Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 II.Sınıflar I.Ders.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Blaise Charbonneau
Şu anda Muggle'sınız. Lütfen rütbe başvurusunda bulununuz.
Blaise Charbonneau


Mesaj Sayısı : 89
Kayıt tarihi : 01/03/11

II.Sınıflar I.Ders. Empty
MesajKonu: II.Sınıflar I.Ders.   II.Sınıflar I.Ders. EmptyCuma Mart 04, 2011 8:02 pm

    Dersin Konusu : Saçı Havaya Dikme İksiri.
    Dersin Profesörü : Quietra Mcaeux
    Ders Zamanı / Hava Durumu : Pazartesi İlk Ders | Yağmurlu
    Dersin İşlendiği Yer : İksir Dersliği.
    Dersin İşlenişi : Saçı Havaya Dikme İksiri Yapılışı.

    Profesör Mcaeux, topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses eşliğinde koridorda yürümektedir. Onu tanıyan bir kaç son sınıf öğrencisine selam verir. Gülümsemekten yüzü gerginleşmiş ve ağrımıştır. Gireceği ilk ders dolayından içine basan heyecandan kurtulmaya çalışıyordur profesyonel görünmek için. Adımlarını hızlandırır. Sınıfın kapısının önüne geldiğinde derin bir nefes alır ve kapıyı açar. Ritmik adımlarla içeri girer ve sınıfın tam ortasında durur. Sıraların neredeyse dolu olması ona güven vermişcesine süzer öğrencileri. Tekrar gülümseyerek bakar ve kendini tanıtır.

    " Adım Quietra Mcaeux. Bay Allison'ın yardımcısıyım. Sizin ve dördüncü sınıfların derslerine ben gireceğim. Bir giriş konuşması planlamadım ve gerek duymuyorum. Zamanla bana alışacağınıza eminim. Ve dersimde sorun istemiyorum. "

    Sınıftan belli belirsiz mırıltılar yükselir. Bunun iyiye işaret olduğunu düşünüyordur. Heyecanı azalmış, gevşemiştir. Öğrencilerin onu sevdiğini umuyordur. Masasına yönelir ve deri çantasını bırakır. Gözleri üzerinde hissedebiliyordur. Kemik çerçeveli gözlüklerini ve İksir kitabını çıkarır. Gerek olduğunu düşünmese de hazırda bulundurmanın iyi olacağını düşünür. Kollarını ellerinde birleştirip masaya yaslanır.

    " Bu gün yapacağımız iksir, Saçı Havaya Dikme iksiri. Kolay gözükebilir, ama emin olun çaba gerektiriyor. Malzemeler herkesin masasında. Süreniz başlamıştır. "

    Kısık bir şak sesiyle bütün öğrencilerin önünde malzemeler ve kazanlar belirir. Öğrenciler iksire başlar. Zaman hızlı bir şekilde geçmektedir. Profesör, buğulu camdan çiseleyen yağmura dalar. Bu sırada sürenin bittiğini haber veren zil çalmıştır. Öğrenciler iksirle ilgilenmeyi bırakır ve profesöre dönerler. Profesör, sıraların arasında tek tek dolaşıp iksirleri inceler. En iyi hazırlanan iksirin sahibini tebrik eder ve toparlanmalarına izin verir. Sınıf tamamen boşaldıktan sonra çantasını alıp odasına doğru yürümeye başlar.

    Malzemeler :
    Sıçan Kılı.
    Trol Kanı.
    Kurbağa Bacakları.
    Yılan zehri.
    Keleker Kuyruğu.
    Ayrıntı ve püf noktalar : İlgi çekici Rp'ler bekliyorum. Dersin işleyişine uymalı. İksirin hazırlanış bölümüne dikkat edeceğim. Görsellik ve yazım hatalarını da değerlendireceğim. Bunlar size artı puan kazandıracaktır.
    Verilen Ödev : İlk ders şerefine ödev yoktur.
    Dersin Akışı : Olumlu geçmiştir. Bir sorun yaşanmamıştır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathaniel Thunder Ewans
Slytherin II.Sınıf
Slytherin II.Sınıf
Nathaniel Thunder Ewans


Mesaj Sayısı : 29
Kayıt tarihi : 11/04/11
Yaş : 31
Lakap : Tank! --Ama Miles, Nate diyor bana--

II.Sınıflar I.Ders. Empty
MesajKonu: Geri: II.Sınıflar I.Ders.   II.Sınıflar I.Ders. EmptyPaz Nis. 24, 2011 1:51 pm

Gözlerimi açtım ve kendimi soğuk bir banyoda buldum. Hangi ara buraya gelmiştim? Nasıl buraya geldim? Neden geldim? Gözlerimi ovuşturdum etrafa baktım. Başımı yasladığım klozetten alıp gözümün önünde duran iki çift ayağa baktım. Yavaşça bakışlarımı yukarı kaldırdım ve onu gördüm. Yine bana kötü kötü bakıyordu. Yine rahatsız etmiştim sanırım onu. Belki de tuvaleti kokuttuğum içindir? Klozete bakılırsa gece kusmuşum. Gece uyanmışım, kusmuşum, sonrada ya bayıldım ya da uyuya kaldım. Kaygan zeminde doğrulmaya çalışıp çocuğun göz hizasına geldim. Bir şey demesini bekliyordum ama tek laf söylemeden banyodan çıktı. Ama bu bile rahatsız olduğunu belirtmeye yeterdi. Banyodan çıkıp yatakhaneye dönünce çocuğu göremedim. Hemen çıkmış olsa gerek. Burada daha fazla durup öğürmemi izlemek istemiyordur sanırım. Dolaptan üniformamı çıkarıp giyecektimki geceliğimin ne halde olduğunu yeni farkettim. Sanırım sadece klozete kusmamıştım. Her yerim kirlenmişti. Bir duş alma fikri cazip geldi ve sıcak suyun altına girdim yıkanmaya başladım. Sıcak su başımdan aşağı akarken düşünceliydim. Neden kustuğumu düşünüyordum. Daha geçenlerde doğru düzgün kahvaltı etmeye başlamıştım ama şimdi tekrar kusmuştum. Hatırlamıyordum ama kusmuştum. Sanırım şifacıya uğramann vakti geldi de geçiyor. Yoksa böyle giderse bir sabah kendimi banyoda değilde bir tabutta bulacağım. Ki bu sefer o çocuk gelip bana bakamayacak. Duşumu alıp üstümü giyindim ve büyük salonun önüne geldim. Hayır. Bu sefer girmeyeceğim. Aç değilim! Tam arkamı dönüp iksir dersliğine gidiyordumki yine o çocuk. Karşımda dikilmiş bana bakıyor. Ama bu sefer öfkeli. Neden öfkeli ve neden sürekli beni takip ediyor? Bana buradan geçemezsin gibi bakıyor. Sanırım yine kolumdan tutup beni yemeye zorlayacak. O tutmadan gitmeye karar verdim ve bahis oynayan uzun boylu çocuğun yanına oturdum. Demek ki o da Slyhterin'miş. Çocuğa selam verip gülümsedim ve önümdeki tabağa baktım. Yine benim için hazırlanmıştı. Korkarak yanımdaki boş yere baktım. Çocuğun orada olacağını sanıyordum ama yoktu. O zaman beni zorlayan kimsede olmayacağını düşünüyordumki kapıda çocuğu gördüm. Dik dik bana bakıyordu. Yememi bekliyor gibiydi. Çatal bıçakla önümdeki lokmayı daha küçük lokmalara ayırdım yanımdaki çocukla sohbet etmeye çalıştım. "Bahisler nasıl gidiyor dostum? Bir gelişme var mı?" diye sordum ciddi bir şekilde. Sevecen bir tavırla soramazdım çünkü o bunu haketmiyor. Çocuk ağzı bir ton dolu yemekle konuşarak bahislerin harika olduğundan ve Miles ile Rawenclaw'da ki bir kızın eşit bahisle ilerlediğinden bahsediyordu. Bende o arada tabağımdaki bütün yiyecekleri artık kırıntı haline gelene kadar doğramıştım. Her lokmayı ağzıma götürdüğümde konuyu başka yöne çekip konuşmaya çalışıyordum. Yemek yemek istemiyordum. Yeter ki o çocuk kapıdan bana dik dik bakmayı kessin. Ve işte. Çocuk gitmiş. Çatalla bıçağı bir anda fırlattım ve yerimden kalkıp büyük salondan çıktım.

İksir dersliğine doğru ilerlerken yanıma Miles gelip benimle sohbet etmeye çalıştı. Sürekli bana Nate diyordu. Hoşuna gidiyor olmalıydı. Hiç Thunder ya da Nathaniel demiyordu. Ya da bazı burnu havada tipler gibi "Bay Evans" demiyordu. Çok samimiymişiz gibi bana kısaca "Nate" diyordu. Rahatsız değilim aslında. Hiç yoktan biri benle konuşuyor. Ne kadar okul çevresinde yeşil-sarı birleşimi hoş karşılanmasada kuralları yıkmak eğlenceli olabilir değil mi? Dersliğin kapısına gelip içeri girdiğimizde o iki çocuğun direkt bana baktığını gördüm. Aslında tek o iki çocuk değil. Bir kaç kişi daha bana baktı. Ya da Miles'a. Bilemiyorum. Yoksa bahsi herkes biliyor mu? Ve benim, bahsi en çok oynanan çocukla yakınlaşmam bütün paraları kapacağım hissinimi uyandırıyor? Aslında amacım o değil. Amacım sadece daha iyi bir büyücü olmak. Ve ailedeki Slytherin lekesini ortadan kaldırmak. Babam ve abim pek memnun değil açıkcası bu konuda. Ama yapacak bir şey yok. İş işten geçti. Boş bir sıra bulup beraber oturduk. Kısa boylu bahisçi yan masadan bize bakıp lanet okuyor gibiydi. Korkmaya başlıyordum aslında. Bakışlarımı onlardan alıp Miles'e çevirdim. "İksir konusunda nasılsın? Ben pek iyi değilim. Bazen malzemelerin sırasını karıştırıp doğaçlama yapabiliyorum ve sonuç olarak bir kara bulut dalgası suratımı kaplıyor. Bu nedense çok sık oluyor. Belki çok dalgın olduğum içindir. Bir ara pratik yapalım mı?" diye sordum. Çocuktan olumlu yanıtlar alırken profesör derse başlamıştı. İlk önce kendini tanıttı. Profesörün asistanıymış aslında. O zaman korkacak bir şey yok. Hem giriş konuşması hazırlasada kimse dinlemezdi bence. Dinlemeye pekte meraklı değilim açıkcası asistanları. Profesör rahat hareketlerle yapacağımız büyü konusunda bizi bilgilendirdi ve bir anda malzemeleri önümüze serdi. Malzemelere baktıkça mide bulantım aklıma geliyordu. Yenilcek şeyler olmasada farkeder mi. Ben yenilcek şeyleri görünce kusuyorum. Anca dikkatimi başka yöne yöneltirsem kusmam. Bu yüzden bir an önce iksire başlamaya karar verdim. Kazanın altını yaktım ve suyun kaynamaya bıraktım. Kurbağa bacaklarının derisini ince ve küçük bir bıçakla soydum ve diklemesine doğramaya başladım. Daha sonra doğradığım uzun parçaları küçük küçük doğramaya başladım ve bir kenara bıraktım. Trol Kanı ve Yılan zehrini kazana yakın bir yere koydum. Trol kanının ısınması gerektiğini sanıyordum. Sonuçta Trol kanı. Keleker kuyruğunu aldım ve bu sefer daha küçük bir bıçakla, daha çok kürdan kadar küçük ve ince olanla kuyruktaki kılları yoldum. Az gözüküyorlardı ama sonuçta işe yarar şeylerdi. Keleker kuyruğundan elde ettiğim kılları sıçan kılının üstüne dağıttım ve ikisinide bir poşete doldurup içine bir damla yılan zehri damlattım. Poşetin ağzını kapatıp karanlık bir köşeye bıraktım kılsız keleker kuyruğuna döndüm. Kuyruğun içine açıp içindeki etleri ayırdım ve küp küp doğrayarak artık kaynamış olan kazana attım. Etsiz ve kılsız keleker kuyruğunun içine ısınmış Trol kanını kattım ve bir anda köpürmeye başladı kuyruğun içi. Ama sonra köpürme sona erdi ve kuyruğun içindeki suyu kazana atıp saat yönünün tersinde 15 defa çevirdim. Şimdi beklemem gerekiyordu. Etin o karışımı emmesi gerekiyordu. Ve bu arada artık kıllar yılan zehriyle toz haline gelmeştir. Poşeti ufak bir sallamayla hazırdı. Miles'e dönüp ne yaptığına baktım. Sanırım beceremiyordu. Sanırım sadece KSKS konusunda bilgiliydi. Bu beni üzsede bir bakımada mutlu ediyordu. Sonuçta artık yan masadaki iki çocuk bana kötü kötü bakmıyordu. Hem onlarında pek iyi olduğu söylenemezdi. İksirden midir yoksa iksirin başarısızlığından mıdır ikisininde saçları dimdikti. Ama başarmış olduklarını sanmıyorum. Poşetteki kılları hafif ovaladım ve poşetin ağzını açıp kazana döktüm. Etrafı büyük bir toz bulutu kaplamıştı. Sanırım başaramamıştım ama bundan sonra geri dönemezdim. Profesör teker teker iksirleri inceledi ve surat ifadesinden olmadığını sezdim. Hiç yoktan denedim ama. Sonuçta yapamayacağımı biliyordum ve sanırım Miles'de başarmış sayılmazdı. Profesör arkadaki bir kızı tebrik etti ve herkes ona baktı. Mavi cüppeli bir kız. Mütevazı ve gözlüklü. Farkettimki bu bahsi geçen diğer kızdı. O, yan masadaki iki çocuğa baktım ve birinin yüzü gülüyordu. Ama diğeri nefretle doluydu. Sanırım farklı kişilere bahis oynamışlardı. Profesör ödev vermeyeceğini açıklayıp dersin bittiğini haber vermiştir ve toparlanıp kolumu Miles'ın omzuna attım. "Evet, nereye gidiyoruz şimdi bakalım? Bana nerede ders vermek istersin?" dedim ve sınıftan çıktık.


Değerlendirme:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Miles Eages
Hufflepuff II.Sınıf
Hufflepuff II.Sınıf
Miles Eages


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 10/04/11
Yaş : 31
Lakap : Kasıntı olur, Buzluk olur...

II.Sınıflar I.Ders. Empty
MesajKonu: Geri: II.Sınıflar I.Ders.   II.Sınıflar I.Ders. EmptyPaz Nis. 24, 2011 4:29 pm

Hiç bir şeyi takmamanın verdiği rahatlık hissi ile bir küfür savurdum. Tiffany yanımda ağzımı kapattı ve bana çok kısa gelen bir süre sonra Hufflepuff ortak salonunun önündeydim. Tiff bana bakıp birşeyler söylüyordu. Şifonyer gibi birşey ama değildi sanırım. Umursamadım ve önümde duran tabloya baktım. O da şifonyer diye bağırıyordu bana. "Felis" dedim artık yatağıma girmek istiyordum. Felis de Hufflepuff salonun şifresiydi işte. Tiffany salona girmeme yardım ederken ona dönüp "Felis latince kedi demek." dedim kayık bir suratla. Sonra da sendeleye sendeleye yatakhaneye çıktım. Geç olduğu için etrafta kimse yoktu. Yatakhaneye gidip yatağıma attım kendimi. Sonra da sadece tuvalete koşup kustuğumu hatırlıyorum.

Sabah uyandığımda başım çok ağrıyordu. Oda arkadaşlarımın hepsi etrafıma birikmişlerdi. Doğrulduğum anda başıma daha kötü bir ağrı girdi ve ister istemez inledim. İyi olup olmadığımı, dün neden zil zurna sarhoş olduğumu, profesörlere yakalanmadığım için şanslı olduğumu söyleyip durdular. İyi niyetli olduklarını biliyordum ama sadece başımı daha çok ağrıtmaya yaradılar. Onlardan uzaklaşıp kendimi tuvalete attım. Lavaboyu suyla doldurup kafamı içine soktum. Nefesim bitene kadar böyle durdum ve sonunda kafamı kaldırıp aynaya baktım. İğrenç bir haldeydim. Göz altı torbalarım, renksiz dudaklarım, kan toplamış gözlerim ve donuk bakışım. Hogsmeade gezisine giden çocuklardan 2 şişe alkol alıp hepsini kafama dikmiştim ve bunun iyi bir fikir olmadığını şimdi anlamıştım. Kafamı tekrar suya daldırdım ve ağzımdaki tüm havayı suya tükürdüm sonra kafamı geri çıkardım. Gözlerimi ovuşturup tuvaletimi yaptım. Artık tam anlamıyla ayılmıştım. Başım ağrıyordu tabi ama biraz bakımla dünkü rezaleti çıkaran çocuktan bambaşka birine dönüşebilirdim. Yıkandım, saçımı taradım, dişimi fırçaladım ve tabi ki parfüm. Tuvaletten çıktığımda çalışkan ve başarılı çocuk kimliğime dönüşmüştüm.

Büyük salona gidip etrafa bakınmadan Hufflepuff sırasında yemeklere abandım. İnsanların bana baktıklarını biliyordum. Bazıları inek görüntüm yüzünden, bazıları da dünkü serseriliğim yüzünden bakıyordu herhalde. Rimbauer arkamdan geçerken enseme bir tane yapıştırdı. O acıyla kafamı kaldırınca karşımda Tiffany'i gördüm. "Aptal! Ne diye o kadar içtin anlamadım ki? Profesörlerden seni kaçırdığım için şanslısın!" diye yüzüme vurdu dünkü olayı. Gözlerimi kaçırıp bir teşekkür geveledim. Yüzüme dik dik baktığını biliyordum. "Kendine çekidüzen ver!" dedi tükürürcesine sonra da gitti. Sadece parfümünün kokusu kalmıştı. Benim açlığımı da alıp götürmüştü. Daha fazla orda duramadım ve ayaklanıp büyük salondan çıktım. Kapıdan geçerken de Slytherin masasına dik dik bakan bir çocuğa çarptım. Sert bir şekilde beni itti, ondan uzaklaşıp bahçeye yöneldim ama dışarısı yağmurluydu. Arkamı dönüp iksir sınıfına gidecektim ki Nate'i gördüm. Yanına koştum ve benden beklenmeyen şeyi yapıp konuşmaya başladım. Sinirlerim bozuktu ve demin ne yapacağını bilememe anından sonra değişiklik iyi gelirdi. İksir dersini sevmediğimden başlayıp bir kaç şey söyledim. Benim için fazla konuştum bile sayılırdı. Normalde insanlara soyadları ile hitap ederdim ama ona Nate demeyi tercih etmiştim. Çünkü anladığım kadarıyla kimse ona bu ismile hitap etmiyordu. Etseler de direk Nathaniel diyorlardı. Nate benim için özeldi demek ki.

Birlikte sınıfa girdiğimizde gözleri üstümde hissettim. Dün zil zurna sarhoş olan çocuk, şimdi saçını yandan ayırmış eski haline dönmüş derse giriyordu. Ben olsam ben de bakardım. Nate'i takip edip yanındaki kazanın arkasına geçtim. İksir konusunda iyi olmadığını söyledi. İksir benim en iğrenç olduğum dersti işte. Rezildim bu konuda. Sosyalleşmek kadar kötü olduğum bir konu tariflere uymak olduğu için hiç bir zaman düzgün iksir hazırlayamamıştım. Neyse ki Nate bana sormadan kaptırıp konuşan biriydi. İksir konusunda pratik yapar mıyız diye sorunca kafamı salladım. Neden olmasın? Ki o sırada profesör konuştu. Asistanmış falan feşmekan dedikten sonra iksir yapımı zamanı geldi. Kazanlar ve malzemeler önümde biriktiğinde Nate'e şöyle bir bakış attım.

Parmaklarımı çıtlatıp kazanın altını yaktım. Bu sırada da kurbağa bacaklarını ince ince doğramaya başladım. İnceliklerine özen gösteriyordum. Hepsi 1 santimetre olmak zorundaymış gibi. Yanımda cetvel olsaydı onunla ölçerdim. Neden böyle takıldığımı bilmiyorum sadece iksir dersini sevmediğimi ve arada dalıp gittiğimi biliyorum. Son kurbağa bacağını da doğrarken kazanın kaynadığını, hatta bayadır kazanın kaynamış olduğunu içindeki sıvının da yarıya indiğini farkettim. Paniğe kapılıp yılan zehrini kazana boşalttım. Sıvı zehirin mor rengine büründü hemen. Ben de ateşi kıstım. Kurbağa bacağı parçalarını trol kanına attım. Trol kanı ve kurbağa bacağı karışımı bezelye çorbası gibi birşey olmuştu ve kokusundan öğürüp duruyordum. Elimi yelpaze gibi yüzüme salladım kokudan kurtulmak için. Kereker kuyruğunu ezmek istediğimden elime bıçak aldım. Kuyruğa abanıp vıcığını çıkardım sonra üstüne de Trol kanı ve kurbağa bacağı içeren korkunç karışımın birazını döktüm. Bi de üstüne kıkırdayıp "Ehe sote oldu." diye sesler çıkardım. Artık iyice sıkılıp tüm malzemeleri kazana attım ve başından beri karıştırmayı unuttuğumu farkettim. Kaşığı elime alıp kazanın içine bastırdım, iki üç tur çevirdikten sonra kaşığın hafiflediğini farkettim. Çıkardığımda kaşığın eridiğini ve sadece sapının kaldığını gördüm. "Oha..." sSanırım herkesinki bitmişti ve benimki kesinlikle doğru olanlar arasında değildi. Profesörün asistanı Rawenclaw bir kızı kutladı. Kız nedense bana bakıp uyuz uyuz sırıttı. Pek umurumda değildi açıkçası.

Ders de böylece bitmiş oldu. Ellerimi yıkayıp çantamı kucakladım. İçini boşaltmadığım için toplanmam da gerekmemişti. Aniden omzuma atılan bir kolla yerimden sıçradım. Nate'di bu. Boğazımı temizleyip "Bilmiyorum. Bence iksir çalışmalıyız." dedim. Aslında kesinlikle iksir çalışmam gerekiyordu. Her ders böyle saçmalamayı kesmeliydim.


Değerlendirme:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
II.Sınıflar I.Ders.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: