Zaman
Çarşamba /İlk Ders
Hava
Sabah güneşi kalın perdelerin arasından inatla sızıyor.
Dersin Konusu
Patlatma Büyüsü
Dersin Profesörü
Sorcha Dieudonné
Soğuk, diye düşünüyor. Gece hiç geçmeyecek gibi hissetse de sabahın ilk ışıklarının odaya dökülmeye başladığını fark ediyor. Buz mavisi gözleri kısılıyor ve yataktan homurdanarak kalkıyor. Kuzguni saçları inat etmeden şekil alırken sadece omuzlarında dikiş olan ve Roma zamanındaki soyluları anımsatan beyaz elbisesini dolaptan çıkarıyor; giyiyor. Asasını aldıktan sonra dersliğe doğru ilerliyor. Dudaklarında bütün gece dinlediği müziği hoş mırıltısı var. Bugün diğer günlerin aksine oldukça neşeli bir durumda. Kardeşinin güncesini bulduğu için olabilir, başka nedenleri de olabilir… Dersliğin kapısına geldiği anda duraksıyor ve müfredatı unuttuğunu anımsıyor. Abartılı bir şekilde elini alnına götürürken Asya’nın akımına uğrayarak “Kuso!” diye mırıldanıyor. Sakin adımlarla odasına doğru ilerliyor. Müfredatı rulo haline getirip kolunun arasına iliştiriyor. Aqua ile karşılaşmamak için yoğun bir çaba harcadığı aşikar. Üçüncü sınıfların ilk derslerinin değerlendirmeleri elinde… Slytherin’li bir çocuk oldukça dikkatini çekmiş durumda. Sınıfa girdiğinde odanın doğu duvarına dayalı olan kutuları bir bir masaların üzerine indiriyor ve sessizce “Accio Kahve,” diye çınlıyor. Her ne kadar sessiz davransa da sesi duvara çarparak yankılanıyor. Cadı kaşlarını çatıp daha fazla yalnızlık, daha fazla kafein diye düşünüyor. Astronomi Profesöründen aldığı minik yardım doğrultusunda her kutuya öğrencilerin tahmini olarak sevdiği çiçekleri yerleştiriyor. Genelde ruh hali kötü bir durumda olsaydı yapacağı şey kutuların içine böcürt yerleştirmek olurdu ancak yemeğini yeni yutmuş bir yılan kadar tatmin.
Kutularla işi bittikten sonra sınıfta göz gezdiriyor. İçeri giren güneşten rahatsız olduğu için perdeleri çekiyor ve meşaleleri yakıyor. Koca sınıftaki tek tablo ailesinin simgesi. U şeklinde yerleştirilmiş sıraların arkasındaki duvarı kaplıyor. Cadı bir dakikayı aşkın süre boyunca simgeye bakıyor, kapının gıcırtısı ise kendisine gelmesini sağlıyor. Bir kedi kadar zarif bir şekilde masasına gidiyor ve koltuğuna yerleşiyor. Kahve fincanını dudağına götürürken öğrencinin kendisini selamladığını fark ediyor. Normal zamanların aksine selamı başıyla alıyor ve dudaklarının hafif bir tebessümle kıvrılmasına izin veriyor. Ardından birer ikişer şekilde öğrenciler kapıyı aralayıp içeriye doluşuyor. Sınıf tam anlamıyla dolduğunda cadı profesör havasına bürünerek; neredeyse kafalarını sıralarına koyup uyuklamak üzere olan öğrencileri uyandıracak şekilde kapı çarpıyor. Sıraların uç kısımlarına yaklaşıp konuşmaya başlıyor. “Günaydın sınıf. İlk derslerinizin değerlendirmelerini tabloya astım, bir iki öğrenci dışında herkes tahmin ettiğim notları aldı ki çoğu kişi Uygun’a dahi geçemedi. Tek kelimeyle ‘Vasat’ olduğunuzu belirtmek isterim. Şimdi çalışmaya başlamazsanız beşinci sınıfta Tılsım’dan SBD alamayacaksınız. Sabah sabah Zen dersleri verme taraftarı değilim. Ancak başta uyarmak eğlenceli oluyor böylece dökülen öğrencilerin karşısına geçip ‘Ben demiştim,’ demek paha biçilemez. “ Sözlerini tamamladığı sırada öğrenciler arasında uğultu yükseliyor. Genç bir dişi aslan “Ama notlarımızı oldukça düşük vermişsiniz,” diye karşı çıkıyor. Cadı öğrenciye gülümsüyor ancak gülümsemesinde neşeden eser yok, aksine saf bir alay apaçık ortada. “Elinizi kaldırdığınızı hatırlamıyorum Bayan-“ diye duraksıyor ve dişi aslan soyadını söylerek cümlesini tamamlamasına yardımcı oluyor. Cadı başını iki yana sallıyor ve “Her neyse. Başta da söylediğim gibi notları ben vermem siz ALIRSINIZ,” diye cevap veriyor. Dişi aslan tekrar elini kaldırmadan küstah bir biçimde “Ama en düşük notlar Tılsım’da,” diyerek isyan bayrağı çekiyor ve birkaç tereddütlü baş da onu onaylıyor. Cadının sabrı tükenmek üzere. Konuya son noktayı “Güzel işte, o zaman adam gibi elemeyi sadece ben yapmışım. Hak etmeyeni üst sınıfa geçirmeyeceğim. Notu konusunda bir sıkıntısı olan çıkarır parşömeni, yazar dilekçesini… Şimdi, dersimin on dakikasını ıvır zıvır şeylerle harcadığınız için bir önceki dersi tekrar edemeyeceğim. Ayrıca bir kişi daha dersin konusu dışında bir şey söylerse dersliğimden pılıtısını pırtısını toplar ve gider,” diyerek ardarda kurduğu cümlelerle koyuyor. Mırıldanmalar anında kesiliyor. Cadı sınıfta huzursuzluk çıkarmak üzere atarlanan dişi aslana pis bir bakış attıktan sonra masasına geçiyor ve koltuğuna oturuyor. Başını iki yana sallayıp “Öğrenci milleti,” diye mırıldanıyor ve içinden fazla yüz vermeye gelmez, diye cümlesini tamamlıyor. Soğumuş kahvesine karşın yüzünü buruşturuyor. Derin bir nefes alıyor ve derse geçiyor.
“Dersimizin konusu Patlatma büyüsü. Tılsım kitaplarınızın elli dördüncü sayfasında gerekli bilgilendirmeler var. Ancak ben kitapların çantanızda kalmasından yanayım. Kısaca bahsetmek gerekirse ‘Bombarda’ yani patlatma büyüsünü işleyeceğiz. Patlama yaratmaya yarayan bir büyü. Ya da bir şeyleri patlatmaya… Biz patlatma kısmı ile ilgileniyor. Maxima eki aldığı da aklınızın bir köşesinde kalsın. Daha büyük bir patlatma yaratmak için kelimenin sonuna eklenir. “ Sert sözlerle konuşmasını devam ettirirken gözünün içine baka baka konuşan iki öğrenciyi uyarıyor. Ardından “Büyülü söz; Bombarda, Tekrar ediyorum, Bombarda.” Diyor ve iyice akla yerleşmesini hedeflediği için uygulamaya geçiyor. Zarif bir bilek hareketiyle asasını sallıyor ve “Bombarda,” diye çınlıyor. Siyah kutu patlıyor ve masanın üzeri beyaz, kırmızı ve siyah gül yapraklarıyla doluyor. Öğrencilere dönüp tekrar etmelerini isteyip istemediğini soruyor. Ancak ses çıkmayınca homurdanarak “Millet size bir soru yönelttim. ‘Evet, Profesör Dieudonné,’ ya da ‘Hayır, Profesör Dieudonné,’ demek bu kadar zor mu? Anladınız mı diye bir soru yöneltmiştim cevap alayım?” diye uzunca bir konuşma yapıyor. Her kafadan ayrı ayrı ‘Evet, Profesör Dieudonné’ yanıtı yükseliyor cadı biraz tatminsiz biçimde “Pekâlâ siz deneyin o zaman,” diyor.
Zilin çalmasına az bir zaman kala öğrencileri süzmesini bitiriyor ve bugünlük yeterli olduğunu söylüyor. Her ne kadar öğrencilere kızgın olsa da ödev olmadığını söylediğinde her birisi sınıfı terk ediyor. Ders bitimine kadar içinde yaşattığı yegane pişmanlık kutuların içine böcürt saklamamış olmak…