Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 Hogwarts Öğrenci Kurgusu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Matthew Wood
KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu & ZAY Lideri
KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu & ZAY Lideri
Matthew Wood


Mesaj Sayısı : 2125
Kayıt tarihi : 14/06/10
Yaş : 33

Hogwarts Öğrenci Kurgusu Empty
MesajKonu: Hogwarts Öğrenci Kurgusu   Hogwarts Öğrenci Kurgusu EmptySalı Ağus. 17, 2010 1:03 pm

Gryffindor, Slytherin, Ravenclaw ve Hufflepuff. Dört büyük kurucu tarafından kurulmuş, İngiltere'deki büyücülere büyü eğitimi veren okul, nesiller boyunca dört farklı grubu içinde yaşattı. Her kurucunun kendine ait bir binası vardı ve bu binalara kendi kriterlerine göre öğrenciler aldı. Godric Gryffindor savaşçı ruhu ve cesaretiyle bilinen bir büyücüydü, yüreğinde korku bulunduran büyücüleri binasına almayı reddetti. Salazar Slytherin, tehlikeliydi. Kendini dünyaya kanıtlama arzusu kalbini alev alev yakmış, cehenneme çevirmişti. Bu tutkuyu içinde bulunduranları, ve kendi değimiyle temiz kanlıları memnuniyetle binasına kabul etti. Rowena Ravenclaw gelmiş geçmiş en zeki cadılardan biriydi, mantığının sesini dinler ve doğru olduğuna inandığı değerleri bu şekilde korurdu. Binasına, demiri kesebilecek kadar keskin zekaya sahip olanları aldı. Helga Hufflepuff ise büyüye değer veriyordu, adaletliydi ve yetenekliydi. Geri kalanları aldı, fakat o geri kalanların her birinde bir potansiyel olduğunun bilincindeydi.

Böyle kuruldu Hogwarts. Tarih ilerledikçe Slytherin binası, atasının ideolojisinin gerektirdiği gibi davranarak kan ayrımı yaptı. Yaptığı bu ayrım onları Hogwarts'taki diğer üç binadan soyutladı, bu soyutlanma kısa sürede taraf farklılığına neden oldu. Slytherin kendini karanlık büyüye verdi, okuldan mezun olanlar kendilerine 'Ölüm Yiyen' denilen sıfatı yakıştırıp yetenekli bir liderin peşine takıldılar. Liderleri onları zekice yönetti, hiçbir şeyden haberi olmayan halka farklı kollardan eş zamanlı darbeler indirerek katliamlar yaptı. Bu katliamlardan sonra Hogwarts'taki tutum belliydi, ailelerinin katili olan insanların çocuklarıyla düşman kesildiler. Slytherin yalnızdı.

Tom Riddle her şeyin mükemmel gittiği bir anda, duyduğu bir kehanet üzerine Potter'ları öldürmeye gitti. Hiçbir şekilde kendisine katılmayan bu aydınlık insanların sahip olacağı bir çocuğun kendisine rakip olacağını biliyordu. Hain arkadaşları Pettigrew'ın yardımıyla fidelius adı verilen koruma büyüsü bozuldu ve Riddle önce James, sonra Lily Potter'ı öldürdü. Fakat Harry Potter'ı öldürürken, annesinin kanının ona sağladığı koruma büyüsünü hesap edemedi, on üç yıllık bir perişanlık dönemine sürüklendi. Müritleri imperius etkisinde olduklarını, kandırıldıklarını veya tehdit edildiklerini söyleyerek affedildiler. Aradan geçen on üç yıl sonrasında Riddle geri döndü, müritleri de onunla birlikte yeniden yükseldi. Potter'ı öldürmeye çalıştı, fakat fiyaskoyla sonuçlandı. Sonraki bir yıl, geri döndüğünü reddeden bakanlık sayesinde gizli kapaklı işlerini rahatça yürüttü, o yılın sonunda Potter'ı bir kez daha elinden kaçırdı. Sonraki yıl, en büyük ve en güçlü düşmanının ölüm haberini aldı. En sonunda bakanlığı ele geçirerek Hogwarts'a saldırdı.

Büyük Hogwarts savaşında, öncelikle canı olmak üzere arkadaşlarını, ailesini, dostlarını korumak için her büyücü canla başla savaştı. Riddle ise Potter'ı öldürdü, cesedini düşmanlarına göstererek kaybettiklerini ilan etti. Büyücü kanının dökülmesini istemediğini dile getirip onları önünde eğmek istedi. Fakat başaramadı, saldırdı. Üç kişiyle yaptığı düellonun ortasında, öldürdüğünü sandığı Potter ortaya çıktı.

"―Dumbledore Yüce Asayı benden saklamaya çalışıyordu! Snape‘in asanın gerçek efendisi olmasını
planlamıştı! Ama oraya senden önce ulaştım, küçük çocuk- ellerini üstüne koyamadan senden önce
ona ulaştım, sen yetişmeden önce gerçeği anladım, Severus Snape‘i üç saat önce öldürdüm ve Yüce
Asa, Ölüm Değneği, Kaderin Asası tamamen benim! Dumbledore‘un son planı ters gitti, Harry Potter!"

Yüce Asa, diğerleri tarafından ilk kez bu cümlelerle, Tom Riddle'ın cümleleriyle duyuldu. İnsanlar Ozan Beedle'ın Masalları'nda geçen bir efsanenin o anda, tamamen gerçek olduğuna inanamadı. Fakat Potter ve Riddle karşı karşıyaydı, ve ortam bir masaldan söz edilmeyecek kadar gergindi. Demek bir Yüce Asa vardı.. Bir savaş alanında bulunulmasına rağmen Büyük Salon'daki herkes, o asaya bakmıştı. Herkes kalbinde bir milisaniye de olsa o asaya sahip olma arzusunu hissetmişti. Sonrasında Potter, Riddle'ı öldürerek karanlığı dağıtmıştı. Bir süre sonra her şeyi eski düzenine çevirmiş, ölüm yiyenlerin büyük bir kısmını yakalatmıştı. Kaçabilenler olmuştu elbette, fakat Potter'a göre onlar artık vasıfsızdı.

Aradan geçen otuz beş yılın sonunda Sihir Dünyası bir haberle çalkalandı. Hogwarts Savaşı'ndan kaçabilenler ve onların çocuklarının oluşturduğu büyük bir birlik Azkaban'a saldırmış ve sağ kalan mahkumları, ruh emicilerle birlikte alıp götürmüştü. Azkaban bomboştu. Bu olaydan sonra gözler Potter'a çevrildi, bir açıklama ya da bir sebep bekliyorlardı. Fakat Potter'ın aklına o an için hiçbir fikir gelmedi. Hogwarts içinde ise düşmanlığın yavaş yavaş dindiği Slytherin binasına kötü gözle bakılmaya başlandı. Bölünmüşlük yeniden baş gösterdi. Severus Snape'in aydınlık taraf için yaptığı büyük fedakarlık, önyargıları ortadan neredeyse kaldıran bu olgu unutuldu. Fakat Slytherin bundan sorumlu muydu?

Azkaban firarının altı gece sonrasında, teslim olup af dileyen ya da imperius etkisi altında olduklarını iddia eden, normal bir hayat sürmeye başlamış ve tamamı Slytherin'den oluşan büyücüler öldürülmeye başlandı. 'Hain' ilan edilmişlerdi, onların yardımına ihtiyaçları yoktu. Bellatrix'in kızı Lady Lestrange'in önderliğinde yeterince güçlülerdi. Lestrange böyle bir emir verdiyse, bir bildiği vardı. Aileleri ölen Slytherin'li öğrenciler, bu patlak veren terör örgütüne karşı nefretle doldular. Sadece birkaç gün süren ayrımcılık yok oldu, sataşmalar ve ufak çaplı düellolar son buldu. İlerleyen günlerde, örgütün eş zamanlı ve sağlam saldırıları hazırlıksız büyücüleri yakaladı, muggle katliamları baş gösterdi. Tüm bunların amacı neydi? Taraf, kan ya da soy tanımadan herkesi katleden bu örgütün düşüncesi neydi?

Potter biliyordu.

Yüce Asa'yı Hogwarts'tan aldı ve kimsenin düşünmeyeceği küçük bir köy olan Wigtown'a sakladı. İlerleyen günlerde ona bakanlığın korumaları eşlik etti, kinlerinin Potter'a olduğunu biliyorlardı, onu korumak istediler. Potter ise doğal yollardan ölmeyi bekliyordu, asa sadece bu şekilde işlevini yitirirdi. Aklında bunu mümkün edebilecek ihtimalleri düşündüğü bir günde, bakanlık yolundayken pusuya düşürüldü. Bakanlığın içinde bulunan ve iyi olduğuna inandığı, ikisi Hufflepuff dördü Ravenclaw mezunu altı büyücü tarafından saldırıya uğradı. Onu korumak isteyen iki Slytherin'li seherbaz ile birlikte direndi, fakat başaramadı. Onun öldürülmesinden sadece kırk beş dakika sonra Ronald Weasley ve Hermione Granger, dost sandıkları büyücüler tarafından haince öldürüldüler. Çocuklarının öldürülmesi bir buçuk saat sonra gerçekleşti. Sadece Albus Severus sağ kalabildi, Scorpius Malfoy ile birlikte örgütten iki kişiyi haklayıp oradan uzaklaşmışlardı. Draco Malfoy'un Harry Potter'ı öldüren büyücülerin peşine düştüğü biliniyordu, fakat aradan geçen birkaç günün sonunda Spinner's End'de cesedi bulundu.

Dost bilinenler hainlik etmiş, yüce asanın tutkusu ya da onu taşıyana yakın olma isteği insanları ele geçirmişti. Potter'ı öldüren büyücü Lady Lestrange tarafından katledilmişti. Şimdi asanın meşru sahibi O'ydu, asanın Hogwarts'tan ayrıldığından haberdardı. Saldırıların aniliği son bulmuştu, herkes olası bir ihanete hazırlıklıydı. Lestrange durumun böyle olduğunun farkına vardığı an, tüm gücüyle Wigtown'a saldırdı, birkaç saat içerisinde, çok da kayıp vermeden kasabayı ele geçirdi. İmperius lanetinin nimetiyle gücünü de arttırmıştı, her şey yolunda gidiyordu. Şehri kendi krallığı ilan etti, ve değişimlere uğrattı. Aradan geçen altı ayın sonunda şehrin etrafı duvarlarla çevriliydi, merkezinde devasa bir şato duruyordu. Wigtown artık küçük bir kaleydi, sonsuz güce sahip olmak üzere olan bir örgütün kalesiydi.

Wigtown Wanderers.

Tüm bu olanların sonucunda Hogwarts birlik oldu. Binalar arasında sadece renk farkı vardı. Amaçlar tek bir bütündü, fakat yine de kimseye güvenilemezdi. Yüce Asa kışkırtıcıydı, yoldan çıkarabiliyordu. Okulu içten içe ayırabilme olasılığı olan tek konu ise Wigtown sempatisiydi. Görünürde renkler bütündü, fakat büyücülerin zihninde Hogwarts iki parçaydı. Wigtown Wanderers yandaşları ve ona karşı olanlar...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hogwarts Öğrenci Kurgusu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Haftasonu Kurgusu (Hogwarts) / Bölüm IV
» Haftasonu Kurgusu (Hogwarts) / Bölüm III
» Vampir Kurgusu I
» Haftasonu Kurgusu (Hogwarts) / Bölüm II
» Wood'un Ordusu || Hogwarts Öğrenci Kurgusu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Kurgular ve Sistemler :: Site Kurguları-
Buraya geçin: