Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

  1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )

Aşağa gitmek 
+2
Darien Ioannou
Edna Jarvis
6 posters
YazarMesaj
Edna Jarvis
Şu anda Muggle'sınız. Lütfen rütbe başvurusunda bulununuz.
Edna Jarvis


Mesaj Sayısı : 281
Kayıt tarihi : 18/11/10
Yaş : 34

 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) Empty
MesajKonu: 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )    1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) EmptyPtsi Ara. 27, 2010 6:50 pm

Dersin Konusu: Strateji Genel Tanımı ve Stratejik Oyunlar
Dersin Profesörü: E. Jarvis
Ders Zamanı/Hava Durumu: Kar Fırtınası
Dersin İşlendiği Yer: Savaş Arenası yanındaki büyük ahşap Savaş Sanatı derslikleri.
Dersin İşlenişi:


    Sınıfa ne bir dakika eksik ne bir dakika fazla, tam vaktinde giriyorum. Sınıfın doluluğu beni şaşırtıyor çünkü dışarıdaki kar fırtınasına rağmen sıcacık ortak salonunu bırakıp koca bir bahçeyi aşan öğrencilerin tercihinin bu yönde olması, pek öğrencilik mesleğinin ahlakına uygun gelmiyor. Yine de sınıfımın doluluğundan olan hoşnutluğumu hafif bir tebessümle göstermeden edemiyorum. Ardından bakışlarımı ve başımı cama doğru çeviriyorum ve

    “Savaş sanatı dersine hoş geldiniz! Bu benim sizleri ilk görüşüm ve sizin de dersi almaya başladığınız ilk dönem. Pekala, ilklerimiz üzerinde konuşmaya devam edeceğim fakat hepinizin birkaç gündür devam eden kar fırtınasından ne kadar şikayetçi olduğunu, özellikle büyük salondaki yemek fasıllarından çoğu kez işittim. Fakat sezonun sonunda bu dersin düellosunu verirken, böyle havaların SS’de ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş olacaksınız.”

    Diye kesin ve kendimden emin bir şekilde tamamlıyorum sözlerimi. Bakışlarımı tekrar sınıfa çevirip daha ciddi ve biraz daha yüksek bir ses tonuyla yeniden başlıyorum anlatmaya:

    “ Strateji, uzun vadede önceden belirlenen bir hedefe ulaşmak için izlenen yoldur. Biz kısa ve öz olarak bu şekilde tamamlıyoruz fakat stratejinin tanımı bile stratejiktir ve her kelimesinin altında bir hedef ve sizi o hedefe götüren yol yatar. “

    Daha söyleyeceklerimi bitirmediğimin farkındayım fakat söylediklerime görsellik katmak için cüppemin iç gözünden hızlıca asamı çekiyorum ve arkamda duran tahtada stratejinin tanımının belirmesini sağlıyorum. Asamı çok belirgin olmayan hareketleri tahtada harikalar yaratıyor ve bunu bazen öğrencilerden çok kendim için yaptığımı düşünüyorum ister istemez.

    “ Bir stratejiyi kurmak için uzun vadeden bahsediyor tanımımız. Buradaki uzun vadenin göreceli olduğunu bilmeniz çok önemli. Çünkü bir dönem içinde hangi derslere ne kadar çalışacağınız veya hangi çalışma metotlarını kullanacağınız o dönemin tümünü kapsayabilir; fakat yanlışlıkla yolunuzun düştüğü –Yanlışlıkla olduğunu umuyorum, bence bahçenin o yakasına bile geçmemelisiniz- yasak ormanda karşılaşacağınız bir yaratık için bir dönemlik strateji kurmak, şanslıysanız dönemin geri kalan kısmını hayatta tamamlamanızı sağlayabilir ancak. O zaman burada bahsi geçen uzun vadenin, aslında stratejiyi kuracak kadar uzun olduğunu – bu bir dönem de olabilir, birkaç saniye de – unutmamak gerekir. “

    Sözlerimi biraz da yorgunluk hissiyle beraber tamamlıyorum. Dersin bitimine daha on beş dakika kaldığının farkındayım fakat tahtada şekillenen ödev ve öğrencilerin bu kar fırtınasında koca bahçeyi aşıp diğer derse yetişmek zorunda olduklarını da hesaba katmalıyım. Derin bir nefes alıp dersin son sözlerini söylüyorum:

    “ Tahtada beliren sizin strateji ödeviniz, sizden bunu on satırlık bir paragraf halinde parşömene yazıp bana baykuşlarınızla (Rpout: PM yoluyla) yollamanızı istiyorum. Ödev teslim süresi bir sonraki derse kadar, fakat derste aktif değilseniz bile, ödevinizden alacağınız notun sizi iyi bir yerlere getireceğini bilmenizi isterim. Edna Jarvis ile bir SS dersinin daha sonuna gelmiş bulunuyorsunuz, İyi günler. “

    Sınıftan hızlı adımlarla çıkıp aynı barakada fakat farklı bir bölmede olan odama gidiyorum.



Verilen Ödev: Bir arazi koşulu seçerek (Kayalık, Sisli, Kar Fırtınalı, Bataklık, Orman veya sizin seçiminize kalmış herhangi bir koşul) bu arazinin size sunacağı avantajları ve dezavantajları açıklayarak yazınız.
Dersin Akışı: Derste olumsuz bir şey olmadı.



En son Edna Jarvis tarafından Perş. Şub. 03, 2011 1:26 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darien Ioannou
Gryffindor IV.Sınıf
Gryffindor IV.Sınıf
Darien Ioannou


Mesaj Sayısı : 78
Kayıt tarihi : 06/01/11
Yaş : 31

 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )    1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) EmptyPtsi Ocak 10, 2011 3:19 pm

O günün nasıl başladığını bilmiyordu genç büyücü. Bütün gece oldukça garip rüyalar görmüştü. Hatta bir rüyayı uyanıkken gördüğünü bile düşünüyordu. Gözlerinin yarı açık olduğundan emindi, tıpkı yunuslar gibiydi. Tek gözü açık uyumuştu işte ama neden olduğunu bilmiyordu. Normalde hafif bir uykuya sahip olduğu doğruydu ama daha önceden hiç uyurken uyanık olduğu hissine kapılmamıştı. Dalgınlıkla hafif terlemiş ellerini pantolonuna sürttü. O günkü ders programına göz gezdirdi. Küçük kırmızı kâğıtta Savaş Sanatı dersine girmesi gerektiği yazıyordu. Savaşın bir sanat olduğundan haberi yoktu. Onun bildiği savaş, ani taktiklerle gerçekleşirdi. Karşındakini savunmasız bırakır ve kendini korumaya alırdın. Daha sonra da işini bitirirdin –bayıltırdın ya da onu bağlardın. Sanki daha önce herhangi bir savaşta bulunmuş gibi düşündüğünü biliyordu genç büyücü. Ama savaş sadece geniş bir alanda gerçekleşen, silahların konuştuğu –ki bu durumda silahlar, asalar oluyordu- bir olay değildi. Her an, her yerde olabilirdi. Hayat büyük bir mücadele olduğuna göre savaş da sayılırdı. Çoğu güçlükle karşılaşılır ve onları yenmeden huzura erişemezdin. Bu durumda Savaş Sanatı, biraz da felsefik bir ders oluyordu. Dersliğe doğru yürümeye başladığında, boynunun tutulmuş olduğunu hatırladı. O gün, biri ona seslendiğinde ani bir dönüşle ağrısını ikiye katlamıştı. Bunun için en küçük kıpırdatışında büyük bir ızdırap çekiyordu. Boynuna sardığı ince bir atkı bütün hareketlerini engelleyemiyordu. Bundan dolayı arada sırada küçük iniltiler çıkardığı da oluyordu.

Derslik bahçelerde olduğu için kendisine yakın bir mesafedeydi. Temiz hava almak için çoktan yeşilliğe çıktığından, fazla yürümesine gerek kalmamıştı. Ahşap dersliğin içerisi, genç büyücünün beklediğinden daha boştu. Topu topu iki öğrenci gelmişti. Belki de dışarıda kar fırtınası olmasından dolayı öğrenciler gecikiyorlardı. Hava, genç büyücüye göre çok da kötü sayılmazdı. Karlı havaları seviyordu, okul döneminde ona göre en eğlenceli zaman kar yağdığı zamandı. Acımasızca atılan kartopları, ağzına ve burnuna dolan pamuksu yumuşaklığa sahip kar. İşleri kötüleştiren tek şey fırtınanın bastırmasıydı. Bu, karları sert buz kütlelerine çeviriyor ve işin eğlencesini bozuyordu. Yine de yollarda kayıp düşen öğrenciler ve hatta profesörler, Slytherin öğrencilerinin ilgisini çekiyordu anlaşılan. Daha hiç düşmediği için kendini şanslı sayıyordu. Ahşap sınıfta kendine düzgün bir yer seçti ve oraya yöneldi. Kendisinden sonra sınıfa girenlere inceleyici bir bakış atmaktan kendini alamıyordu. Cübbelerinin içindeki kravata bakmadan, bazıları hangi binalardan olduklarını açıkça belli ediyordu. Etrafındakilere küçük birer cisimmiş gibi bakanlar, ellerinde kalın kalın kitaplar taşıyanlar ve diğerleri… Öğrencilerin hemen ardından sınıfa, profesör girdi. Diğer öğretmenlere göre daha açık bir tene sahipti. Dudakları doğal bir kırmızı rengiydi ve gözleri, sınıfın en arkalarından bile görülebilecek kadar maviydi. Gülümsemesi de etrafındakilere güven aşılıyordu. "Vay canına." diye mırıldandı oldukça kısık bir sesle.

Profesör, ders hakkında kısa bilgiler vermeye başlamıştı. Stratejinin kavramından bahsetmiş ve pencereden de görülen kar fırtınası hakkında yorumunu dile getirmişti. Bu havanın, düellolarda ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştı. Neden diye bir soru oluştu genç büyücünün kafasında. Bu fırtına düello sırasında iki tarafın da görüşünü bozmaktan başka bir işe yaramazdı. Karşı tarafın dezavantaja düştüğü kadar sen de düşerdin. Geldiğini görmediğin bir büyü, sonun olabilirdi. Genç büyücü bunu düşünürken, profesörün asasını eline alışını izledi. Sonra da tahtada büyü ile yazılan kelimelere baktı. Tekrar konuşmaya başlayan profesöre döndürdü gözlerini, dediği hiçbir kelimeyi kaçırmak istemiyor gibi bir hali vardı. Bu yüzden oturduğu yerde farkına varmaksızın öne doğru eğilmişti. Dediklerinden tek bir anlam çıkarabilmişti, dönem sonunda test edilmek üzere Yasak Orman’a gönderilebilecekleri. Oraya daha önceden gitmişti, dedikleri kadar korkutucu bir yer sayılmazdı. Belki de hiç garip bir yaratıkla karşılaşmadığından dolayı bunu düşünüyordu. Ya da profesörü yanlış anlamıştı, genç büyücünün düşündüklerini demek istememiş olabilirdi. Tekrar konuşmaya başladığında ödevleri hakkında bilgi veriyordu. Baykuşunu kullanıp on satırlık ödevi teslim etmesi gerekecekti. Zaten Ursus çok çalışan bir hayvan değildi, neredeyse göbek bağlamıştı. Bu değişiklik ona iyi gelecekti. Dersin sona erdiğini duyunca ister istemez şaşırdı. İsminden kaynaklanarak daha aksiyonlu bir ders beklemişti ama yaptığı tek şey oturmak olmuştu. İlk derslerinde belli ki profesör, onları yormak istememişti. Diğer ders neler olacağını kim bilebilirdi ki? Ödevi küçük bir not defterine not ettikten sonra sessizce dersliği terk etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Monica Treveaux
Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı
Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı



Mesaj Sayısı : 469
Kayıt tarihi : 15/12/10

 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )    1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) EmptySalı Ocak 11, 2011 4:01 pm

    Öğle vaktini Aleksa ile geçirirken çok eğleniyordu genç cadı. Yarı günlük yorgunluğunu böylece atabiliyordu. Arkadaşlarıyla vakit geçirmek gibisi yoktu. “Orada havalar nasıl?” diye bağırdı. Kendisinden en fazla on metre uzakta duran Aleksa’nın yüzünde acımasız ve dikkatli bir ifade vardı. Omuz silkişini gördü Svetlana, kafasında bir taktik belirlemişti ve ona göre hareket ediyordu. Artık hissedemediği elinin içinde, sıkıp sertleştirdiği karı ona doğru fırlattı. Aleksa’nın sola eğilmesi ile boşluğa giden kartopunu asabi gözlerle süzdü. “Tam bir cambazsın Aleksa, bu işin eğitimini almış olmalısın.” derken yüzüne alaycı bir ifade oturtmuştu. Yanağının yanından geçip, gözden uzaklaşan diğer bir kar kümesine baktı. “Ayrıca iyi bir nişancısın da.” diye mırıldandı. Gözleri şaşkınlıkla kocaman, yanakları al al olmuştu. Soğuk zaten oldukça açık renk olan tenine işlemiş, onu daha solgun göstermişti. Ellerine geçirdiği açık yeşil eldivenleri çekiştirdi. Aleksa’nın nemlenmiş, aralarından su damlacıkları ve kar taneleri görülen saçları dağılmıştı. Onun da ya soğuktan ya da heyecandan yanaklarında kan toplanmıştı. Yüzündeki tebessüm “Pes mi?” der gibiydi. Yerden biraz kar aldı ve iki elinin arasında düzleştirdi. Sonradan bir ucundan tutup, havaya kaldırdı. “Tam beyaz bayrak sayılır mı, bilmiyorum. Ama elimdeki en iyi şey bu.” Aleksa’nın da elindeki karı yere bıraktığını görünce, kartopu savaşının sonlandığını anladı. Öğle tatilinin yarısı geçmişti ve iki Slytherin öğrenci hiçbir şey yememişti. Svetlana yere oturdu ve yavaşça geriye doğru uzandı. Aleksa’nın sorgulayan bakışlarını üzerinde hissediyordu. “Fırtına o kadar da kötü sayılmaz.” dedi, kollarını iki yana açıp hareket ettirirken. Yukarıdan bakıldığında melek yapıyordu, yanına gelip bakıldığında ise saçma sapan hareketler. Yanında Aleksa’nın kıkırdadığını duydu. Uzandığı yerden kalktı ve yaptığı şekli bozmamak için dikkatlice davranarak iki adım uzağa yürüdü. Aleksa, yaptığı meleğe yaklaşıp baş bölgesinin üzerine iki boynuz çizmişti. Şimdi melekten çok bir şeytana benziyordu. “Hey!” diye sızlandı Svetlana. Başına doğru ilerleyip, boynuzların üstüne bir hale çizmeye çalıştı. Aleksa, daha demin durduğu yerden ona bakıyordu, sinsice gülümsüyordu. “Daha çok bir eşek arısına benziyor.” Genç cadı bu benzetmeye gülmeye başladı, ayağıyla yaptığı meleği –ya da her neyse onu- bozdu. Artık dersliğe gitmeleri gerekiyordu. Gerçi yeterince savaş stratejisi üzerine çalışmışlardı. Kar fırtınasında yürümek, oyun oynamaktan daha zordu. Svetlana giydiği botların tabanının düz olmadığına emindi ama o an, öylelermiş gibi hissediyordu. Gözlerini önüne dikmiş, dengesini korumaya çalışıyordu. O an, bir çığlık kar fırtınasının sessizliğinin arasına karışınca, Svetlana ne olduğunu anlamak için başını kaldırıp etrafına bakındı. Aleksa’yı göremediğinde kuşkulanmaya başlamıştı. Onun söylenmesini duyduğunda, sesin geldiği yöne başını çevirdi. Aleksa, iki bacağı iki yana açılmış bir şekilde, buzun üzerinde oturuyordu. Küçük bir bebeğin oturuşu gibiydi bu. Svetlana içten gelen bir kahkaha krizine tutuldu. Kahkahası o kadar şiddetliydi ki ayaklarının yerden kesildiğini fark etmedi bile. Belinin sızısını, Aleksa’nın gittikçe güçlenen kahkahasını ve yerden gelen soğuğu fark edince bir şeylerin ters gittiğini anladı. Daha demin Aleksa’ya güldüğü pozisyondaydı ve gülmekten gözlerinden yaş gelmişti. Oturduğu yerden ilk doğrulan Aleksa oldu, Svetlana da hemen ardından ayaklandı ve paltosunu temizledi.

    Derse ikisi de geç kalmak istemiyordu, bu yüzden daha dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladılar. Ahşap, geniş alana girdiklerinde sıcak, yüzlerine burmuştu. Kim bilir nasıl görünüyorum, diye düşündü genç cadı. Sabahleyin özenle taradığı saçları tam bir karışıklık içinde olmalıydı. Elleriyle beceriksizce saçlarını bir düzene sokmaya çalıştı. Pencere kenarlarında bir yere oturup profesörü beklemeye başladılar. Bu sırada, Svetlana ellerini yüzünün yan taraflarına dayamış, al al olduğunu tahmin ettiği yanaklarını normal rengine döndürmeye çalışıyordu. Profesör içeri girdiğinde onun da soğuktan nasibini aldığını fark etti genç cadı. Onun da saçları birbirine girmiş durumdaydı ama o, bunu sorun ediyor gibi görünmüyordu. “Stratejinin tanımı bile stratejiktir.” demesi, oldukça kafa karıştırıcıydı. Elbette savaşlarda bir plan hazırlamalı ve onu takip etmelisin. Aleksa bu durumu iyi biliyor gibi görünüyordu. Basit bir kartopu savaşı yaparken bile karşısındakini gözlemliyor, bir sonraki davranışını tahmin ediyordu. Kendini ona göre savunuyordu. Ve karşısındaki atışını yapıp savunmasız hale geldiğinde de atakta bulunuyordu. Ama vuramıyordu… Demek ki bir savaşta strateji kadar beceri de büyük bir önem taşıyordu. Zaten planı uygulayamadıktan sonra yapmanın ne anlamı olurdu ki? Bu tıpkı bir Patronus yapmaya benziyordu. Büyülü sözcükleri de, büyüyü yaparken neyi düşünmen gerektiğini de bilirdin ama yapman, kabiliyet ve büyük bir sabır gerektirirdi. Genç cadı, gözlerini profesörünkilere dikti ve dediklerini anlamak için özel bir çaba gösterdi. Kar fırtınaları eğlenceliydi, Svetlana’ya kendi yurdunu hatırlatıyordu. Ve yalnız geçirdiği kışları… Gözlerini sınıfın tavanına çevirdi, profesör konuşmaya devam ediyordu. Yasak Orman hakkında bir şeyler diyordu. Bir insan yanlışlıkla nasıl öyle bir yere gidebilirdi ki? Hafızasını kaybetmiş falan olması gerekirdi ki bu da kulağa oldukça imkânsız geliyordu. Ya da çıldırmış olmalıydı, kendinde olmamalıydı. Kinaye… Profesör pekâlâ kinaye de yapmış olabilirdi. Aleksa’ya döndürdü başını, o direkt önüne bakıyordu. Profesörü dinliyor olmalı diye düşündü Svetlana ve kendisi de dinlemeye devam etti. İlk dersten ödev vermesi genç cadının canını sıkmıştı. Avantaj ve dezavantaj konusu basitti elbette ki. Dersin bitiminde çantasında taşıdığı şey yüzünden gülümsüyordu. Aleksa da eşyalarını toplamayı yeni bitirmişti ki onu dürtükledi. “Çantamda poşet var. Sonraki dersin SYB değil mi? İstersen oraya kadar kayabilirsin.” dedi ve kahkahalara boğuldu. Derslikten çıkarken Aleksa, Svetlana'yı onaylamaz bakışlarla süzüyordu. Beli falan acıyordur, diye düşündü genç cadı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sherry Fionnuala
Hufflepuff IV.Sınıf
Hufflepuff IV.Sınıf
Sherry Fionnuala


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 22/01/11

 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )    1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) EmptyÇarş. Şub. 09, 2011 12:36 am

‘Ah lanet olsun, Sher!’ Kızgın ses kazağından içine dolan kar ile Hogwarts avlusunda yankılanırken çok uzak bir mekândan kısa bir kahkaha ona karşılık vermişti. Sherry Fionnuala, dördüncü sınıf bir Hufflepuff öğrencisi. En büyük meziyeti bitmeyen neşesi ve yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesi... Yüzünü çevreleyen sarı buklelerine, kenarı yırtılmış cübbesine ve sarı eldivenlerine bulaşmış karı silkeleyerek Savaş Sanatı dersliğine koşuyordu. Genç kızın çözülmüş bağcıkları, başına gelecek olan felaketin sinyallerini ona gösterebilmek için sağa sola sallansa da, acele ettiğinden yeşil gözleri bu ayrıntıyı pek umursamıyordu. Çünkü bu dönemde derslere geç kalmak ve girmemek yüzünden sınıfta kalırsa, annesinin birçok şeye yasak getireceğini belirten mektubunun çığırışı bir an olsun kulaklarından silinmiyordu. O yüzden uykusundan feragat ediyor, korkuluk olarak nitelendirdiği profesörlere sabırla katlanıyor, akşam yemeği hariç gün içindeki tüm yemekleri kaçırıyordu. Dersliğe ulaştığında olan olmuş ve ayakkabısının bağına basarak kapıdan paldır küldür içeri dalmıştı. Neyse ki utanarak kafasını kaldırdığında profesörün gelmediğini, arkadaşlarının ona başlarını sallayarak baktığını ve yine mi? der gibi kaşlarını kaldırdıklarını görünce hafifçe sırıtmış, dilinin ucunu ısırarak, onlara göz kırpıp kendini taburelerden birinin üzerine bırakıvermişti. Üzerindeki cübbesini çıkarıp, cebinden bir tane kurabiye ağzına atmıştı ki yeni derslerinin, yeni profesörü sınıfa girivermişti. Zorla yutkunarak kurabiyeyi midesine göndermiş, ağzının kenarına bulaşmış kırıntıları hemen silmişti.

Savaş Sanatı?... Hmm… Savaş?! Profesör… Sanatı savaş? Cık cık cık. Sherry profesörü gördüğünde beyninden akıp giden düşüncelere engel olmadan kadını incelemeye devam ediyordu. Savaş… Kelimesinin içeriğinden bile yükselen sertlik karşılarındaki naif kadının vücudunda nasıl şekil buluyordu acaba? Globalleşen iki dünya arasında büyü gücüne sahip olarak hüküm süren bir ırk gibiydiler ve o ırk ki muggle’lardan beter birbirlerine kin duyuyor, can alıyordu. Sırf bu klişe diyarda, öğreneceği ve öğrenecekleri kanlı bir ders daha eklenmişti hayatlarına. Profesörün hoş görüntüsüne rağmen dersin acımasızlığı bedenindeki savunma mekanizmasını tetikliyor, içindeki iyi olma çabasından meydana gelen dürtülere kalkan oluyordu. İlk izlenimi kesinlikle kötüydü, dersliğe girerken var olan acelesinden dolayı etrafı incelememişti lâkin yeşil gözleri şimdi ürkekçe etrafta geziniyordu. Ta ki Savaş Sanatı Profesörünün konuştuğunu işitinceye kadar, ondan sonra gözleri kilitlenmişti ve sindiği taburede nefes bile almaktan çekinerek kadını dinlemeye başlamıştı. Büyük ormanlarda, yırtıcı hayvanlar dev bir zarafete sahiptir. Sessizce yürür, havada süzülür ve avına aniden saldırıp, hiç beklemediği anda altın vuruşu yaparlar. Oysa ne kadar güzeldirler, asil görünürler, o şansız görüntüyü görünceye kadar. Ağızlarına dolan kan önce dişlerine bulaşıp daha sonra dudaklarının kenarından aktığında iştahla o kanı geri çekerler. İşte savaş budur. Kana susamışlık ve şimdi onlar kana susamanın, ayrıca kana susamış olabilecek başkalarının avı olmaktan kurtulmak için bir şeyler öğreneceklerdi öyle mi? Sherry dişlerini sıktı ve belli etmeden tuttuğu nefesini bıraktı. Bu derse hoş gelmemişti, zihnini kaplayan korku değil sadece tiksintiydi, aslında hayır korkuyordu çünkü savaşı ve savaşmayı öğrenmek istemiyordu ama zorunlu olan bir dersten de sınıfta kalamazdı.

Kar savaş için önemliydi demek. Oysa kar saftı, ne güzel. Saf olan her şeyi kana bulayıp kirletmek için çaba göstereceklerdi. Profesörün otoriter sesine Sherry’nin karşıt görüşleri karışsa acaba severek yaptığı belli olan bu dersi yinede bize verir miydi ya da bakanlık ne yapardı diye düşünmeye başlayan genç kız bir yandan da dudağını kemiriyordu. Bayan Jarvis’in her bakışında, her tonlamasında, tekin olmadığını düşündüğü her hareketinde daha bir siniyordu yerine, görünmez olmak istiyordu ya da bir an önce zamanın geçmesini ve onu boğan bu dersten kaçıp kurtulmayı düşlüyordu. Genç profesör dersi hakkında bilgiler verirken Sherry her bilgi için daha fazla hayıflanıyordu. Daha ilk tanışma gününden onlar için neler planlamıştı böyle. Tahtada beliren görüntüye ilgisiz nazarlarla bakarken kafasında hala birbirlerini asıp kesen gladyatörleri canlandırıyordu. Ta ki düşlerinin en korkunç kelimesini duyuncaya kadar; yaratık... Ben hiçbir zaman çirkin ördek yavrusundan kuğuya dönüşüp sonsuza kadar güzel kalmayacağım, ben güzelden her zaman çirkine dönüşebilen bir ucube olacağım. Sherry nefes almakta zorlandığını hissediyordu, ince parmakları boğazına gitmiş ovalıyor ve nefes alabilmek için yol açıyordu. Brendan’nın ona bakan gözlerine yok bir şey der gibi karşılık vermişti. Ne bekliyordu ki? Bu ders savaşı öğretiyordu ve her türlü şeyle savaşmayı öğreteceklerdi onlara. Bir gün kendine hâkim olamayıp sinirlendiğinde ve şeş kaza çok sevdiği bir dostuyla burun buruna geldiğinde, belki bu derste öğrendiği stratejileri aklına getirirdi. İsterik bir gülümseme dudaklarını zorladı, çevresine baktı, sevdiği, değer verdiği kişiler ve o; yaratıklara karşı savaşabilirdi. Kısaca ona. Onun gibi bir ucubeye. Her mükemmelliğin bir bedeli var ise bu veelalığın bedeli çok ağırdı. Daha fazla dayanamayacağını hissettiği anda profesör ödevini vermiş ve dersini bitirip sınıfı terk etmişti. Genç kız belli belirsiz bir ses ile ‘Sonunda…’ diye mırıldanıp profesörün hemen ardından kendini sınıftan dışarı atmış ve hızlı adımlarla ona işkence eden bu mekândan uzaklaşmaya başlamıştı.

Avluya ulaşıp kendini kara bıraktığında ödevi almayı unuttuğunu fark etmişti ama daha sonra alan birinden ödevi alıp, teslim tarihinin son günü baykuşuyla profesöre yollayabileceğine karar vermişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucian Luxsouer
Seherbaz
Seherbaz
Lucian Luxsouer


Mesaj Sayısı : 345
Kayıt tarihi : 13/08/10
Yaş : 30
Lakap : Luke

 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )    1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) EmptySalı Şub. 22, 2011 4:42 pm

Yumuşak, beyaz soğukluk...
Cübbesine sıkıca sarılmış ve titrememek için kendini tutan Lucian sırtında pekde ağır olduğu söylenemez bir çantayla yerdeki karları ezerek şatodan ayaklarının direnmesine karşın çıktı. Saçlarına değen beyazlıkları hissedebilmesi ve yerdeki karı ezmesiyle bir süre böylelikle yol almıştı. Yolunda yanlız değildi. Onun gibi Savaş Sanatı dersine gitmeye çalışan öğrencilerin oluşturduğu bir tanınmayan insan sürüsü vardı. Lucian gözlerini yürürken yere dikti ve birazdan gireceği sınıfın sıcak havasını düşünerek kendi içinde bir sıcak belirmesi için çalıştı ancak başarısız olmuştu. Asasını çıkarıp etrafa alevler savurmak istedi fakat tabikide bu olabiletisi düşük bir hayaldi.
Sonunda sınıfa vardığında buz tutmuş ellerinin çözüldüğünü ve birden sanki az önce arkadan bir beden kilitleme laneti yemiş hissediyordu. Kendine bir yer bulduğunda dersin başlamak üzere olduğunu gördü. Profesör'ün de tam bu sırada dersliüe gfeldiğini gördü. Bu yıl bu dersi ilk kez alacaktı. Tabi bu durumda içinde bazı soruların belirdiğini biliyordu ancak kendine sabırlı olması gerektiğini ve birazdan tüm sorularına cevap bulacağı hakkında söz verdi. Tüm dikkatini toplayıp Profesörün konuşmasını dinlemeye koyuldu.

Profesör, Lucian'ın içindeki bazı sorulara yavaş yavaş cevaplar getiriyordu ders hakkında ve kendi hakkında konuşmasını baştan aşağıya dinleyen Lucian zamanın hızlı geçtiğini Profesörün bir ara soluklanmak için durduğunu sonra da ağır tempoda konuşmasını sürdürmesinden yola çıkarak farketti. Sonunda ise artık dersin sonu geldiğini anladı. Çünkü profesör asasıyla tahtaya ödevlerinin ne olduğunu yazıyordu. Lucian'a genelde teorikten ibaret bir ders gibi gelen Savaş sanatının ikinci dersini şimdiden beklemeye başlamıştı. Dersi sevmeye çalışmıştı. Profesörün anlatışı zaten dersin hiçbir anının sıkıcı geçirmemişti.
Ders hakkında kendi kendine değerlendirmeler yapan Lucian şimdi geldiği yolda tekrar yürüdüğünü farketti. Soğukluğu şimdi daha fazla hissedecek gibiydi ama saha kısa sürede. Başını kaldırıp baktığında sonu görünmeyen duvarların önünde olduğunu gördü. Dev canavar gibi duran şatonun açılmış ağzından girdiğinde Lucian'ın içindeki soğuk kendini hemen başka duygulara teslim etmişti bile. Lucian bir sonraki dersi için dersliğe doğru yol almaya başladı. Her zaman yaptığı monotonlukla...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kevin Jonas Pedersen
Hufflepuff IV.Sınıf
Hufflepuff IV.Sınıf
Kevin Jonas Pedersen


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 22/02/11
Yaş : 33

 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )    1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak ) EmptySalı Mart 01, 2011 11:44 am

Hogwarts, aniden bastıran kar fırtınasının etkisi altındaydı. Bir hafta içinde her yer beyaza boyanış, karın kalınlığı yarım metreye ulaşmıştı. Kar eğlenmeye gelince çok iyiydi; ama iş bir yerden başka bir yere gitmeye gelince -özellikle de ders için- çekilmesi zorunlu bir çileydi adeta. “Dersi falan boş ver, on metre ilerisini göremiyorum.” dedi Kevin huysuzca. Genişçe bir pencerenin ağzına oturmuş, yağan karı seyrediyordu. Dizlerini göğsüne doğru çekmişti ve kafasını soğuk cama dayamıştı. Nefesi camı buğulandırdığından her nefes alışında görüş alanı daha da daralıyordu. “Hadi dostum, sadece birazcık kar. Hızlı davranırsak hissetmeyiz bile.” Kevin arkasından bir yerden gelen sese karşı bir süre tepkisiz kaldı. Soğuğu pek sevmiyordu ve dışarıda onu bekleyen şey soğuğunda ötesinde bir şeydi. Yine de ilk defa girecekleri dersi çok merak ettiğinden, yerinden kalkıp üzerine ne bulursa geçirmeye başladı. Bir yandan da arkadaşı Dean’e kaçamak bakışlar atıp laf yetiştiriyordu. “O zaman dua edelim de hızlı davranabilelim. Yoksa kardan adam yapmamıza hiç gerek kalmayacak.” Arkadaşı sadece gülmekle yetinirken Kevin giyinmeyi sürdürdü. Son olarak fularını da boynuna sıkıca sarıp arkadaşına döndüğünde, dışarıda yağan kar şiddetinden hiçbir şey kaybetmemişti. Kevin son bir kez pencereden bakıp iç geçirdi. İşte günün zorunlu çilesi başlıyordu…
~~
Kevin henüz sıkılaşmamış karın üzerinde katur kutur yürürken üşümüyordu. Üst üste giydiği giysiler işe yaramıştı –ama üzerindeki ağırlıkta arttığından dengesini sağlamakta biraz zorlanıyordu. Gözlerini kardan korumak için mümkün olduğunca kapatmıştı; kar yağışıyla birlikte esen şiddetli rüzgâr, özellikle karı gözlerinin içine itiyordu çünkü. O ana kadar on beş dakikalarını alan yolculukları tam düşündüğü gibi geçiyordu. Açıkta kalan tek yeri olan yüzü soğuk yüzünden yanmaya başlamış, üzerindeki yükle kar üzerinde yürümek onu yormuştu ve bunlar yetmezmiş gibi tam dersliğin kapısının önüne gelmişken kayıp sırtüstü yere kapaklandı. Yardımına koşan yine Dean oldu. Elini uzatıp Kevin’e kalkması için yardım etti. “İyi misin?” diye sordu ihtiyatla. Kevin sadece başını ileri geri sallamakla yetindi. Sinirlenmişti ve konuşacak durumda değildi. İçinden birkaç okkalı küfür savurup tekrar yürümeye başladı. Birkaç dakika içinde de, başka bir sorun yaşamadan Savaş Sanatları dersliğine ulaştılar. Kevin içinden derin bir oh çekip ahşap kapıyı iteledi ve sıcacık sınıfa adımını attı. Sınıf neredeyse boştu. Dean’e dönüp imalı bir bakış fırlattı. Bu havada bahçeyi aşıp buralara kadar gelmek delilikti ve bu deliliği ancak üç beş kişi göze alabilmişti işte. Dean Kevin’in imalı bakışlarına karşılık sırıtıp saatine baktı. Kevin ise o sırada çoktan sırasına oturmuş soyunmaya başlamıştı. Birkaç saniye içinde Dean de hemen yanındaki sıraya kuruldu. Halinden memnun görünüyordu. “Sen bile geldiğine göre bence sınıfın geri kalanı birazdan burada olur. Daha dersin başlamasına on beş dakika var.” Kevin cevap vermedi. Sakince üzerine geçirdiği giysilerini çıkarmaya devam etti. Ama sonra bu sessizlik oyunundan sıkılıp konuşmaya başladı. “Umarım geldiğimize değer, bence dersi Hogwarts’daki bir sınıfta işlemeleri daha mantıklı olurdu.” Dean bir süre düşünceli görünüp başıyla onayladı. Her ne kadar kardan Kevin kadar şikâyetçi olmasa da bu konuda aynı şeyleri düşünüyor gibiydi. Kevin yine sessizlik yaşanınca, çantasına uzanıp parşömenini ve tüy kalemini çıkardı. Ders için sabırsızlanıyordu…
~~
Profesör tam zamanında sınıfa girdi. Bu arada sınıf Dean’in dediği gibi dolmuş, gürültü seviyesi bir hayli artmıştı. Kevin, profesörün sınıfa girmesiyle kendine çeki düzen verip arkasına yaslandı. Heyecanı daha da artmış, ani sıcaklık değişiminin de etkisiyle kulakları cayır cayır yanmaya başlamıştı. Profesör konuşmaya başlayınca dikkatle onu dinledi. “Savaş Sanatı dersine hoş geldiniz! Bu benim sizleri ilk görüşüm ve sizin de dersi almaya başladığınız ilk dönem. Pekâla, ilklerimiz üzerinde konuşmaya devam edeceğim fakat hepinizin birkaç gündür devam eden kar fırtınasından ne kadar şikayetçi olduğunu, özellikle büyük salondaki yemek fasıllarından çoğu kez işittim. Fakat sezonun sonunda bu dersin düellosunu verirken, böyle havaların SS’de ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş olacaksınız.” Profesörün ne demek istediğini pek anlamamıştı. Kar fırtınasının bu derse nasıl bir katkı sağlayacağı hakkında aklına bir fikir gelmiyordu. Profesörün dediğine göre bu soruların cevaplarını bulabilmek için biraz beklemesi gerekiyordu. “Strateji, uzun vadede önceden belirlenen bir hedefe ulaşmak için izlenen yoldur. Biz kısa ve öz olarak bu şekilde tamamlıyoruz fakat stratejinin tanımı bile stratejiktir ve her kelimesinin altında bir hedef ve sizi o hedefe götüren yol yatar.” Kevin hemen tüy kalemine uzanıp profesörün söylediklerini not etmeye başladı. Bir yandan da yazdıklarını kafasında tartıyor, profesörün vermek istediği mesajı kavramaya çalışıyordu. Yazmayı bitirdiğinde kâğıdında yazanların bir kopyasını tahtada gördü. Oradan da bir defa okuyup her şeyi iyice kafasına yerleştirdi. “Bir stratejiyi kurmak için uzun vadeden bahsediyor tanımımız. Buradaki uzun vadenin göreceli olduğunu bilmeniz çok önemli. Çünkü bir dönem içinde hangi derslere ne kadar çalışacağınız veya hangi çalışma metotlarını kullanacağınız o dönemin tümünü kapsayabilir; fakat yanlışlıkla yolunuzun düştüğü –Yanlışlıkla olduğunu umuyorum, bence bahçenin o yakasına bile geçmemelisiniz- yasak ormanda karşılaşacağınız bir yaratık için bir dönemlik strateji kurmak, şanslıysanız dönemin geri kalan kısmını hayatta tamamlamanızı sağlayabilir ancak. O zaman burada bahsi geçen uzun vadenin, aslında stratejiyi kuracak kadar uzun olduğunu – bu bir dönem de olabilir, birkaç saniye de – unutmamak gerekir.” Kevin, profesörün söylemek istediklerini anladığını düşünüyordu. Profesör açıklama yaparken birçok kez strateji kurduğunu fark etmişti. Sadece bunu strateji kurmak için yapmamıştı, yani bilinçli olarak strateji kurmamıştı –ama hayatında her zaman strateji kavramı olmuştu. Verilen dersten tatmin olmuş şekilde ve yeni bir şeyler öğrenmiş olmanın keyfiyle arkasına yaslandı ve profesörü dinlemeye devam etti. “Tahtada beliren sizin strateji ödeviniz, -Kevin hemen bakışlarını tahtaya kaydırdı- sizden bunu on satırlık bir paragraf halinde parşömene yazıp bana baykuşlarınızla (Rpout: PM yoluyla) yollamanızı istiyorum. Ödev teslim süresi bir sonraki derse kadar, fakat derste aktif değilseniz bile, ödevinizden alacağınız notun sizi iyi bir yerlere getireceğini bilmenizi isterim. Edna Jarvis ile bir SS dersinin daha sonuna gelmiş bulunuyorsunuz, İyi günler.” Hemen tahtada yazan ödevi de parşömenine geçirip giyinmeye başladı. Aslında daha dersin bitiminde on beş dakika vardı ama şikâyetçi değildi. Ne de olsa önlerinde uzun ve karlı bir yol vardı ve gün henüz sona ermemişti. Sonunda giyinmeyi bitirdiğindeyse sınıf çoktan boşalmış, yine Dean ile yalnız kalmıştı. O da kapının yanında durmuş haince sırıtıyordu. Kevin bu duruma sinir olsa da bir şey demedi. Son olarak çantasını da omzuna atıp kapıya doğru yürümeye başladı. İşte günün zorunlu çilesi yeniden başlıyordu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
1. Ders (4. 5. ve 6. Sınıflar için ortak )
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Ders Arşivleri-
Buraya geçin: