Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 VI. Sınıflar II. Ders

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Chryseis Lea Ruthvell
Tılsım Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu & Admin
Tılsım Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu & Admin
Chryseis Lea Ruthvell


Mesaj Sayısı : 1559
Kayıt tarihi : 21/06/10
Yaş : 31

VI. Sınıflar II. Ders Empty
MesajKonu: VI. Sınıflar II. Ders   VI. Sınıflar II. Ders EmptyC.tesi Mayıs 14, 2011 12:49 am

    Zaman:
    - Çarşamba, ilk iki ders.

    Hava:
    - İlkbahardan yaza geçiş zamanının en son demine de hissedildiği bir gün, hafif esintili, gökyüzü berrak.

    Mekân:
    - Her seferinde sizlere farklı bir sürprizle açılan dersliğin kapıları bu kez alışılmadık bir şekilde kucaklıyor sizleri. Profesör Ruthvell’in aşina olduğunuz tarzı gitmiş gibi, zira derslikte arta kalan çok az şey var. Sınıfın değişmez unsuru, yüksekçe bir platform üzerine yerleştirilmiş öğretmen masası ve sandalyesi ile sınıfın sol duvarına yaslanmış tılsım ders kitaplarının bulunduğu uzun, “L” şeklinde bir kitaplık. Pencereler ardına dek açık, yalnızca içeri dolan berrak havanın dikkatleri dağıtmaması için açık mavi tüllerden upuzun bir set çekilmiş her birinin önüne. Sınıf bomboş, ne bir sıra ne de masa.
    İlk fark ettiğiniz unsurun, kapıdan girdiğinizde sınıfın sağ duvarı olan kısımda yirmi adet kadar küçük, bir metre yüksekliğinde masalar olduğunu söylemenizi rica ediyorum.

    Ders:
    Öğrenciler içeri girmeye başladığında Profesör Ruthvell’i orada bulamıyorlar. Her biri bomboş sınıfta alelade bir yere doğru yerleşiyor ve düzensiz bir şekilde dağılıyorlar. Hiçbirinin ne yapacaklarına dair bir fikri yok, yalnızca bir önceki dersin sonunda Profesör onlardan boş bir parşömen getirmelerini istediği için her birinin ellerinde gerekli araç gereçleri ile birlikte bu materyal var. Öğrenciler sınıfa dolduğunda Profesör Ruthvell, masasının bulunduğu platformun arkasına yerleştirilmiş olması muhtemel merdivenlerden çıkıyor ve masasının önüne geliyor, yüzü sınıfa dönük.

    “Dönemin ikinci dersine hoş geldiniz, altıncı sınıflar.” Herhangi bir duraksamaya lüzum görmediğinden ellerini göğsünde kavuşturuyor, kalçasını masaya yaslayarak devam ediyor.

    “Teknik olarak senenin başında okul yönetimine teslim ettiğim müfredatta işlemem gereken bir konu mevcut. Fakat ben bugün sizi bir nevi küçük bir değerlendirmeye tabii tutmak istiyorum.” Sınıfın tepkisini gözlemlemek için her birinin yüzüne tek tek bakıyor. Ardından kollarını çözüp arkaya, masasının üzerine doğru uzatıyor ve sol eline asasını alıyor.

    “Evet, bence pek fazla açıklamaya ihtiyaç yok şimdilik. İkişerli gruplara ayrılmanızı istiyorum, denemek sizin için daha kolay olacaktır böylelikte.” Bir yandan asasını oynatan Profesör Ruthvell’in talimatı ile sınıfın sağ duvar dibine dizilmiş olan masalar yavaş yavaş oraya doğru gelirken devam etti.

    “Freja, Pierretta. Jason, Xaiver. Baptiste, Eritheia. Serpent, Brendan. Marlon, Melodie.” Eşler, sınıfı yatay şeritler hâlinde keserek ve karşılıklı olarak üçer metre mesafe bırakacak şekilde yerleştikten sonra Profesör Ruthvell’in komutuyla hareketlenmeye başlayan masalar aniden hızlanıyor ve her öğrencinin önüne bir tanesi denk gelecek şekilde zemine oturtuluyor. Masalar elli santimetrekare kadar ve boyları bir metre civarında. Profesörün asasının bir sonraki hareketinde sınıfın sol tarafındaki duvara yaslanmış kitaplığın içerisinden her öğrenci için birer elma ve birer kristal kadeh fırlayarak masalarının üzerinde yerlerini alıyor. Profesör Ruthvell, tekrar ellerini göğsünde kavuşturduğunda söze giriyor.

    “Her birinizin masalarının üzerinde bir elma ve bir kristal kadeh var. Sizden istediğim; gözlerinizin, eşinizin asasında ve masasında olması. Kullanabileceğiniz dört adet tılsım sayacağım ve bunların dışında bir büyü kullanana rastlarsam derslikten atılır, sonuçlarını siz düşünün… İlk tılsımınız; Obscuro. Bu tılsım seçtiğiniz rakibin gözlerine siyah bir göz bandı bağlamanızı sağlıyor. Işık geçirmez ve görmenizi kesinlikle engeller. İkinci tılsım; Locomotor Mortis. Bu ise sıkıştığınız anlarda işinize bir hayli yaraması muhtemel bir bacak bağlama büyüsü. Bu iki tılsım, partnerinizi etkisiz hâle getirmeniz gereken durumlarda kullanmanızı istediklerim; elbette hangisini kullanacağınızı karşınızdakinin hamlesini tahmin ederek seçeceksiniz. Diğer iki tılsım ise asıl işlev büyüleri. Birincisi, Alarte Ascendare. Hedef aldığınız nesneyi ya da canlıyı yükseğe sıçratmaya yarayan bir büyü ve belirtmeden geçmeyeceğim; bunu elmalar için kullanacaksınız. Bir ikinci tılsım da; Evanesco. Çoğunuzun bildiği gibi cisimleri buharlaştırıp yok etmeye yarayan büyüdür. Kristal kadehlere uygulayacağınız bu büyünün ardından kadehin tek parça olarak yok olduğundan emin olmalısınız. Aksi takdirde yerinde yenisi belirecektir.”

    Profesör, platformdan aşağıya inip ilk sıradaki Feodora’nın arka çaprazında yerini aldığında son birkaç açıklamasını yapmak ve küçük bir örnek göstermek için orada bulunuyor.

    “Amacınız; partnerinizi ondan önce etkisiz hâle getirmek ve elmayı fırlatabildiğiniz kadar yükseğe fırlatmak. Bunu teknik açıdan ilk tur sayabiliriz. Bu kısmı hepinizin kolaylıkla geçeceğini inandığımdan buharlaştırma aşamasına küçük birkaç engel koydum ki bunları uygulama esnasında göreceğinize eminim.”

    Asasını çıkarıyor ve Jason’ın masasındaki elmayı hedef alıyor. Elma metrelerce yükselip dersliğin tavanına son hızla çarptığında çürüyüp ezilen yüzeyi büyücünün masasına düşüyor. Profesör Ruthvell, Jason’a yeni bir elma vermeyi ihmal etmeksizin bu kez uygulama tahtası olarak bir başkasının masasına yöneliyor ve Brendan’ı seçiyor. Büyücünün kristal kadehi buharlaşıp gözden kaybolduğunda masada yenisi belirmiyor(ki bu büyünün tamamıyla başarılı olduğuna işaret).

    “Etkisiz hâle getirme kısmını sizlere ve reflekslerinize bırakıyorum. Olası bir düello turnuvasında hanginizin başı çekeceğine dair fikir sahibi olmuş olacağım, en azından. Unutmayın, büyüyü başarılı yapamadıysanız tekrar tekrar denemek durumundasınız.”

    **

    İkinci dersin bitimine on dakika kala Profesör Ruthvell ellerini birbirine vurarak dikkati üzerine topluyor. Dersin bitişini haber vermek üzere sınıfın ortasına, öğrencilerin tam karşısına geçiyor.

    “Bugün gösterdiğiniz performans için hepinize teşekkür ederim. Dersi bitirmeden önce, bir önceki ders getirmenizi istediğim parşömenleri ne yapacağınızı izah etmem gerekiyor. Bu ders bir tılsımı uygularken dikkat edilmesi gereken püf noktalar hakkında bir çıkarım yapmış olmalısınız. Her biriniz bunları maddeler hâlinde yazacak ve en geç Cuma gece yarısına kadar teslim etmiş olacak. Bugünlük bu kadar. Tılsım’ın, Büyüce Dünya’nın temel taşı olduğunu unutmayın.”


    Eşleşmelerde önce yazan taraf hükmen ilk hamleyi yapmış olacak ve elbette bu binasına puan olarak dönecek.
    Eşlerinizin rol oyunlarını okumak zorundasınız, eğer aralarında kurgusal uyuşmazlık görürsem puanınız puf olur uçar haberiniz olsun.
    "*" Aralığında sizler, yaptığınız yada karşıladığınız büyüleri ve sonuçlarını yazıp tasvir etmiş olmalısınız.
    Ödevlerinizi teslim etmeyi unutmayın.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melodie Riley
SFL
SFL
Melodie Riley


Mesaj Sayısı : 2640
Kayıt tarihi : 25/06/10
Yaş : 29

VI. Sınıflar II. Ders Empty
MesajKonu: Geri: VI. Sınıflar II. Ders   VI. Sınıflar II. Ders EmptySalı Mayıs 24, 2011 3:20 pm

    Tılsım'a doğru yöneldiğinde, yanındaki eksikliği hisseder hissetmez boğazına takılan düğüm, birçok şeyi özetler nitelikteydi. Birkaç hafta önce Tılsım'ın ilk dersine giderlerken içinde bulundukları ve Mel'e sonsuz mutluluk aşılayan durumu hatırlamadan edemedi. Onu yanında hissetmesi, kız için en paha biçilemez hediye iken, yokluğu en derin korkularını uyandırıyordu. Her şey bir yana, en kötüsü tüm vücudunu saran ve dur durak bilmeyen suçluluk duygusuydu. O ilk görüden itibaren Cesear, elinden gelenin en iyisi ile kızı her zaman mutlu etmekle kalmamış, tüm seçimleri onun iradesine bırakmıştı. Sabırla beklemiş ve tek kelime bile şikâyet etmemişti. Tüm çabalarını göz önünde bulundurduğunda, aslında ne kadar da uğraştığını görebiliyordu kız. Ve bunların üstüne, ona yapıp yapabileceği en kötü hakaret konumuna geçebilecek olan tek bir hareketi, bir an bile düşünmeden yapmıştı. Tüm bu iç yakıcı düşünceler zihnini doldurduğunda, sanki boğazından aşağıya kor parçaları döküyorlarmış gibi bir acı hissetti Mel. O günden sonra Cesear'ı sadece belli mesafelerden görebilmişti, çünkü ne o cesaretini toplayıp yanına gidebilmiş, ne de bir kere bile olsun Cesear'ın kendisini gördüğünde yumuşayan bakışlarına şahit olmuştu. Onu her gördüğünde kaşları çatılıyor ve anında oradan uzaklaşma girişimine başlıyordu. Şimdi sınıfa doğru ilerlerken, kendisi de bu derse olduğu için gelmekten vazgeçip geçmeyeceğini tahmin etmeye çalışıyordu. Tüm kalbi ile gelmesini istese de, kendisine o derece yabancı bakışlarla bakacağı sürece neler hissedeceğinden emin bir şekilde korkuyordu. Kendisinden o kadar mı nefret etmişti bir gecede? Cevaplamamayı seçti kız.

    Tılsım dersliği yine tamamen farklı bir tema ile kucaklarken onu, diğer seferlerin aksine dikkatini profesörün mükemmel ayrıntıları ve her biri ayrı bir amaç uğruna değiştirilmiş eşyaları detaylarına kadar inceleyemedi. Dikkati bariz bir biçimde dağınıkken, tek fark edebildiği sınıfa ilk girenlerden biri olduğu ve Cesear’ın henüz orada olmadığıydı. Kafasını başka yerlere vermenin gerekliliğini anlaması uzun sürmemişti, bu yüzden veelalılığının dekor yeteneğine de yansımış olduğu belli olan profesörün bu sefer sınıfta yaptığı değişiklikleri abartılı bir merak ve dikkatle incelemeye başladı. Sınıfta değişmeyen şeylere oranla değişen şeyler daha fazlaydı, ama eskiden kalma olan bölümler hâlâ dikkat çekebilmekteydi. Profesörün öğrencilere seslenme yeri, ayrıca masasının bulunduğu yüksek platform ve gözüne her zaman güzel ve kibar görünen kitaplık yerli yerinde duruyordu. Bu kitaplık, sanki ona yaklaşan kişiyi sağdan ve soldan sarıyormuş gibi bir hava veriyordu insana, bu duyguyu seviyordu Melodie. Kitapların ve dizayn incelemenin beklenmedik bir şekilde yatıştırıcı etkisi bedenine nüfuz ederken, dikkatini bozmadan devam etmeye çalıştı. Değişen ve gözüne batan ilk şey ise sınıfın boşluğuydu. Onunla beraber kapıdan girdiklerinde karşılarında beliren sağ duvarın önünde dizilmiş ve fazla büyük olmayan yirmi civarında masa dikkatini çekti. Onların oraya boşuna getirilmediğini düşünerek konuyla ilgili bir tahminde bulunmaya çalışsa da, başarısız olacağı dünden belliydi, ipuçları oldukça sınırsız kalıyordu. Oturacak bir yerin olmamasıyla birlikte, mavinin güzel bir tonunun kapladığı geniş perdelerin örttüğü cama doğru ilerledi kız, omzundaki çantasını da kendisi ile birlikte çekiştirerek. Camdan bakmaya pek zamanı kalmamıştı ki, Ruthvell’in sesinin kulaklarına dolmasıyla beraber kafasını yüksek platforma çevirdi. Bir puta tapan insanlar sürüsü gibi gözlerini dikmiş güzel yaratığa bakarlarken, kadın kendilerini selamladı ve müfredat hakkında küçük sırrını paylaştı onlarla. Herhangi bir şeyi ‘denemekten’ bahseden profesörün ne dediğini anlayabilmesi için, asasının bir hareketiyle sınıfın ortasına doğru gelen küçük masalardan daha fazlasını görebilmesi gerekiyordu kızın. Gözlerini masalarda gezdirirken, bir an için bir başkasının gözlerini üzerinde hisseder gibi olarak o tarafa doğru döndü yavaşça. Gözlerinin tam hizasında, kalbinin ağzına gelmesine neden olan Cesear, kendisinin farkında olduğunu hiçbir şekilde belli etmeyerek ifadesiz bir yüzle profesörü dinliyordu, ya da dinliyormuş gibi yapıyordu. Bir an için gerçekten kendisini izlemesini dileyerek ne kadar umutlandığını fark ederek kendisine kızsa da, bir süre boyunca gözlerini çocuğun üzerinden ayırmadı. Bu birkaç çalıntı saniyeyi hak ediyordu. Başkalarına belli etmemeye özen gösterdiği derin bir nefes alarak onun kokusunu içine çekebilmeyi dilese de, yeterince yakınında değildi. İstediğini elde edemeyen bir mağlup edasıyla dikkatini tekrar profesöre yönlendirdi.

    Profesörün talimatlarıyla Marlon ile karşı karşıya geldiği an ile ikisinin de önüne küçük masalardan birinin yerleşmesi bir olmuştu. Masaya bir göz atarken, dolaplardan fırlayan kadeh ve elmaya dikkatini ancak masasının üzerine geldiklerinde fark edebilmişti. Dokunmadan onlara da göz gezdirdi, kafasında oluşan küçük senaryoları bir düzene koymaya çalışırken profesör ona yardımcı olacak şekilde açıklamaya başladı. Obscuro, Locomotor Mortis, Alarte Ascendare, Evanesco. “…Bu kısmı hepinizin kolaylıkla geçeceğini inandığımdan buharlaştırma aşamasına küçük birkaç engel koydum ki bunları uygulama esnasında göreceğinize eminim…” Anlattıklarını bir kere daha uygulamalı göstermek için kurban seçiği bir kadeh ve bir elmanın icabına baktıktan sonra, Mel çoktan kafasını eğmiş ve gözlerini önündeki nesnelere dikmiş bir şekilde düşünmeye başlamıştı bile. Gözlerini bağlamayı tercih edecekti, bacak bağlama büyüsünden daha fazla zaman kazandıracağı düşüncesiyle düşünceli bir biçimde gözlerinin önüne düşen kaküllerini düzeltti. Profesör arka plana çekilip sahneyi öğrencilere bıraktığında, bir kereliğine göz göze geldi iki Ravenclaw’lu. Neredeyse aynı anda asalarını çektiler, ama Melodie, Ruthvell anlatmaya başladığından ve ne yapacağından tam olarak emin olduğundan beri sol elini asasında beklettiği için, daha hızlı davrandı. Sadece o tek saniye bile ona yetmişti. “Obscuro!” Aniden havada beliren siyah kumaş, çocuğun suratına doğru ilerleyip gözlerini kuşatırken sinirli bir ses çıkaran Marlon, elleri ile gözlerini saran bağı gevşetmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Birkaç saniye bile kaybetmemek için kolay kısımdan başlayarak elmayı asasının tek bir hareketiyle havaya fırlattı, Ruthvell’inki kadar kuvvetli olmasa da, tavana değebilmişti. Yanlış yapmanın ona daha fazla zaman kaybettireceğini bildiği için dikkatini toplamak için bir-iki saniye kadar bekleyerek kristale yöneldi. “Evanesco.” Büyü, istediği bir biçimde işleyip geriye kristal kadehten iz kalmayacak şekilde kaybolurken, küçük bir gülümseme dudaklarına yerleşmişti bile. Son kalan işi olarak çantasından bir parşömen çıkarttı ve gülümsemesi hâlâ dudaklarında dururken yazmaya başladı. Genel olarak not aldıktan sonra, daha sonra açıklamak üzere çantasına koydu tekrar. Gözleri bir gücün etkisindeymiş gibi kendiliğinden onun olduğu tarafa doğru dönerken, kontrol kendisinde değil gibiydi. Dudaklarında donup kalan gülümsemesi, çocuğun duygusuz, ona bakmayan, ama bir o kadar da özlediği kusursuz yüzünü görmenin bir sonucuydu.


25 - Olağanüstü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
VI. Sınıflar II. Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: