Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 V. Sınıflar II. Ders

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Chryseis Lea Ruthvell
Tılsım Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu & Admin
Tılsım Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu & Admin
Chryseis Lea Ruthvell


Mesaj Sayısı : 1559
Kayıt tarihi : 21/06/10
Yaş : 31

V. Sınıflar II. Ders Empty
MesajKonu: V. Sınıflar II. Ders   V. Sınıflar II. Ders EmptyC.tesi Mayıs 14, 2011 4:45 pm

    Zaman:
    - Cuma, beşinci ders.

    Hava:
    - Bir yaz günü olarak adlandırılabilir, sıcaklık boğucu olmasa da yoğun hissediliyor.

    Mekân:
    - Alışılageldik tılsım sınıfı. Birinci dersinize nazaran daha muntazam bir derslik ile karşı karşıyasınız. Sıralar, dersliğin bir amfiyi andırmasına sebebiyet verecek şekilde giderek yükselen bir platform üzerine belli mesafelerle yerleştirilmiş. Sıralarınızın üzerinde demir bir kafes olması muhtemel, kare prizması, üzeri bordo kumaşla örtülmüş cisimler görüyorsunuz. Profesör ise dersliğin kitaplık kısmında bir şeyleri karıştırmakla meşgul.

    Ders:
    Kitaplıktan rastgele çektiği bir kitabı karıştırmakta olan Profesör Ruthvell, tüm öğrenciler yerlerini aldığında sınıfın ortasına, masasının önüne doğru yürüyor ve söze giriyor.

    “İkinci dersinize hoş geldiniz, beşinci sınıflar.” Kısa bir duraksayışın ardından masanın üzerine saçılmış altıncı sınıf ödevlerinin arasından asasını el yordamı ile buluyor ve devam ediyor.

    “Bugünkü dersimizin teoride kalmasını istemiyorum. Öncelikle konumuzu söyleyeyim ki bunu yalnızca müfredatta bulunduğu için işlemek durumunda olduğumu eklemek zorundayım, çünkü beşinci sınıf öğrencileri için çocuk oyuncağı bir tılsım.” Öğrencilerden birkaçının yüzüne dökülen gülümsemeler ve gülücük sesleri, dersin hafife alındığına işaret olduğundan Profesör, biçimli kaşlarını kaldırarak bu öğrencilere tek tek bakıyor. Gözü Dieudonné’da takılıyor.

    “Elbette, küçük bir detayı atlıyorsunuz; bahsettiğim ‘çocuk oyuncağı’ bölümü teorik kısım için geçerliydi.” Ellerini göğsünde kavuşturup devam etti.

    “Tılsım, Reparo” Öğrencilerin yüzünde gezinmeye devam eden gözleri, gerçekten kolay geçecek bir ders için minnet duyan yüzleri ezberledi. Açıklamasına devam etti. “Reparo, kırılan bir cismi, bir nesneyi tamir etmeye yarayan bir tılsım. Dışarıdan bakıldığında uygulaması oldukça kolay gözükse de büyünün gerçek işlevini kazanmasına etki eden etmenler yalnızca büyücü yahut cadı ile sınırlı değil. Hatta şunu söyleyebilirim ki, bu tılsıma yüzde doksan etki eden faktör asa. Asanız ne kadar güçlüyse büyünün işlediği cisim üzerindeki etkisi veya en basitinden işlevi ona göre şekillenecektir. Genellikle sarıçamdan yapılmış asaların, ıhlamur ağaçlarından olanlara nazaran daha işlevsiz kaldığı yada veela saç telinin, unicorn kirpiği ile yarışamayacağı gibi genel gerçekler Reparo büyüsü konusunda kesinleşmiş olsa da, hedef aldığınız cisim de oldukça mühim. Örneğin, yaşınız gereği tamir edebileceğiniz maksimum nesne; bir muggle pazar arabası büyüklüğünde olabilir ve bu kesinlikle asanız ile ilgili olan bir durum değildir. İçinizden harikalar çıkaranın çıkmayacağını söylemiyorum elbette.”

    Profesör, gerekli açıklamayı yaptıktan sonra hareketlenmeye başlıyor, sıraların arasında geziniyor. Asasını oynattığında öğrencilerin masalarının üzerine yerleştirilmiş kafeslerin örtüsü açılıyor. Bordo kumaşlar, sınıfın sağ alt köşesine doğru savuruluyor.

    “Bu kafeslerde çeşitli nesneler görüyorsunuz. Her biri hasarlı, yıpranmış. Öncelikle başlamanızı istediğim cisim, tahta bileklik. Ardından sırasıyla gözlük çerçevesi, el aynası, kristal bardak ve bunları tamamladığınızda parçalara ayrılacak olan kafesi tamir edeceksiniz. Her birini tamamladığınızda bana seslenmenizi istiyorum. Başlayabilirsiniz.”

    Asalarını ellerine alan öğrenciler Profesör Ruthvell'in talimatlarını tek tek yerine getirirlerken, cadı da masasına doğru ilerleyip üzerine oturuyor. Üzerindeki koyu zümrüt yeşili, dar elbise hafif toplanıyor. Yaklaşık otuz beş dakika boyunca uğraşan öğrencilerden bitirenlerin masalarını tek tek ziyaret edip, yaptıklarını kontrol ediyor. Herkes tamamladığında sınıfın arka tarafına doğru yürüyüp devam ediyor.

    “Evet, her biriniz elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştınız. Ama şimdi sizden istediğim çok daha farklı bir şey. Basit bir ölçüm; hem sizin, hem de asalarınız için.” Profesör, asasını salladığında kendi masasının üzerindeki her şey kayboluyor ve yerine devasa bir gramafon geliyor. Cadının bir sonraki hamlesinde altın rengi kısmı iki büyük yarık sebebiyle parçalanan gramafon, masanın üzerine üç parça hâlinde dağılıyor.

    “Şimdi sırayla aynı büyüyü bu gramafon için tekrarlayacaksınız. Hanginiz tamir ederse, binasına +10 puan.”
    **
    Dersin bitiminde Profesör Ruthvell, öğrencilere dersin başından beri gösterdikleri performans için teşekkür ederken her birine bu tılsımın oldukça işlerine yarayacağını söylemeden geçmiyor. Dersin bitiş zili çalarken Profesör Ruthvell de son kelimelerini söylüyor.

    “Ödeviniz yok. Sizden tek istediğim, doğduğunuz bu dünyada tutunabilmek için yapmanız gerekenleri iyi kavramanız. Asanız, en büyük silahınız. Karşılaşacağınız her tehlikenin savunması da zihninize yazdığınız büyülü sözcükleriniz. İyi günler, hepinize.”


    Gramafonu tamir edip binasına +10 puan kazandıran öğrenci, ilk yazan -ve elbette tamir edebildiğini belirten- öğrenci olacaktır.
    Detaylara ve nesne sıralamasına dikkat ediniz.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Spring Winchester
SFL
SFL
Spring Winchester


Mesaj Sayısı : 744
Kayıt tarihi : 11/01/11

V. Sınıflar II. Ders Empty
MesajKonu: Geri: V. Sınıflar II. Ders   V. Sınıflar II. Ders EmptySalı Mayıs 17, 2011 2:50 pm

Sıradan denemeyecek kadar sıcak bir havaya sahipti Spring'in gözlerini açtığı cuma sabahı. Birkaç ders ve güzel bir öğle yemeğinin ardından sıcak sabaha açtığı gözler, şuan eskimiş bir iksir kitabının sayfalarında, satırlarıyla dans ediyordu yavaş yavaş ve merakla. Her bilgiyi emmek ister gibi şevkle okuyordu kız iksir tariflerini, bir cümleyi neredeyse iki üç kere tekrar tekrar ziyaret ediyordu gözleriyle. Ritmik ve sakin solukları bazen güçlükle ciğerlerine doluyor, nefes almasını güçleştiren hava yoğunluğunu daha net hissediyordu cadı taş duvarlara sahip Hogwarts’un içerisinde olmasına rağmen. Tozlu bir sayfayı daha geride bıraktıktan sonra bir kaç kere hafifçe öksürdü ve oturduğu Gryffindor ortak salonunda hafifçe gezdirdi kitabın yıpranmış sayfalarından aldığı gözlerini. En son ise ortak salonun içeriyi oldukça aydınlatan camına takılmıştı bakışları, içinden dışarıdakilerin birer böcek gibi kavrulduğunu düşünüyordu. Hiç de üşenmeyerek kalkıp cama yönelmişti normalde ne kadar miskin olduğu bilinen Righelli. Yeşil gözlerini kısarak Hogwarts'ın bahçesine baktı. Batmaya yüz tutmuş güneşin ikizi denebilecek olan yansıması gölün üzerine vuruyor ve hala kavuruculuğunu koruyordu. Fakat buna rağmen bahçedeki öğrencilerin keyfi oldukça yerindeydi. Gülen ve eğlenen bir çok öğrenci gibi yavaş yavaş Hogwarts'a doğru yönelen öğrenciler de ders saatinin yaklaştığının bir habercisiydi adeta. Bir kaç dakika önce oturduğu koltuğa yöneliyor Spring, arkasında bıraktığı iksir kitabını alıyor. Kopup yere düşen tozlu bir kaç sayfayı da sıkıştırıyor kitabın arasına. Ufak, yuvarlak çalışma masalarının üzerine bıraktığı bir kaç ders kitabını daha alıp ortak salondan ayrılıyordu.

Hogwarts koridorları her zamanki gibi kalabalık ve gürültülü. Fakat neşesi bir ayrıydı, fark etmek zor olmasa gerekti. Yazın kapıya dayandığının iki belirtisinden biri de buydu ya, genç büyücü ve cadıların yüzündeki neşe. Kendi ruh halini ise tarif edemeyecek gibiydi, iksirlerin uçuştuğu beyninden düşünceleri yararak çıkartıvermişti bir an Spring o tarifi; huzur. Kendi için olmazsa olmazı ve tariflerin en güzelini seçmişti, hayatının içinden belki o an. Huzuru çağrıştıran tek şeyin ablaları olmadığını anladığı bir gündü yani. Bencilliğinden hafifçe sıyrılarak yine dikkati etrafa yönelmişti, dışarıdaki yoğun sıcağa karşı bir buzdolabı görevini üstlenmiş olan görkemli şatonun içerisinde ufak ve sakin adımlarla yürüyordu Spring. Yanından geçen arkadaşlarıyla selamlaşıyor ve bugün oldukça neşeli olduğunu fark edenleri onaylıyordu parlak gülümsemesiyle. Normal şartlarda çok da uzun sürmeyen bir yürüyüş olmalıydı Tılsım sınıfına gitmek fakat kızın neşesiz yahut sinirli olduğu bir günde geçerliydi bilindik sınıfa erkenden adım atması. Arkasına takılmış olan Slytherin ile birlikte girmişlerdi sınıfa. Kendisinden önce başkalarını görüyor olmak şaşırtıcı değildi. Sınıfın oldukça düzenli olduğu ise Spring’in dikkatini birkaç basamak atlayıp amfi gibi duran sınıfta bir sıraya oturunca çekmişti.

Cadı sıraya tamamen yerleşince önündeki büyük demir kafese, üzeri kapalı malzemelere, kare prizmasına bakıyor bir bir. Son olarak ise gözleri, sınıfın öbür tarafında profesöre ait olan masanın yakınında olan kitaplığın hemen önündeki güzel profesöre kayıyor. Profesörün her zamanki gibi fazla güzel olduğunu bir cadı olarak bile olsa tekrardan büyülenmişçesine tecrübeli cadıya bakarken anlıyor. Kendine gelmesi ise uzun sürmüyor, profesör masasının önüne doğru yürürken sınıfın kapısı kapanıyor ve Spring dolmuş olan sınıfın diğer bireyleri gibi Profesörü dikkatle dinliyordu. Dağınık masasından bulduğu asası elindeyken konuşmasına devam ediyordu. Ufak bir açıklamayla dersin bu günki tılsımının beşinci sınıf öğrencileri için kolay olacağını açıklıyor ve ardından tılsım hakkında ufak bir bilgi veriyor. “Reparo, kırılan bir cismi, bir nesneyi tamir etmeye yarayan bir tılsım. Dışarıdan bakıldığında uygulaması oldukça kolay gözükse de büyünün gerçek işlevini kazanmasına etki eden etmenler yalnızca büyücü yahut cadı ile sınırlı değil. Hatta şunu söyleyebilirim ki, bu tılsıma yüzde doksan etki eden faktör asa. Asanız ne kadar güçlüyse büyünün işlediği cisim üzerindeki etkisi veya en basitinden işlevi ona göre şekillenecektir. Genellikle sarıçamdan yapılmış asaların, ıhlamur ağaçlarından olanlara nazaran daha işlevsiz kaldığı yada veela saç telinin, unicorn kirpiği ile yarışamayacağı gibi genel gerçekler Reparo büyüsü konusunda kesinleşmiş olsa da, hedef aldığınız cisim de oldukça mühim. Örneğin, yaşınız gereği tamir edebileceğiniz maksimum nesne; bir muggle pazar arabası büyüklüğünde olabilir ve bu kesinlikle asanız ile ilgili olan bir durum değildir. İçinizden harikalar çıkaranın çıkmayacağını söylemiyorum elbette.”

Spring profesörün açıklamaları ardından cebinde duran asasına yöneliyor ve bir kez daha asasının gücünü hissetmek istercesine parmakları arasında gezdiriyor parıldayan asasını. Sıraların arasında dolaşmaya başlayan profesör zamanı beklermişcesine tüm öğrencilerin sabırsızlanmaya başladığı bir anda ufak bir asa hareketiyle bordo örtüleri çekivermişti malzemeler üzerinden. Spring’in suratındaki hafif gülümseme kesinlikle dersi hafife aldığının bir göstergesi değil aksine yapacağı sihiri bir an önce uygulamak istediği içindi. Uygulamasının oldukça kolay olduğunu düşündüğü büyülerden biri olmasına rağmen asasını sıkıca tutmuş ve heyecanla profesörün diğer bir açıklamasını can kulağıyla dinlemeye devam etmişti. İçerisindeki hırs her zaman için iş üzerinde gibiydi. “…Ardından sırasıyla gözlük çerçevesi, el aynası, kristal bardak ve bunları tamamladığınızda parçalara ayrılacak olan kafesi tamir edeceksiniz…” sırasıyla tamir etmesi gereken malzemelere tek tek baktı. Profesör onlara müsaade ettikten sonra birkaç dakikasını gözlerini kapayarak konsantre olmak için harcadı ve sıkıca tuttuğu asasını ilk önce tahta bilekliğe çevirdi. “Reparo!” Çatlamış olan tahta bileklik yeni gibi bir hal aldığında Spring az da olsa bileğinin ve asasının gücüyle kabarmıştı, bu sınıfın içerisinde bunu bile beceremeyeceklerin olduğuna emindi. Ardından ise gözlük çerçevesine fısıldadı Reparo, diye. Düzelen ikinci bir nesneyi görünce şevki artıyor ve artıyordu. Şimdiki malzeme ise el aynasıydı. Bir Reparo kelimesi daha fırlamıştı dudaklarından. Tamirini tek tek tamamladığı eşyalara baktı son olarak onardığı kristal bardaktan sonra. Ardından çok sesli olmayan bir gürültüyle dağılan demir kafese yöneltti asasını. Geçen zamanın ne kadar fazla olduğunun farkında değilken son kez “Reparo!” demişti kızıl saçlı cesur cadı ve ardından elini kaldırarak “ Proseför!” diye seslendi. Kendinden önce bitiren biri var mı diye etrafına göz atarken profesör gelip malzemeleri kontrol etmiş ve Spring’i tebrik ederek bir sorun olmadığını söylemişti.

Birkaç dakika içerisinde sınıfın hepsi bitirmişti işini. “Evet, her biriniz elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştınız. Ama şimdi sizden istediğim çok daha farklı bir şey. Basit bir ölçüm; hem sizin, hem de asalarınız için.” Diye konuşan profesörün lafları ardından salladığı asasıyla bu seferde masasındaki karışıklık kaybolmuş ve yerine bir gramafon gelmişti. İkinci bir asa hamlesiyle de altın rengi bir muggle aleti gramafon parçalara ayrılmıştı. Öğrencilerden ne isteneceği oldukça açık görünüyordu. Dağılan gramafonu tamir edenin binasına artı on puan vereceğini belirten profesörün laflarından hemen sonra Spring bunu tamir etmesi gereken kişinin kendisi olması gerektiğini düşünüyordu. Profesörün masasına doğru ilerlerken kaçıncı deneyen olacaktı bilmiyordu. Fakat tam masanın önünde durduğunda bütün sınıfın onu izlediğinin farkındaydı. Buna aldırış etmeyecek kadar güçlü olduğunu düşünüyordu genç cadı. Birkaç saniyeliğine kapadığı yeşil gözlerini araladığında tüm konsantresini toplamıştı. Gramafona yönelttiği asasından çıkan ufak büyü ve ağzından çıkan "Reparo!" kelimesiyle gramafon eski haline dönerek parıldamasına devam ediyordu. Yüzündeki zafer gülümsemesiyle ve gözlerindeki parıltıyla profesöre dönmüştü genç cadı. Onardığı gramafona arkasını döndükten sonra tüm sınıfın gözlerinin üzerinde olması gerçek anlamda cadıyı rahatsız etmiyordu. Sınıfa ve kendisine teşekkür eden sözler ardından tılsımın her zaman işe yarayacağını söyleyen profesör dersin bitiş ziliyle hem ödevin olmadığını söylüyor hem de edindiği tecrübeler ışığında birkaç nasihat veriyordu. Profesörün sözlerinin ciddiye alınmış olduğu sınıftan çıkan öğrencilerden sonra Spring binasına kazandırdığı on puanla birlikte sınıftan ayrılmıştı.


15
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Malcolm Mourier
SFL
SFL
Malcolm Mourier


Mesaj Sayısı : 1112
Kayıt tarihi : 06/09/10

V. Sınıflar II. Ders Empty
MesajKonu: Geri: V. Sınıflar II. Ders   V. Sınıflar II. Ders EmptySalı Mayıs 24, 2011 2:16 pm




    Beşinci ders için hazırlanıyordu büyücü. Sıcaklığın bir yaz gününe nazaran gerçekten normal olduğu bir günde oradan oraya koşturması naçiz bedeninde ter damlaları yaratmıştı. Saçlarından akan bir iki tuzlu suyu sildikten sonra adımlarını karnı tok sırtı pek bir şekilde tılsım dersliğine yönlendirmişti. Üzerinde sarı cübbesi hızlı adımlarına karşılık cübbesi havalanıyor ve altındaki pantolonun açığa çıkmasına sebep oluyordu. Değişen merdivenlerden çıkarak tılsım dersliğinin bulunduğu kata ayak bastığında kimseyle konuşma arzusunda bulunmadan girmişti dersliğe. Derslik muntazam bir şekilde düzenlenmiş ve amfi denebilecek şekilde bir platformun üzerine yukarı çıkıldıkça yükselen sıralar dikkatini çekmişti. Adımlarını konuşturarak bir yere yerleşmiş ve sıradaki şeylere göz atmıştı. Bir demir kafesti üzeri örtü olan cisim ve bordo renkli örtüyle kaplanmıştı. Gözlerini kafesten kaldırarak etrafa çevirdiğinde birkaç öğrenciden geçerek profesörü bulmuştu gözleri. Profesör kitaplıkta bir şeyler arıyordu anladığı kadarıyla. Zaman geçirmek istiyor da olabilirdi. Üzerindeki zümrüt yeşili kıyafetiyle Slytherin taraftarını çağrıştıran profesörün olgun yüz hatları ve pembe dudakları dikkatini çekmişti büyücünün. Diğer beşinci sınıf öğrencilerinin dersliğe giriş yapmalarını beklerken büyücü, derin düşüncelere dalmışçasına önündeki demir gri kafese ve içindekilere gözlerini dikmişti…

    Dersliğin ve platformdaki sıraların dolmasıyla profesör kitaplıktan dersliğin ortasına yönelmişti. Ardından öğrencileri süzerken konuşmuştu pembe dudaklarını aralayarak. “İkinci dersinize hoş geldiniz, beşinci sınıflar.” Sesi taze, pürüzsüz ve gamsızdı. Adımlarını masasına çevirip bir yığın kâğıdın arasından asasını çıkarmıştı. Ardından konuşmasına devam etmişti. “Bugünkü dersimizin teoride kalmasını istemiyorum. Öncelikle konumuzu söyleyeyim ki bunu yalnızca müfredatta bulunduğu için işlemek durumunda olduğumu eklemek zorundayım, çünkü beşinci sınıf öğrencileri için çocuk oyuncağı bir tılsım.” Yüzünde kontrolsüzce yayılan tebessümün tek kendisinde olmadığını birkaç kıkırdamadan anlamıştı. Ardından siyah çizgi şeklindeki kaşlarını kaldırarak gülen öğrencilere göz gezdirmişti. Birinde gözü takılmıştı ki sözcükler dökülmüştü tekrardan. “Elbette, küçük bir detayı atlıyorsunuz; bahsettiğim ‘çocuk oyuncağı’ bölümü teorik kısım için geçerliydi.” Güzelce cevabını vermişti Profesör. Elerini göğsünde kavuşturup devam etmişti sözlerine. “Tılsım, Reparo” Çantada keklik. Zihninde dalgalanan bu sözcükler yüzünde bir tebessüm yaratmıştı tekrardan. Alaycı ve ezici bir gülümsemeydi bu… Bunu profesöre borçluydu da. Gözlerini profesörü süzerken kullanmış ardından sözlerine devam eden profesöre kulak kesilmişti. “Reparo, kırılan bir cismi, bir nesneyi tamir etmeye yarayan bir tılsım. Dışarıdan bakıldığında uygulaması oldukça kolay gözükse de büyünün gerçek işlevini kazanmasına etki eden etmenler yalnızca büyücü yahut cadı ile sınırlı değil. Hatta şunu söyleyebilirim ki, bu tılsıma yüzde doksan etki eden faktör asa. Asanız ne kadar güçlüyse büyünün işlediği cisim üzerindeki etkisi veya en basitinden işlevi ona göre şekillenecektir. Genellikle sarıçamdan yapılmış asaların, ıhlamur ağaçlarından olanlara nazaran daha işlevsiz kaldığı ya da veela saç telinin, unicorn kirpiği ile yarışamayacağı gibi genel gerçekler Reparo büyüsü konusunda kesinleşmiş olsa da, hedef aldığınız cisim de oldukça mühim. Örneğin, yaşınız gereği tamir edebileceğiniz maksimum nesne; bir muggle pazar arabası büyüklüğünde olabilir ve bu kesinlikle asanız ile ilgili olan bir durum değildir. İçinizden harikalar çıkaranın çıkmayacağını söylemiyorum elbette.” Profesörün açıklayıcı ve bilgi verici sözlerini dikkatlice dinledikten sonra asasına çevirmişti gözlerini. Demir kafesin yanına yerleştirdiği asası ıhlamur ağacından yapıldığı için şanslı saymıştı bu konuda kendini. Dersliğin ortasından sıraların arasına yönelen profesör asasını salladığında kafesin üzerindeki bordo örtüler yavaşça havalandığında ortaya dört cisim çıkmıştı. Örtüler havada süzüldükten sonra bir nokta da kesişerek dersliğin sağ alt köşesine doğru uçmuştu. Gözlerini tekrar kafesine çevirdiğinde tahta bilekliğe, aynaya kristal bardağa ve gözlük çerçevesine göz atmıştı. Ki profesör tekrar söze girmişti. “Bu kafeslerde çeşitli nesneler görüyorsunuz. Her biri hasarlı, yıpranmış. Öncelikle başlamanızı istediğim cisim, tahta bileklik. Ardından sırasıyla gözlük çerçevesi, el aynası, kristal bardak ve bunları tamamladığınızda parçalara ayrılacak olan kafesi tamir edeceksiniz. Her birini tamamladığınızda bana seslenmenizi istiyorum. Başlayabilirsiniz.” Profesörün sözlerini tamamlamasının ardından kafesin yanına koyduğu asasını sıkıca kavramış ve işe koyulmuştu hemen. Asasını alırken profesörün masasına oturduğunu gördükten sonra tekrar dönmüştü kafesine. Tahta bilekliğe diktiğinde gözlerini sınıfın her bir köşesinden gelen reparo seslerinden rahatsız olsa da kendi kafesine odaklanmış ve haykırışlara kapamıştı kulaklarını. Tahta bilekliğe odaklandıktan sonra dökülmüştü ince dudaklarından kelimeler. “Reparo.” Tahta bileklik aniden toparlanmış ve hasarlarının üzerinden silinmesini izlemişti büyücü. Hiç vakit kaybetmeden gözlük çerçevesine geçmişti. Odaklanmasının ardından hızlı ve güçlü bir tonda çıkmıştı sözcükler dudaklarının arasından. “Reparo.” Gözlük çerçevesi kırık olduğu kısımlardan birbirine bağlanmış ve yepyeni görüntüsü verecek hale varmıştı. Kafesteki diğer bir cisme çevirdiğinde gözlerini el aynasına geçmişti. Çatlaklar ve kırıklar gördüğünde asasını tutmuş ve yine konuşmuştu. “Reparo.” Sırasıyla ve kolayca tamir edilen cisimleri hızlıca halletme isteği ile son cisim olan kristal bardaktaki pasa çevirmişti asasını. “Reparo.” Pas hemen ortadan kalkmış ve camlardan giren güneş ışınları kristal bardakta kırılmaya başlamıştı. Tüm cisimler onarılmıştı ki aniden parçalara bölünen kafes sıraya çarparken az da olsa ses çıkmıştı. Bir an önce bitirmek istediği kanısını bir kez daha hatırlattıktan sonra kendine, tekrar aralamıştı yorgun dudaklarını. “Reparo.” Kafesin parçaları birleştikten sonra onarılan cisimlere baktıktan sonra profesöre seslenmek için gözlerini masasında oturan profesöre çevirmişti. “Profesör bakabilir misiniz?” Profesör oturduğu yerden kalkmış ve zümrüt yeşili elbisesini süründürerek gelmişti büyücünün yanına. “Tebrik ederim Drago. Yeni bir öğrenci olmana rağmen geldiğin okul iyi bir okul olmalı.” Dedikten sonra çağıran diğer öğrencilerle ilgilenmeye giderken Drago bir of çekmiş ve herkesin bitirmesini beklemişti…

    Profesör her öğrencinin bitirdiğinden emin olduğunda sınıfın arkasına ilerleyerek konuşmuştu. “Evet, her biriniz elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştınız. Ama şimdi sizden istediğim çok daha farklı bir şey. Basit bir ölçüm; hem sizin, hem de asalarınız için.” Gözlerini profesöre çevirmişti olduğu yerden ki asasını salladığını ve gözlerinin masasında olduğunu görünce büyücü de gözlerini profesörün masasına çevirmişti. Masadaki yığın yok olmuş ve yerine bir gramofon yerleşmişti. Devasa gramofon, profesörün asasını bir kez daha savurmasıyla altın rengi kısmından iki büyük yarık şeklinde ayrılmış ve üç büyük parça oluşmuştu. Herkesin meraklı gözlerini hisseden profesör açıklama yapmıştı. “Şimdi sırayla aynı büyüyü bu gramofon için tekrarlayacaksınız. Hanginiz tamir ederse, binasına 10puan.” Birkaç meraklı Gryffindor’un profesörün masasının önüne atıldığını görünce bu seferlik onlara bırakmayı planlamıştı büyücü bu işi. Yerinde gerilerek bir cadının büyüyü başarmasını ve ardından sevinç dolmasını alaycı gülümsemesiyle izlemişti. Herkes yerine yerleştirdikten sonra profesör dersi bitiriş konuşmasını yapmış ve tılsımın öneminden bahsetmeden geçmemişti. Zil çalınca öğrencilere çıkabileceklerini söyleyince Drago yerinden serinkanlılığını bozmadan kalkmış ve dersliği terk etmişti…


19
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucian Luxsouer
Seherbaz
Seherbaz
Lucian Luxsouer


Mesaj Sayısı : 345
Kayıt tarihi : 13/08/10
Yaş : 30
Lakap : Luke

V. Sınıflar II. Ders Empty
MesajKonu: Geri: V. Sınıflar II. Ders   V. Sınıflar II. Ders EmptyPerş. Haz. 02, 2011 3:41 pm


"Yasak bölümde mi!" İçindeki adrenalinin kana büyük hızla karışmasını eli kolu bağlı izlesede buna neden olan olayların gitgide sinirini bozucu bir şekil aldığını biliyordu. Kütüphane'ciyle konuşmasının daha da cüretkâr olduğunun farkına varmış ancak kendisini güçlükle durdurmuş ve alttan almaya başlamıştı.
"Ama bunun neresi ileri düzeyde güvenlik ihlali teşkil edebilecek bir unsur içeriyor."
"Üzgünüm kurallar." Kütüphane görevlisi soğuk kanlılıkla cevabını verdi. Çünkü
bunun gibi onlarca olayla günde iki üç kere karşı karşıya geliyordu. Hep
öğrenciler boylarından büyük kitaplara erişmek istiyorlar, istekleri geri
çevrilince sebepsiz kaynaklanan meraklarını gideremedikleri için çileden çıkma
çıtasına geliyorlardı. Ama bu Ravenclaw'lı biraz daha kendinden emin
konuşmasıyla ne kadar da olsa görevliyi etkilemişti ama sadece o kadar. Kitaba ulaşması için izin verilmeyecekti.


"Hey sen, önüne baksana!" Lucian, kütüphaneden çıkmış bu günkü son dersi olan Tılsım'ı girmek için iki kat yukarıdaki Tılsım dersliğine gidiyordu. İçindeki şaha kalmış hipogrifi nazikçe sakinleştirmeye çalıştı.-Kurallarmış- Son günlerde kütüphanedeki kitapların artık seviyesinin belli bir derece altında olduğuna kanaat getirmiş ve biraz daha ileri seviye kitaplara merak salmıştı ancak bu merakını o andan beri nedense giderememişti. Şimdi ise merdivenleri sinirli sinirli geçiyor tılsım dersliğine bir adım daha yaklaşırken kendinden küçük ve ayağına dolanlanlara-bina farkı gözetmeksizin- ürkütücü tonda hiç yapmadığı şeyleri yapıyordu. Aklının bendini kırmış sinir seli bir yerde dinmeye başladığında kendisini "Tılsım Dersliği" yazan bakır levhanın önünde buldu. Kapıdan içeriye girdi. Git gide yükselen sıralardan gözüne çarpan ortamlarda bir kısma oturdu ve öylece beklemeye koyuldu.

Lucian, artık sakindi. Etrafındakilerin ve nerede olduğunun farkına varmaya başladığında algıları sırasının üzerindeki üzeri örtülerle kapatılmış garip şekillerin varlığını sezdi. Onlara dokunmak aptalca ve çok düşüncesizce olurdu, belli ki profesör bunları dersin konusu için koymuştu. Cisimlerin ne olduğunu biraz sonrada görse içindeki oluşmamız merakını giderebilirdi. Sınıfındaki sıraların hepsi artık öğrencilerle dolmuştu ki bu da Lucian'a dersin başlamasının pekte uzak olmadığını farkettirdi. Profesör, sıraların karşısındaki kitaplarla dolu rafların yanında durmuş, kitap karıştırıyordu. Tam Lucian ona bakmışktı ki profesör elindeki kitabı rafa koymuş ve şimdi sıralara yaklaşmış hoşgeldin konuşmasını yapıyordu. Lucian profesörü dinlemey koyuldu. Şimdi ise profesörün konuşması sadede-dersin konusuna- gelmişti. Bu derste "reparo" tılsımını yani kırılmış ya da hasar görmüş nesneyi öğreneceklerini duyduğunda Lucian tepki vermemeye dikkat ettmişti. Bu tılsımı biliyordu, kolaylık derecesinin de farkında olmasına rağmen yanlış bir hareketiyle profesöre ve dersine karşı saygısızlık yapmak istediği son şeydi. Profesör Ruthvell , büyünün sıkıcı ama can alıcı kısmı olan teori kısmını anlatmayı bitirdikten sonra asasının tek hareketiyle Lucian'ında dahil olmak üzere tüm sınıftaki öğrencilerin sıralarının üzerindeki kumaşlar kalkarak altlarındaki sırrı ortaya çıkardılar. Profesörün onlardan isteği bu kırık nesneleri bahsi geçen tılsımla tamir etmek, eski haline getirmekti.

"Reparo!"
Lucian'ın masasındaki iki parça halindeki tahta bileklik parçaları özlemle birbirine kavuşmuştu. Lucian şimdi tılsımı tekrar söylemiş ve çatlamış gözlük çerçevesi küçük bir pırt sesiyle eski haline gelmişti. Lucian şimdi daha değişik bir yol izlemeye karar vermişti. Birazda eğlenmek istiyordu aslında yapabilitesinin olduğunu test etmek istiyordu sadece. Sıradaki iki nesneye baktı. Kırılmış ve artık görüntüyü garip yansıtan bir el aynası beraberinde büyük parçaları yanıbaşında duran kristal bir bardak. Lucian asasının tek hareketiyle ikisinide efsunlayıp düzeltmek için bir girişimde bulunacaktı. Asasını getirdi. Önce aynaya sonrada kristal bardağa olacak şekilde üstlerinde kaydırdı ve bir kere büyülü sözcüğü söyledi. Ancak durum beklediği gibi olmadı. Kırılmış ayna düzelmişti fakat kristal bardağın kırılmış parçalarıda komik bir şekilde aynada kendilerine yer bulma ümidiyle aynaya doğru hamle etmişti. Bunun sonucunda ayna tekrar çatlamıştı elbette. Lucian şimdi işi fazla karıştırmadan usulünce yaptı. Karışında görüntüsünü kusursuz yansıtan bir ayne ve ışıldayan bir bardak duruyordu. Bunlar bittikten sonra gözü parçanmış demir kafese geldi. Asasını ona doğrulttu ve demir parçalarıda söz dinlercesine kafesteki yerlerini aldılar. İşte bitmiştiş. Asa tutan elini havaya kaldırdı, profesör onu gördüğünü ima eden bir bakış attı. Bir iki öğrenciyi kontrol ettikten sonra Lucian'ın sırasının üzerine baktı ve büyücüye sıcak bir gülümseme attı. Lucian bundan memnun olmuştu.

Profesör Ruthvell, şimdi ise başka birşeyin peşindeydi. Asasını havada salladı ve masasında bir gramafon ortaya çıktı. Tahmin edilebileceği üzerine bu alet kırıktı. Profesör tüm öğrencilerin aleti düzeltmeye çalışmalarını ve başarılı olanın binasına puan vereceğini söyledi. Etrafta kalkan öğrenciler ve Lucian'ın bu öğrencilerin telaşında arkada kalması... Lucian sırasında ayağa kalmıştı ki ileride masaya bir cadının gittiğini ve tek hamle bunu onarma işini başarılı bir şekilde yaptığını gördü. Bunun üzerine hiç çaba sarfetmeden yerine oturdu. Profesör cadının binasına puan verdi ve ardından içinde dersteki performanslarından dolayı bir teşekkür de bulununan küçük bir konuşma yaptı. Bu onun bu dersteki son konuşmasıydı çünkü ardından zil çaldı. Lucian ayağa kalktı. Ezilme tehlikesinin olduğu sıraların arasında savaşarak sonunda kapıya ulaştı. Artık dersler bitmişti ancak ödevler yeni başlıyordu. Vakit kaybetmek akıl kârı sayılmazdı, o yüzden ortak salona doğru gitmeye başladı.




16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
V. Sınıflar II. Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: