Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 Ani Tesir

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Aline Matilde Jensen
Kaçak
Kaçak
Aline Matilde Jensen


Mesaj Sayısı : 92
Kayıt tarihi : 20/06/10
Lakap : Maty

Ani Tesir Empty
MesajKonu: Ani Tesir   Ani Tesir EmptyPerş. Haz. 16, 2011 2:39 pm


Ani Tesir Unled2js

Kurgu: Basit bir ihtiyaç. Severus'un seralara gidip ihtiyaç duyduğu birkaç bitkiyi almak istemesi olağandı lâkin Aline'nin ilk andan itibaren üzerinde uyandırdığı etkiyi tasvir etmek de bir o kadar zordu. Bitkileri kontrol etmekten başka bir amacı olmayan cadının ansızın Severus ile karşılaştığında ikisinin de zihnine hücum eden düşünceleri de kendilerine kabul ettirmesi dakikalar geçtikçe daha da güçleşiyordu...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pavel O. Sorensen
Ölü



Mesaj Sayısı : 404
Kayıt tarihi : 07/03/11
Lakap : Severus, Sev, Auc

Ani Tesir Empty
MesajKonu: Geri: Ani Tesir   Ani Tesir EmptyPerş. Haz. 16, 2011 2:46 pm

~ İksir Dersliği

Yorucu bir günün ardından sandalyeme rahatça yayıldım ve kendimi bir süreliğine sessizliğe bıraktım. Sabahtan beri işlediğim onca dersten sonra tekrardan sessizliğe kavuşmak mutluluk vericiydi. Zümrüt yeşili gözlerimi tavana doğru çevirdim ve ayaklarımı havaya kaldırarak ahşap masasının üzerine bıraktım ve derin bir nefes aldım. Ruhum sanki şu dakikalarda huzur buluyordu. Bedenimdeki yorgunluğu ancak uykuyla atabilirdim. Kısa bir süre uyumayı düşündüm fakat bu düşüncemin gerçekleşmeyeceğini biliyordum, ben masa başında asla uyuyamazdım. Uykum hep bölünürdü ve bu uyku bölünmeleri bende sinirli bir hal yaratırdı. Oturduğum yerden yavaşça ayağa kalkarak etrafıma şöyle bir bakındım. Dolapların içerisinde parıldayan iksir şişeleri sınıfta oldukça hoş bir görüntü yaratmıştı, pencerelerden gelen cılız gün ışığı ise iksir şişelerinin içindeki sıvının rengini daha da belirgin bir hale getirmişti, parlaklıkları öyle güzeldi ki neredeyse insanı büyülüyordu. Yavaş adımlarla sınıfın içerisinde yürümeye başladım. Cam kapakların ardındaki bitkilere şöyle bir göz gezdirerek, yarın öğrencilere yaptıracağım iksir için malzemeleri hazırlamaya koyuldum. İyileştirme sıvısı için kullanabilecek tek bir malzeme vardı, o da adamotuydu. Sınıfın en köşesinde duran, ahşap dolaba doğru yürümeye başladım. Ayağıma giydiğim siyah rengindeki deri ayakkabılarımın gıcırtısı dışında içerisi oldukça sessizdi. Dolabın kapakları camdan yapılmıştı ve kilitliydi. Belimde duran asamı hızla dışarı çıkartarak cam kapakların ortasına doğrulttum ve şifreyi sessizce söyledim. '' Hope is always there... '' Cam kapakların hareket etmesiyle beraber elimde tutuğum asamı tekrar belime koydum. Kapaklar ahşap masanın içine doğru girerken karşımda duran bitkilere şöyle bir gezdirdim. Bezeli yumru, hardal otu, çirişotu, pelin otu, ... Yarın ki işleyeceğim ders iyileştirme sıvısıydı ve dolapta adamotu yoktu. Bir şeyler yapmalıydım. Hava henüz kararmamıştı, bu bitkiyi alabileceğim tek bir yer vardı. 'Bayan Jensen'in bitkibilim seraları.' Endişe içinde sınıftan dışarıya çıktım. Zindanların sisli havasının yarattığı o iğrenç kokuyu da büyük bir hızla terk ederek, bitkibilim seralarına doğru yürümeye başladım. Okul arazisinde yürümek insanı gerçekten rahatlatıyordu. Güneşin batmaya yüz tutmuş hali, rüzgârın etkisiyle ağaçların arasından gelen uğultulu sesler ve kuşların yuvalarına dönerken ki cıvıldaşmaları... Doğa, kusursuz güzelliğini gözler önüne seriyordu, her şey düzenli bir şekilde işliyordu. Ruhum ise bu güzellikler karşısında sadece izlemekle yetiniyordu. Kısa bir süre etrafı seyrettikten sonra hızlı adımlarla bitkibilim seralarına doğru yürümeye devam ettim.

~ Bitkibilim Seraları

Sonunda seralara varmıştım, yarın yapacağım iksir için adamotunu bulmam gerekiyordu. Başında büyük yaprakları olan ve saksıların içinde gizlenen çığırtkan bebekleri arıyordum. Zümrüt yeşili gözlerimle bitkileri incelemeye başladım, bitki dünyası gerçekten karmaşıktı. Burada adamotuna benzer birçok bitki bulunuyordu, hangisinin adamotu olduğunu bir türlü kestiremiyordum. Birbirlerine çok benziyorlardı. Onları birbirlerinden ayırt edemiyordum. 'Lanet olsun. Birbirlerinize benzemek zorunda mısınız?' Bitkileri incelemeye devam ediyordum ki birden karşımda Bayan Jensen'i gördüm. Kusursuz güzelliği karşısında ayakta durmak da epey bir zorlanmıştım. Parlak teni ve zarif duruşuyla, gözlerimi kamaştırmıştı. Çikolata kahvesi gözlerinin, saçlarıyla yakaladığı uyum ise kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel ve bir erkeğin başını rahatlıkla döndürebilecek kadar büyüleyiciydi. Zümrüt yeşili gözlerimi ona doğru çevirdim ve dudaklarımı yavaşça aralayarak konuşmaya başladım.

'' Bayan Jensen... Ben Severus Auctus Alvarez. Okulda bir kaç kez karşılaşmıştık ama bir türlü konuşma fırsatı bulamamıştık. Söylemeden edemeyeceğim, güzelliğinizle gerçekten gözlerimi kamaştırdınız. Tanrım sizi özenle yaratmış sanki. '' dedim ve yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirdim. Aradan çok geçmeden de konuşmaya devam ettim. ''Ayrıca sizi burada gördüğüme çok sevindim. Yardıma ihtiyacım var. ''

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aline Matilde Jensen
Kaçak
Kaçak
Aline Matilde Jensen


Mesaj Sayısı : 92
Kayıt tarihi : 20/06/10
Lakap : Maty

Ani Tesir Empty
MesajKonu: Geri: Ani Tesir   Ani Tesir EmptyPerş. Haz. 16, 2011 3:50 pm

Eskisine oranla yorgunluğum hafiflemişti. Gözlerimin altındaki gri halkaları, saçlarımın cılızlığını ve yorgun bedenimi yeniden kurtarabilmem için Arthur yetişmişti imdadıma. Onun gelişiyle üzerime çöreklenen yorgunluğum hafiflemiş, kendime daha çok zaman ayırır olmuştum. Ona karşı içimde oluşan yoğun minnet duygusunu her seferinde dile getirmeyi ihmal etmiyordum elbet. Genellikle son günlere bıraktığım ödev değerlendirmelerini şimdisinde rahat bir şekilde yapabiliyordum. Güneş batmaya yüz tutmuş, bulutların arasına saklanacak yer ararken etrafı turuncu renginin muazzam bir tonuyla boyuyordu. Pencereden sızan ışık hüzmesiyle bunu rahatlıkla görebiliyordum. Yıllardır bir işi yaparken yalnızca ona odaklanır, etrafta olan bitene sağır yahut kör olurdum. Elimde kalan son iki kağıdı okurken öğrencilerin artık yalnızca teknik açıdan kendilerini geliştirdiğini, hayal güçlerini sınırladığını farketmiştim. Bunu biriyle paylaşma fikri aklımın ucundan geçerken bütün kağıtlar bitivermişti. Bütün parşömenleri düzenli bir sıraya koyup, yuvarladıktan sonra arkamdaki ahşap kitaplığın içine yerleştirdim. Harika, diye geçirdim aklımdan. Bu kadar çabuk bitebileceğini ummamıştım. Eskiden hava iyice kararıncaya kadar oturur, gözlerimin içindeki kan damarları belirginleşmeye başlayınca nihayetinde bitirirdim. Bir kez daha Arthur'a olan minnetimi anımsadım ve sandalyeyi geri çekip odanın çevresinde turlamaya başladım. Herşey yerli yerinde gözüküyordu. Bunun sevinciyle narin parmaklarımla kapıyı açarken yan seradan gelen seslerle içimde garip bir korku belirdi. Öğrenciler ders saati dışında buraya girmenin yasak olduğunu biliyorlardı. Hepsini senenin başında sıkıca tembihlemiştim. Peki ya başka bir yabancı seralarımda ne arıyordu?
Gidip bakmanın iyi fikir olacağını biliyordum elbet ama hazırlıksız yakalanışım kendimde bir ürkeklik oluşturmuştu. Zihnimde tek bir kelime zangır zangır yankılanıyordu; asam. Nefes alış verişlerimi kontrol ettikten ve asama kavuştuktan hemen sonra hızlı adımlarla ilerledim. Kapı kendiliğinden arkamdan kapanmıştı. Bir iki adımdan sonra duraklamış, ileride bitkilerimle haşır neşir olan adamı izlemeye koyulmuştum. Yüzüne fazlasıyla aşinaydım fakat büyücünün adını anımsamakta zorluk çekmiştim. Ah, evet isim hafızam her zaman berbattı. Biraz daha yaklaşıp, ne yapmakta olduğunu incelemeyi düşünürken beni gördüğünü farkettim. Bundan rahatsız olmuştu, belki? Ah, saçmalamayı kesmeliydim. Burası benim seralarımdı ve kimse benden izinsiz buraya giremezdi. Kendisi Hogwarts'ın müdür yardımcısı olsa bile. Kendimi onun hemen yanında bulduğumda, bir şeyler söylemek için doğruldu. '' Bayan Jensen... Ben Severus Auctus Alvarez. Okulda bir kaç kez karşılaşmıştık ama bir türlü konuşma fırsatı bulamamıştık. Söylemeden edemeyeceğim, güzelliğinizle gerçekten gözlerimi kamaştırdınız. Tanrım sizi özenle yaratmış sanki. '' Ah evet değil mi Severus, güzelliğimin farkındayım ama eminim ki bunun için burada değilsin. Bu kadar küstahca bir tavır sergilemeyecektim elbet. Birkaç dakika gözlerim Severus'un sert yüz hatlarında dolandı ve ardından yeniden konuşmasıyla kendimi tamamıyle toparlayabilmiştim.
''Ayrıca sizi burada gördüğüme çok sevindim. Yardıma ihtiyacım var. '' Hiç bekletmeden, "Sorun nedir?" diye soruvermiştim fakat bu biraz sert ve soğuk kaçmıştı. O kadar iltifat duymuş olmam karşısında şımarık mı görünmüştüm acaba? Ah hayır, her zaman böyle biri olmaktan kaçınmıştım. Ve mahcup bir şekilde teşekkürlerimi ekledim. Anlamsız ifadeleriyle beni süzerken; "İltifatların için." diye ekleme yapmıştım. Etraftaki bitkilerin kokusuyla, uyumlu hoş bir kokusu vardı. Ama bir türlü neye ait olduğunu çıkaramamıştım. Sormayı düşündüm bir an için. Belki sonra, diye düşünüp yardım etmek için iki elimi kıvrımlı belimin iki yanına yerleştirip, sevecen bir şekilde gülümsedim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pavel O. Sorensen
Ölü



Mesaj Sayısı : 404
Kayıt tarihi : 07/03/11
Lakap : Severus, Sev, Auc

Ani Tesir Empty
MesajKonu: Geri: Ani Tesir   Ani Tesir EmptyPerş. Haz. 16, 2011 4:34 pm

Söylediklerime karşılık sert bir giriş yapmıştı. Sorunun ne olduğunu soruyordu, güzel bir bayanın bu şekilde karşılık vereceğini hiç düşünmemiştim. Zarif duruşunun altında bir aslan yatıyordu sanki. Zümrüt yeşili gözlerimi, ondan hiç ayırmadım. Buraya gelmem sanki onu rahatsız etmişti. Yüzündeki tebessüm ise insanı az da olsa rahatlatıyordu fakat Aline'nin soğuk bir havası vardı. Görünen buydu. Bitkilerin etrafa yaydığı hoş kokuyu burun deliklerimden içeriye doğru çekerken, Aline'nin yüzünde bir tedirginlik olduğunu fark ettim. Yanlış bir şey yapmıştı sanki? Aslında yapmamışta sayılmazdı. Güzelliği hakkında söylediğim onca kelimeden sonra bir teşekkür bile etmemişti ve üzerimde soğuk bir etki bırakmıştı.

Bir kaç dakika sonra.

Aline'nin teşekkür etmesi, içimi oldukça rahatlamıştı. Gözlerindeki parıldama ve dudaklarının gerilirken ki hali o kadar güzeldi ki sanki ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Fakat tam olarak ne hissettiğimi bilmiyordum. Bu hissettiklerimi belli etmemek istercesine kısa bir süre onu izledim. Kusursuz güzelliği her dakika başımı döndürüyordu. 'Kendine gel Severus.' Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra konuşmak için Aline'nin yüzüne baktım, bir şeyler dememi bekliyordu. Bende onu daha fazla bekletmeyerek konuşmaya başladım.
'' Yarın öğrencilere iyileştirme iksirini öğreteceğim fakat bu iksiri yapabilmem için adamotuna ihtiyacım var. '' Dedim ve gözlerimi Aline'nin muhteşem fiziğinden alarak, sağ tarafımda duran bitkilere doğru çevirdim. '' Burada birçok bitki var ve bu bitkilerin çoğu birbirine benziyor. İçlerinden adamotunu ayırmakta zorlanıyorum. '' Dedim ve Aline'nin yardım etmesini beklemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aline Matilde Jensen
Kaçak
Kaçak
Aline Matilde Jensen


Mesaj Sayısı : 92
Kayıt tarihi : 20/06/10
Lakap : Maty

Ani Tesir Empty
MesajKonu: Geri: Ani Tesir   Ani Tesir EmptyPerş. Haz. 16, 2011 9:25 pm

Güneş, bulutların arasına saklanmayı başarabilmiş ve etraf biraz daha kararmıştı. Tam bu vakitlerde esen rüzgar, beynimi uyuşturur ve beni raahtlatırdı. Özellikle içinde büyüdüğüm bitkiler içinde geçirdiğim zaman ayrı bir haz vermekteydi bana ki bu günlerde yorgunluğumu üzerimden atmış olmamla birlikte bir hayli artış gösteriyordu haz. Ah neden daha öncesinde kendimi bu denlî yormuştum ki? Antonio en basitinden. Gidişinden kendimi bile sorumlu tutabilirdim. O kadar iş arasında ona zaman ayıramıyordum. Ama vicdanımı rahatlatmak gerekirse ihmalleri ilk gerçekleştiren O'ydu. Ve de hiçbir zaman bana istediğim sevgiyi gösterememişti, hayalimdeki muhteşem insan olamamıştı. Birden aklımdan geçirdiğim bu düşünceleri bir kenara bırakıp, burada neden bulunduğuma odaklandım.
Son okuduğum kitabımı bitirmem için elli sayfam vardı. Eğer şuan Severus'a yardım edecek olmasaydım, gayet akıcı bulduğum o kitabı bitirmek üzereydim. Bunun için biraz husursuzdum ki her zaman planladıklarımı gerçekleştirmeyi başarır, yapamazsam husursuz olurdum. Severus'un açıklamalarını dinledikten sonra ona yardım etmemek için hiçbir nedenim olmadığını anladım ve adamotunu yanlış yerde aradığını belirtmek için işaret parmağımı sağ tarafa doğru yöneltip; " O tarafta bulabiliriz. " diye ekledim. Severus'un mimikleri sıcak ve çok canayakın geliyordu. Bu yüzden ki eski soğukluğumu üzerimden silkeleyip, sevimli bir cadı rolünü üstlenmiştim. Beraber birkaç adım yürüdükten hemen sonra ince, narin parmaklarımla önüme gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına ittim. Baş parmağım istemsizce kulağımdaki küpeye takılmış ve bugün hangisini takmış olduğumu düşünüyordum. Parmağımı küpemin üzerinde gezdirirken birdenbire avucumun içine ve oradanda tam Severus'un ayağının önüne düşüşünü izledim. Fakat üzerime giymiş olduğum gri, saten ve yalnızca baldırlarımı örtmemi sağlayan elbiseden dolayı eğilip, yere düşen küpeyi alamazdım. Aksi! Bu sefer hangi Aline olacaktım? Küpesini kaybeden, şaşkaloz Aline. " Ah, onu görebiliyor musun? Bir anda kulağımdan düşüverdi. Bulmama yardım eder misin Severus? Onu göremiyorum." Neden bu kadar heyecan yaptığıma anlam verememiştim. Alt tarafı bir küpe. Bulmasam da olurdu. Nedensiz kendi hâlime acımıştım. Ve ondan yardım isterken gözlerinin gözlerime değdiğini hissettiğimde; gözlerinin bir mücevher gibi değerli, derin yontulmuş olarak suratına yerleştirildiğini farkettim. 'Aman tanrım' diye geçirmiştim içimden. Ne kadar esrarengizdi öyle. Sonrasında geniş yapılı omuzlarına kaymıştı gözlerim. Neden bilmiyorum onu bu kadar yakından ve derinlemesine inceleme fırsatı ilk defa elime geçmişti. Zihnimi yokladım bir an için. Acaba onunla ilgili herhangi bir şey duymuş muydum büyü dünyasında? Çok daha öncesinde. Severus Auctus Alvarez. İsmini bu şekilde söylemişti. Hayır, hiçbir şekilde tanıdık gelmiyordu bana ve de hiçbir şey hatırlatmıyordu. Yalnızca bir iş arkadaşı diye geçirdim içimden. Fazlası yoktu.
Dalgın değildim hiçbir zaman. Ama gözlerim kendi alışkanlıklarımla tezat bir şekilde Severus'a dalıp gitmişti. Her bir milimetrekaresini inceliyor, hakkında birçok şey öğrenmek istiyor ve onu çok daha yakından tanımak istiyordum. Belkide bulunduğu konum etkilemişti beni. Sevilen biri olduğumu biliyordum fakat kimseyle içli dışlı değildim. Biraz daha kendimi soyutlayacak olursam, ölümümden kimsenin ruhu duymayacak vaziyete gelecektim. Bu yüzden ki bir sonraki adımımda daha fazla insan içine çıkma fikrini uygun bulmuştum. Mesela karşımda duran Severus. İşe onunla başlayabilirdim. Biraz yakınlaşmanın kime ne zararı olacaktı ki? Görünüşte iyi birine benziyordu. Bana zarar verme gibi bir niyeti olacağını hiç ama hiç sanmıyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ani Tesir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: