bir fikri yoktu. Kitabın altında da not olarak panzehir verilmişti. Yaprağımsı cisimleri birbirinden ayırdı ve tohumların oluşturduğu kabarcıklardan uzaklara da onları attı. Parlak bir kırmızı sıvı bulunan uzun iksir şişesini aldı ve yavaşca boşalttı. Başta döktüğü krema gibi katı olan iksirden daha farklıydı, bunu boşaltırken lop lop diye ses çıkarıyordu. En sonunda kazana bir şey fırlattı. Aslında fırlatmaktan çok yavaşça bıraktı. Profesör geldiğinde sadece incelemekle yetindi. Ya da Nerissa öyle sanmıştı.

Dersten çıktıktan sonra yapacağı ilk iş ödevi hazırlamak olacaktı. Bunu not aldı hemen küçük bir parşömen parçasına.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amelia Qixinâ
Ravenclaw IV.Sınıf
Ravenclaw IV.Sınıf
Amelia Qixinâ


Mesaj Sayısı : 290
Kayıt tarihi : 17/02/11
Lakap : Amy ya da Lia.

III. Sınıflar İçin İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: III. Sınıflar İçin İlk Ders   III. Sınıflar İçin İlk Ders EmptyC.tesi Kas. 19, 2011 11:27 pm

Ravenclaw kızlarının yatakhanesi... Teker, teker ya da gruplar halinde ayrılıyordu öğrenciler odadan. Amelia saate bakınca zamanlamasının tam yerinde olduğuna karar kıldı. Kedisi mırlıyordu ve acılı bir şekilde sahibesine bakıyordu. Amelia kahkaha atarak kediyi yavaşça kucağına aldı. Dudaklarını büzdü ve kediyi burnundan öptü. “Eğer konuşmayı becerebilseydin benim yerime seni yollayacağıma hiç şüphen olmasın.” Duraksadı. “Ah, seni tembel kedi kendi işin haricinde her şeyi yapmakta üstüne yok.” Dedi kıkırdayarak. Odadaki birkaç kişi onun bu saatte kıkırdamamasını söylerek, uyardılar. Amelia kulağının önüne doğru fırlayan saçını çekiştirerek, kulağının arkasına soktu. Kızlara mahcup bir bakış fırlattı ve odadan çıktı.

Koridorda giderken pencerelerden dışarıya göz attı. Pencerelere doğru çarpan yağmur damlalarını görmemek neredeyse imkansızdı. Pencereden dışarıya bakmasa bile yağmurun sesi kulaklarına fısıltı şeklinde geliyordu. Yağmurlu havaları pek sevmezdi sarışın cadı. İç geçirdi. Pencereden gözlerini aldı ve tekrar yoluna devam etti. Dersin yapılacağı sınıfın yatakhaneyle aynı katta olmasından bayağı hoşnut kalmıştı. Sabah, sabah merdiven çıkmak zorunda kalmadığından şükrediyordu. Sınıfa giren birkaç kişiyi gördü ve onlara yetişebilmek için adımlarını hızlandırdı. Adımlarını hızlandırmasıyla pelerinin içine hava dolmasına izin vermişti. Oluşacak görüntüyü düşündüğünde çok hoş bir şey olabilirdi. Pelerinin dalgalanması gerçekten onu mutlu mu ediyordu? Bu düşüncesine saatlerce gülebilirdi. Fakat; sınıfın kapısına yaklaştığı anda bu aptal düşünceden kurtuldu. Daha doğrusu kurtulmak zorunda kaldı. Çünkü duvarda duran portreler tüm düşüncelerini alt üst etmişti. İçeriye korkutucu hava yayması midesine yumruk yemiş hissi veriyordu. Sarışın cadı daha önce hiç böyle bir şey hissetmemişti. O portrelerin içinde oynayan hayaletlere sinir olurdu. Kızın aklınca onlar göz bozmaktan başka bir işe yaramıyordular. Gözünü onlardan ayırıp sınıfın içine bakındı. Profesörü sınıfta görememişti. ‘Acaba görünmez olmuşta bizim onun hakkında ne düşündüğümüzü mü öğrenmeye çalışıyor’ diye geçirdi aklından cadı. Diğer arkadaşları kare şeklindeki masalardan birine oturuyordu. Nerissa’da gözüne çarpan masaya doğru ilerledi ve oturdu. Masasının üzerindeki kazana parmaklarıyla dokunmasıyla çekmesi bir oldu. O anda profesör çoktan sınıfa gelmişti. Odaya giren profesörü tanıyamamıştı aslında. Belki uzun süredir buradaydı. Nasıl haberi olmazdı, kızın içi gidiyordu. Profesör belli belirsiz ellerini çarparak sınıfı canlandırma eylemine girişmişti. Ardından yaptığı konuşma bunu açıkça belirtiyordu. Profesör o arada duraksadı. Nerissa, profesörün gözlerinin nereye kaymış olduğuna bakmaya yöneldi. Arka tarafta oturan bir çocuğa odaklanmıştı. Çocuğa bir uyarıdan sonra espriyle karışık bir uyarı daha gelmişti. Profesör işini ustalıkla ve incitmeden yapmayı bildiğini ortaya koyuyordu. Evet, uykularını alamamışlardır. Hatta biraz önce Nerissa’da gelirken esniyordu. En azından profesörün sarı saçlarını fark edebiliyordu. Demek ki tamamen gözlerinin yitirmemişti. Profesörün bu sözlerinden sonra Nerissa birkaç kez gözlerini kapayıp, açtı.


“Evet. Kendimi kısaca tanıtıp hemen derse geçeceğim. İsmim, Severus Auctus Alvarez. Durmstrang Enstitüsü'den buraya tayin edildim. İksir derslerini bundan böyle beraber işleyeceğiz. Şimdi konumuza geçelim.”

Ah, tam yerinde bir konuşma olmuştu. Nerissa’nın kafasındaki soru işaretleri silinmişti biraz olsun. Durmstrang diye düşündü. 'Durmstrang… Ah, şu kaba saba erkek çocukların bulunduğu yer' diye inledi sarışın cadı. Profesörün bu kadar sakin olabilmesini düşününce kesinlikle usta sayılırdı. En azından bir öğrenciye göre. ‘Tanrım iyi ki düşünceleri okuma diye bir şey yok, profesör bunu bana uygulasa şu anda rezillik abidesi olabilirim’ diye düşündü.

Profesörün çekmeceden kitap çıkarmasıyla, düşüncelerinden sıyrılmayı başarabildi. Profesör tekrar dersle ilgili konuları söylemeye başladı ve ilk dersten söz etti. Profesörün dudaklarından çıkan kelimeleri tek, tek yazıyordu aklına. ‘Selilasyonu mu, o da ne demekti böyle’ diye düşündü tekrardan. Masasının üzerinde duran kitaba uzandı ve hemen yirminci sayfayı açtı.

‘Ah, Tanrım solüsyonmuş, kulaklarımda berbat durumda’ diye inledi bir kez daha ve hemen kitapta yazan işlemleri sırasıyla uygulamaya koyuldu. İksirlerden az çok anlamıştı bugüne kadar. Eğer iksirleri dikkatli kullanmazsa başına gelecekleri de biliyordu. Bir yerini şişirmek en son isteyeceği şeydi. Kitaptaki talimatları kullandı. Talimatsız iksirleri kazana boşaltmak hiçbir şeydi. Küçük tohuma benzeyen şeyleri de birer, birer kazana serpiştirdi. Serpiştiryordu çünkü yüzüne veya eline gelmesini istemiyordu. Panzehiri kullanabilirdi ama henüz bir fikri yoktu. Kitabın altında da not olarak panzehir verilmişti. Yaprağımsı cisimleri birbirinden ayırdı ve tohumların oluşturduğu kabarcıklardan uzaklara da onları attı. Parlak bir kırmızı sıvı bulunan uzun iksir şişesini aldı ve yavaşca boşalttı. Başta döktüğü krema gibi katı olan iksirden daha farklıydı, bunu boşaltırken lop lop diye ses çıkarıyordu. En sonunda kazana bir şey fırlattı. Aslında fırlatmaktan çok yavaşça bıraktı. Profesör geldiğinde sadece incelemekle yetindi. Ya da Nerissa öyle sanmıştı.

Dersten çıktıktan sonra yapacağı ilk iş ödevi hazırlamak olacaktı. Bunu not aldı hemen küçük bir parşömen parçasına.



*Profesör karakterlerimin sınıflarını değiştirme isteğinde bulundum ve bu karakterimle tekrar RP'mi bırakmayı uygun buldum. İlk yazdığım RP silinirse iyi olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Antonio Miele
Ravenclaw III.Sınıf
Ravenclaw III.Sınıf
Antonio Miele


Mesaj Sayısı : 128
Kayıt tarihi : 24/06/10

III. Sınıflar İçin İlk Ders Empty
MesajKonu: Geri: III. Sınıflar İçin İlk Ders   III. Sınıflar İçin İlk Ders EmptyPaz Ara. 11, 2011 5:23 pm

Ravenclaw'lı olmak zor zanaat. Bu büyük ve soylu binanın nacizane temsilcisi olmak, cidden çok uykumu getiriyor.

Sabahın ilk ışıkları yatağıma girmişti, gözlerimi büyük bir zahmetle araladım, her yer bulanıktı. Gözlerimi ovuşturduktan sonra derin bir esnemeyle yatağımda doğruldum. Dün yediğim çikolatanın tadı hala ağzımdaydı. Dolabımdan cübbemi çekiştirerek aldım ve üzerime resmen attım. Aniden karnımın guruldaması aklıma geldi, etrafı kolaçan ettim, dolabın alt çekmecesinde sakladığım çikolatalardan bir tanesini hemen ağzıma sokuşturuverdim. Evet, kimse görmemişti, emindim, görevi başarıyla yerine getirmiştim. Güne çikolatayla başlamak doğrusu beni mutlu ediyor. Günün ilk dersi için zindanlara inmeliydim. Sanırsam ders iksirdi, bu aralar çok unutkandım yahut halen uyuyordum. Odadan çıktığımda Amelia'yı görür gibi oldum, sanırsam o da iksir dersine gidiyordu. Bir "Günaydın" demeyi bile unutup yavaşça ve sendeleyerek zindan katına doğru ilerledim. Merdivenlerden inerken gördüğüm hayalet Helena Ravenclaw muydu? Hayır yahu, olamaz. Kendi kendime düşünerek zindanlara indim. İçeriye gelen şiddetli bir yağmur sesi beni ürkütmüştü. Elimdeki kağıtlara baktığımda dersin "Şişme Solüsyonu" olduğunu gördüm, "Allah kahretsin" diyerek kağıtları kitabın arasına sokuşturarak devam ettim. Sınıfın kapısından girdiğimde, sınıfın havası bana yatak odasını hatırlatıyordu. İçeri tamamen girdiğimde içerideki sessizlik ve gözlerini açmakta zorlanan öğrenciler bana uyumam için neden veriyordu. Elimdeki kitapları masama yerleştirdim, önümdeki kazandan yayılan duman kötü kokuyordu doğrusu. Duvarda asılı olan bir tablo beni ürkütmüştü. Tablodaki adam simsiyah bıyık ve sakallara sahipti. Yağlı saçları omuzlarına dökülmüştü, sanki bir Azkaban kaçkını gibiydi, yırtık pırtık badisi ve ayak bileklerini örtmeyen köhne bir pantolon giymişti. Adeta "Artık beni giyme" diye yalvaran ayakkabılarıyla tablodan bir oraya bir buraya yuvarlanarak, tablonun dışında kalan bir hedefe lanetler yağdırıp duruyordu. Şiddetli yağmur önündeki kaya parçasını ve kendisini suya boğuyordu. Aman tanrım, hemen buna bakmayı kesmeliyim. Bir kaç dakika bakmak beni cidden korkutmuştu. Başımı kollarımın arasına alıp masaya yaslanmıştım. Profesörün girişini bu yüzden duymamış olmalıyım ki bir kaç el çırpma sesi başımı kaldırmam gerekiyormuşçasına sınıfta çınladı. Profesör hepimizin haftanın son günü olduğundan uykulu gözüktüğümüzü anlamış olmalı ki, küçük bir uyarıda bulundu. Masasının üzerine koyduğu gazete de gözümden kaçmış değildi.

'Evet. Kendimi kısaca tanıtıp hemen derse geçeceğim. İsmim, Severus Auctus Alvarez. Durmstrang Enstitüsü'den buraya tayin edildim. İksir derslerini bundan böyle beraber işleyeceğiz. Şimdi konumuza geçelim.' dedikten sonra çekmecesini hızla çekerek çıkardığı kitaptan kaşlarını çatarak alelacele bir şeyler okudu. Sanırsam ders konumuzu unutmuştu! Kitaptan kafasını kaldırdığında bize dönüp dersimizin şişme solüsyonu olduğunu ve tarifinin sayfa yirmide olduğunu birkaç kere söyledi. İsteksizce tozlu kitabımın yirminci sayfasını açtım ve sağa çektim. Dolaptan gerekli malzemeleri alıp masaya döndüm. Kitapta ilk önce kazanı iyice karıştırmamız gerektiği yazıyordu. Kazanın içindeki büyük kaşıkla kazanı iyice karıştırdıktan sonra kazanın rengi değişmeye başladı. İlk önce "Neredeyse Fosil Haline Gelmiş Kurbağa"yı kazana merakla attım. Herhangi bir değişim gözleyemedim, sonra meyan kökleri ekledim. Kitapta üçüncü madde pek okunmuyordu, kitabı elime alarak iyice gözüme yaklaştırdım. Mavi renkli fanustaki "Ölüm Uykusu Orucu" adlı iksiri kazana boşalttım. Kazan birden bire fokurdamaya başladı ve iğrenç koku tüm sınıfa yayıldı. Sanırsam yanlış iksiri atmıştım. Hemen kırmızı renkli iksiri kazana boşalttım, kazan biraz sakinleşmiş gibiydi. Fakat bu olay sınıftaki herkesin bana bakmasına ve profesörün "Kahretsin" der gibi başını sallamasına neden olmuştu. Son maddedeki peynir mayası ve Edinburgh Kabartma Tozunu da ekledikten sonra iksirin tamam olduğunu sanıyordum. Durmstrang'lı profesöre bakıp bittiğini işaret ettim. O da onaylarcasına başını hafifçe salladı.

Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi omuzlarımı silktim ve sırtımın terlediğini hissettim. Ayrıca saçlarımın arasından alnıma da birkaç ter damlası iniyor gibiydi. Cebimdeki mendili alnımda ve ensemde dolaştırdım. Panoda asılı olan ödevi az daha farketmiyordum. Parşömen defterimi açıp dikkatli bir şekilde not aldıktan sonra dersi bitirmenin verdiği keyifle sandalyeme kuruldum, iksir hazırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
III. Sınıflar İçin İlk Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: