Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 II. Sınıf I. Ders

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Saqued Dieudonné
Tılsım Profesörü
Tılsım Profesörü
Saqued Dieudonné


Mesaj Sayısı : 1034
Kayıt tarihi : 23/12/10
Lakap : Kara melek.

II. Sınıf I. Ders Empty
MesajKonu: II. Sınıf I. Ders   II. Sınıf I. Ders EmptyPaz Nis. 24, 2011 5:27 pm


Dersin Konusu : Kilit Açma Büyüsü
Dersin Profesörü : Sorcha Dieudonné
Ders Zamanı / Hava Durumu : Günün Son Saati / Güneşli
Dersin İşlendiği Yer : Beşinci Kat Tılsım Dersliği

    Ölüyorum kızım. Ama öldüğüm için değil seni yalnız bıraktığım için üzgünüm. Kim olduğunu kimin kızı olduğunu unutma. Her zaman bir tanecik kızım oldum. Gururlandırdın…

Cadı babasının sözlerini anımsadığında içini bir sıcaklık basıyor ve kendisini dersliğin dışına atıyor. Hızlı ve kesik kesik nefes alırken ‘Lanet olsun’ diye mırıldanıyor. Adına yakışacak şeyler yapmalıyken yaptığı burada fareler gibi saklanmak. Babasının gözlerindeki güneşin batışını anımsıyor. Korkuyor, yalnız olmak korkutucu diye düşünürken tenine meydan okurcasına yansıyan güneşe inat pencereleri kapatıp meşaleleri yakıyor. Masasındaki kahveyi yudumlarken elleri titriyor fakat bunun nedeni korkusu değil. Babasının hep kaybedecek bir şeyleri olmayanların korkusuz olduğunu söylemiş ancak cadı bugün ona inanmamakta. Kaybedecek hiçbir şeyi yok ama korkusu nice mutlu insanların korkusuyla eş değer. Ruhundaki bölünmelerden bihaber…
Dersliğe girdikten sonra Dişi Şeytan’ı sallıyor ve kutular yeniden şekil değiştirmeye başlıyor. Her öğrenci için binasının renginde bir kutu beliriyor U şeklindeki masanın üzerinde. Öğrenciler için içeride küçük şaka ve ödüller saklı. Cadı öğrencilerin yaşayacağı şoku düşünerek gülümsüyor. Çünkü kutular ilk denemede açıldığında alkış yükselecek ikinci denemede ve üçüncü denemede açanlar için şaka malzemeleri mevcut ve dördüncü-beşinci denemede açanlar ise çığlıkla karşılacak. Tabi bunlar zihinsel olacağından bir kimse diğerinin ne yaşadığını göremeyecek. Eğlencenin boyutlarını bazen kaçırıp öğrencilere kobay muamelesi yaptığını düşünse de kutuların içeriğini ellemiyor. Hadi şekercikler eğlenin, diye mırıldanırken. Soyunun genel özelliği olan buz mavisi gözleri şeytani bir gülümsemeyle parlıyor. Kimi öğrencilerin tatmin bir şekilde ayrılacağının düşünüyor kimisinin ise derste neredeyse bayılma aşamasına geleceği konusunda oldukça iddialı.

Öğrenciler dersliğe girmeye başladığı anda mırıldanmalar bütün dersliği kaplıyor. Cadı hoş bir gülümsemeyle onları koltuğunda karşılıyor. Ayağa kalkmaya tenezzül bile etmezken bacak bacak üzerine atıp koltuğuna iyice kuruluyor. Öğrenciler yaklaşık bir beş dakika içinde itişe kakışa da olsa yerlerine oturmuş durumda. Onları böyle görmek cadının aslında çocukları hiç sevmediğini hatırlatıyor. ‘Velet’lerle uğraşmayı kim sever ki, diye düşünürken yerinden kalkıyor ve masasının önüne geçip üzerine oturuyor. Ardından başını geriye atıp akmakta olan kum saatine bakıyor. Ders saatinin başladığını gördüğü anda Dişi Şeytan’ı hafif bir bilek hareketiyle sallıyor. Dersliğin kapısı büyük bir gürültüyle şaklıyor. Öğrencilerin bazılarının yerinden sıçradığını görüyor. Cadı tatminkâr bir şekilde gülümsüyor ancak gülümsemesinde neşeden eser yok.

“Tanışalım. Adım Sorcha, Sorcha Dieudonné. Yaklaşık bir dönem boyunca dersleri birlikte işleyeceğiz.-“
Konuşması bir mırıldanmayla bölününce tek kaşını kaldırarak mırıldanmanın geldiği yere öfkeli bir bakış atıyor. Öğrencinin sindiğini görünce bütün sınıfa hitaben düz bir ses tonuyla “Ancak destursuz bir söz ima kıkırdama gördüğüm öğrenciyi yakarım. Ciddiyim, kendinizi Fredic’in odasında bulursunuz. Şimdi çenenizi kapatın lütfen.” Diyor. Ardından sahte bir gülümsemeyle teşekkür ediyor. Masadan inerken kuzguni saçlarını sırtına savuruyor. Tekrar hoş bir gülümsemeyle konuşmaya başlıyor. “Birinci ve ikinci sınıfta öğrenci sirkelemeyi çok severim. Yani talihsizsiniz ki öğretmeniniz benim ve ciddi anlamda not kıtlığım var. Sadece iyi olanlar geçer. Üçüncü sınıfta biraz rahat edersiniz dördüncü sınıfta ise geçme derdiniz olmaz. Ancak şimdi kendinizi sıkmanız gerekiyor. “ Sözlerini öğrencilerin yüzlerine bakarak bitirdikten sonra masasının arkasına geçiyor. Dişi Şeytan’ı siyah kutunun üzerine koyarken “Dersimizin konusu kilit açma büyüsü. Kilitli bir kapıyı sandığı ve benzeri şeyleri açmaya yarar. “ diyor. Ardından ikinci sınıfta hayran olduğu çocuğun hafızasına kazınmış sorusu geliyor ve samimi bir gülümsemeyle “Elinde asası olan herkesin ‘Alohomora’ diyerek açtığı bir kapı ne kadar kilitlidir orası tartışılır. “ diyor ve gülümsemesi solarken asasını göstermek amaçla kaldırıp “Çeviriyor ve hafifçe vuruyoruz,” diyor. Ardından öğrencilere bakarak “Lütfen birlikte,” diye ricada bulunuyor. Yaklaşık dört dakika boyunca aynı hareketi yaptıktan sonra “Önünüzdeki kutuları açmanızı istiyorum. Sihirli sözcüğünüz ‘Alohomora’ tekrarlıyorum ‘Alohomora’ “ diyor. Kendi kutusuna asasını doğrultarak ‘Alohomora’ diye çınlıyor ve kutusundan alkış sesleri yükseliyor. Tabi sadece kendi zihnine… Öğrencilere bakıp “Başlayın lütfen,” diyor. Koltuğuna geçip otururken öğrencilerin tepkilerini izlemeye koyuluyor.

“Yüce İsa!”

Hufflepuff’lı bir cadının haykırışı bütün dikkatini kızın üzerine çekiyor. Keyifli bir şekilde gülümseyerek kızın yanına gidiyor. “Sakinleş, yaklaşık sekiz kere deneyip başaramamışsın. Dokuzuncu denemede ise bir zombi görmüşsün. Gerçekten yaratıcı bir zekaya sahipsin.” Sözlerinde hafif bir kinaye varken diğerlerine bakıyor. Bütün öğrencilerin kendisini pür dikkat izlediğini gördüğünde gülümsüyor. Alaycı gülümsemesi yüzüne yayılırken “Kutuyu açamayanlar kendi zihinlerindeki korkularla yüzleşiyor. Az sayıda denemeyle açarsanız akıl sağlınız için iyi olur. “ diyor.
Yaklaşık yirmi dakika sonra benzi atmış ikinci sınıflara bakıyor ve ellerini şaklatıp durmalarını istiyor. “Bu kadar yeterli. Umarım birbirimizi bu derste daha iyi tanımışızdır. Çıkabilirsiniz. Ödev yok.” Diyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Miles Eages
Hufflepuff II.Sınıf
Hufflepuff II.Sınıf
Miles Eages


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 10/04/11
Yaş : 31
Lakap : Kasıntı olur, Buzluk olur...

II. Sınıf I. Ders Empty
MesajKonu: Geri: II. Sınıf I. Ders   II. Sınıf I. Ders EmptyPtsi Nis. 25, 2011 10:34 am

"Hayır o gün başka nedenlerden dolayı ıslaktım." dedim neden hep ıslanıp durduğumu soran Nate'e. Artık her derse birlikte gidiyorduk.Bu ders de tılsımdı 2. sınıf grubunun peşine takılmış konuşa konuşa gidiyorduk. Evet konuşuyordum. Nate beni gerçekten rahatlatıyordu. Pek bi kasılmıyordum. Hem ben 1 cümle kuruyordum, ardından o 10 tane... Böylece harika sohbetler gerçekleştiriyorduk. Sınıfın önüne gelene kadar bir sürü kişi bana omuz attı. Nate'in çarptığı biri yoktu. Ya ben saçma sapan yürüyordum ya da sarı cübbe ve yeşil cübbenin farklarından biriydi bu. Gerçekten Sarı ve Yeşil arkadaşlığına sıcak bakılmıyordu burda. Nate ile takıldığımı gören Hufflepuff'lılar; dikkat etmemi, Nate'in kötü biri olduğunu söylüyorlardı. Slytherin olup da karanlık olmayan kimse yokmuş. Ön yargıydı bunlar benim için. Bu yüzden Nate'i bırakacak değildim. Hem o bu okuldaki en yakınımdı artık. Ya da ilginç bir şekilde ona izin vermiştim. Bu sırada dersliğin önüne geldik. Kapıda bir itiş kakış oldu ama biz arkada olduğumuzdan olaya karışmadık. İçeri girdiğimde profesörün öğrencilere bakıp gülümsediğini gördüm. Tabi o kadar öğrenci arasından bana bakmamıştı.

Sonra bir de yer kargaşası oldu. Nereye oturmak istesem biri benden önce davrandı, itiş kakış derken kendimi sınıfın ortasında oturamamış tek kişi olarak buldum. Omzumdan biri tutup beni oturtmasaydı sap gibi dikilebilirdim. Elin sahibi de tabii ki Nate'di. Sapşal şapşal sırıtınca "Kapa çeneni" dedim sırıtarak. Vay, açılıyordum sanki? Profesör kendini tanıttı, kurallarını falan söyledi. Nate'in aksine pür dikkat dinledim kadını. Pek anlaşabileceğim ve çok seveceğim profesörler gibi değildi ama gene de dinlememek kabalık olurdu. Üçüncü sınıfları geçirirmiş, hele dörtleri çok severmiş ama ikinci sınıfsanız kaldınız kesinlikle gibisinden şeylerdi söyledikleri.

Dersin konusu Alahomora büyüsüydü. Bir kaç kere uygulamıştım bu büyüyü ve olmuştu. Tabi kusursuz yapabilmiş miydim bilemem. Hep birlikte asaları kaldırıp sallamaya başladık. Elimi dikkatlice hareket ettirerek fısıldıyordum "Alohomora..." baya uzun bir süre bu alıştırmayı yaptık. Sonuncusunda yanlışlıkla büyüyü savurup öndeki kızın düğmelerinden birini açınca dayak yemekten zor kurtuldum. Özür dileyerek önümde duran kutuya odaklandım. Biraz şüpheli duruyordu ama 1. denemede açacağımdan emindim. Asamı hazırlayıp hafifçe salladım sonra da kutuya odakladım. Tam büyülü sözleri söylemiştim ki önde duran kız elimi yana ittirdi ve yaptığım şahane büyü iri yarı bir Gryffindor çocuğun çantasının açılmasını sağladı. Çocuğun çizgiromanları yere dökülünce ondan da özür dileyip yerden toplayıp tekrar çantasına doldurdum. Kız pis pis gülüyordu. Tekrar yerime oturdum "Bir daha yapma." dedim tıslarcasına ama kız vazgeçmedi ve büyüyü uygularken tekrar dikkatimi bozdu ve yanlış büyü sıramın ucunu kaybetti. "Eeeeh! Dokunma!" dememe rağmen 3. denemede de sataştı ve sonuç gene hezimet oldu. "Nate yardım et!" dedim sonunda. Neden baştan yapmadıysam artık. Nate kızın ellerini tutarken asamı sallayıp kutuya odakladım. "Alohomora!" dedikten sonra kutu açılıverdi ve her yanımı bir çığlık sardı. Korkunç, içler acısı bir çığlıktı bu sanki parmaklarını ısıran biri varmış gibi. Kulaklarımı kapattım istemsizce asam da yere düştü. Çığlık aniden başlayıp aniden bitmişti ve kalbim küt küt atıyordu artık. Nefes alıp verişim hızlanmıştı. Yutkundum ve korkudan kapanan gözlerimi Nate'e diktim. Ne olduğunu soruyordu. "Çığlığı duymadın mı?" dedim şaşırarak. Kafasını salladı. Kıza bakınca o da şaşkın gözüküyordu. "Sen de mi?" dedim ona. O da hayır anlamında omuzlarını silkti. İşte o sırada arkadan binadaşım çığlık attı. Tüm sınıf, ben de dahil, ona döndük ve profesör sonunda bu garipliklerin nedenini söyledi. Şaka kutularıymış bunlar ve kız beni engellediği için 4. denemede açmışım üstüne bir de çığlık kazanmışım. Gözlerimi devirdim. Ne korkunç çığlıktı o öyle hala kalbim hızla çarpıyordu. Nate'e dönüp fısıldadım "Ne garip öğretim şekli bu?"


17 //Uygun
+5 Derse ilk giren olduğu için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathaniel Thunder Ewans
Slytherin II.Sınıf
Slytherin II.Sınıf
Nathaniel Thunder Ewans


Mesaj Sayısı : 29
Kayıt tarihi : 11/04/11
Yaş : 31
Lakap : Tank! --Ama Miles, Nate diyor bana--

II. Sınıf I. Ders Empty
MesajKonu: Geri: II. Sınıf I. Ders   II. Sınıf I. Ders EmptyÇarş. Nis. 27, 2011 11:29 am

Kalabalık koridorda Miles ile yürüyüp sohbet ediyorduk. Aslında daha çok ben konuşuyordum. O sadece bir iki cümle kurup devam etmemi sağlıyordu. Şikayetçi değildi. Çoğunlukla insanlar çok konuşmamdan şikayetçi olurlardı ama Miles öyle biri değildi. Korkuyor muydu benden? Bir Slytherin olaraktan ona kötü davrancağımı falan mı sanıyordu? Umarım sanmıyordur. Öyle olsam benimle takılmazdı herhalde. Beşinci kat merdivenini çıkarken ona neden hep ıslak olduğunu soruyordum. "...Ciddiyim. Neden sürekli karşıma ıslak olarak çıkıyorsun? Baykuşhaneye gitmeye karar verip gittiğimizde de ıslaktın. Hatta o gün hava o kadar güneşli ve serindiki." derken beşinci kata ulaşıp öğrencilerin arasına dalmıştık. Miles, o gün ıslak olmasının başka bir nedeni olduğundan söz ediyordu. Ama nedenin ne olduğunu açıklamadı. Bende zorlamadım zaten. Daha birbirimize güvendiğimiz pek söylenemez. Halen aramızda biraz mesafe var. Tamam, bütün derslere beraber gidiyoruz ama mesafeyi koruyor gibiyiz. Tabii ben konuşunca mesafeyi falan umursamıyorum. Saklayacak bir şeyim olmadığı için korkumda yok. Sınıfa vardığımızda halen konuştuğumu farkettim ve susup içeri daldım. Ama bu sessizliğim ne kadar sürebilir ben bile bilmiyordum. Sınıfa beraber girdiğimizde yine bir çok göz bizi kesiyordu. Çoğu dik dik bakıyordu ama. O iki çocuğu bu sefer göremedim. Sanırım kapının önünde olan kargaşada onlarda vardı. Umrumda da değil. Bahisten başka bir şey konuşmak istemiyorum onlarla. Şuan tek konuşmak istediğim Miles.

Bize bakan gözleri benden uzaklaştırıp kendime yer aramaya başladım. Ama beklemeyi tercih ettim. Elbet bana yer kalacaktı. Masasında oturup bizi izleyen profesör sayı saymayı biliyordur umarım. Ne tesadüftür ki önümde duran yeşil kutulu masa boş kalmıştı. Belki herkes benim oturcağımı sandığı için oturmamıştı. Herkese masasına yerleşmişti tabi sınıfın ortasında kendi etrafında dönen Miles hariç. Hangi alemlerde gezdiğini bilmiyorum ama kolundan çekip yanımdaki sarı kutulu masaya oturttum onu. Komikti aslında onu sınıfın ortasından çekip almak. Annesini kaybetmiş bir hayvan gibiydi orada. Ben de annesi oluyordum sanırım. Sırıtmama kızmış olacakki susmamı söylüyordu. Herkes ve Miles, kendi binalarının rengine göre oturduğunda profesör ayağa kalkıp kendini tanıttı. Ama yine pek ilgimi çektiği söylenemez. Sadece önümde duran kilitli kutuyu inceliyordum. İki tarafından tutup sallamaya başladım. İçi boş gibiydi. Önümüze boş kutular koyarak ne ima etmeye çalıştığını bilemiyorum ama sıkıcı olacak gibiydi. Kafamı çevirip Miles'e baktığımda profesörü pür dikkat dinlediğini gördüm. O ve birkaç kişi daha. Sonra herkes asasını çıkarıp hafifçe sallamaya başladı. Miles'de beni dürtüp sallamamı söyledi ve asamı kapıp hafifçe salladım. Sonra hafifçe vurduk. Bir daha! Eğlenceli gibiydi. Salla, vur. Salla, vur. Ama şimdi eğlence başka bir boyuta geçiyordu. Önümüzdeki kutuları kilit açma büyüsü olan "Alohomora" ile açmamızı istiyordu. Kolay olsa gerek. Ama Miles için öyle olduğu söylenemez. İlkten bir kızın kutusunu sonra bir çocuğun çantasını açtı. Cidden bu çocuğa bahis mi oynanır? Sanırım bu dersten sonra Rawenclaw'lı kız işi götürür. Benim paralarımda boşa gider. Mühim değil ama kazansam daha hoş olabilirdi. Dikkatimi kutuya odakladım ve asamı sallayıp "Alohomora!" diye seslendim. Ama hiçbir şey olmadı. Becerememiştim. İlk seferde olsaydı şaşardım zaten. Bir kaç denemeden sonra Miles bana sesleniyordu. Bir kız onun büyü yapmasını engelliyordu. "Hey! Paramdan uzak dur!" demek isterdim ama sadece gidip kızın kollarını tuttum. Kız debelenip kurtulmaya çalışıyordu ama bu kollardan kimse kaçamaz. "Rahat dur kızım. Rahat ol. Şimdi git kafanı kuma göm." diye kulağına fısıldadım. Sonra Miles'in kutusu açıldı ve Miles acı çeker gibi kulaklarını kapadı. Neler olduğunu anlamamış bir şekilde önce Miles'e sonra tuttuğum kıza baktım. O da pek anlamış değildi. Miles sonunda kulaklarını açıp korku dolu gözlerle bize baktı ve çığlığı duyup duymadığımızı sordu. Ne tür bir çığlıktan söz ettiğini bilmiyordum. Sınıftaki çocukların çığlıklarından kulaklarını kapatmış olamaz. Ardından bir kız çığlık attı ve herkes ona döndü. Hey, o kutularda nelerde var öyle. Kendiminkini açmak için sabırsızlanıyorum. Miles'in yanından geçerken bana bir şeyler fısıldıyordu. Bende onaylamışcasına kafamı salladım. Ama daha çok "Miles bir deli ve ne derse desin kafanı salla" moduna girmiştim. Asamı kaptım ve "Alohomora!" deyip kutuma vurdum. İşte! Açıldı. Ama içinde bir şey yoktu. Haklıydım! Sonra aniden bir çığlık sardı etrafı. Gene bir çocuk çığlık atıyordur diyip etrafıma bakındım ama hayır. Sanırım Miles'e olan şey bana da oluyordu. Gözlerimi kulaklarımı kapatıp geçmesini bekledim. Sert bir yumrukla kutuyu kapattım ve derin bir soluk aldım. Lanet olsun! Profesörün sınıftan çıkmamızını söylediğini duyunca MileS'in kolundan tutup sınıfın dışına sürükledim. "Mazoşist karı! Çok eğlenmiştir kesin!" dedim koridorda bağırarak.


21 //Beklenenin Üzerinde
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
II. Sınıf I. Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» IV. Sınıf I. Ders
» IV. Sınıf II. Ders
» IV. Sınıf II. Ders
» V. Sınıf || I. Ders
» III. Sınıf / I. Ders

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: