Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 Necromancer Kurgusu | (Soyları Tükenmiştir)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Matthew Wood
KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu & ZAY Lideri
KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu & ZAY Lideri
Matthew Wood


Mesaj Sayısı : 2125
Kayıt tarihi : 14/06/10
Yaş : 33

Necromancer Kurgusu | (Soyları Tükenmiştir)  Empty
MesajKonu: Necromancer Kurgusu | (Soyları Tükenmiştir)    Necromancer Kurgusu | (Soyları Tükenmiştir)  EmptySalı Kas. 09, 2010 8:19 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


Gölgeler içinde gizlenmiş olan biteni izliyordu. Büyü… Böyle bir gücün insanlara verilmesinin ne kadar büyük bir hata olduğunu artık görebiliyordu. O çocuk buraya gelmişti. Yanına ve ona yaklaşamıyor, dokunamıyordu. Kendisinden çok daha kadim bir güç bunu engelliyordu. Yerdeki kıvranan bedene baktı. Voldemort’un bir başka lanetli parçası… İşte onu alabilirdi. Dakikalarca onu alacağı anın gelmesi için bekledi. Dakikalarca süren konuşmada Dumbledore’un çocuğa kendini açışını adeta günah çıkartmasını dinledi. Çocuk yok olduğunda ise mekân King Cross’tan bir yola dönüştü. Bu sefer mekanı değiştiren Ölüm olmuştu. Bu yol onun dünyaya kapısıydı. Ne yazık ki kapı kapalıydı. Şimdilik sadece buraya geçenleri almakla görevliydi. Yavaşça yaşlı büyücüye yaklaşırken yüzünde yılansı bir gülümseme vardı. “Kendileri icad ettiler ha… O üç küçük aptal mı? Yalan yeteneğine diyecek yok Dumbledore.” Kahkahası bomboş yolda yankılandı. Büyücünün o neşeli bedeninin kasıldığını hatta titrediğini fark etti. Dünyadaki onca ırk arasından sadece büyücüler korkardı bu kadar kendisinden… Bu korku onlara öyle şeyler yaptırmıştı ki artık hadlerini aşmışlardı. Ama yadigârları ya da horkulukları icad etmek… İşte bu yalandı. “Yadigârlar ve hortkuluklar… Birisi benim eğlencem diğeri de besinimdi. Dünyada yürüdüğüm zamanlarda, ilk önce hortkuluk büyüsünü yarattım. Bir büyücünün kulağına fısıldadığımda hem benim için can aldılar, hem de ölümlerinden sonra karanlık ruhlarını bana vereceklerini kabul ettiler. Bana dönmemeyi umuyorlardı. Ama şu Voldemort bile parça parça geldi bana… Ben gibi sabırlı birisi için pek de uzun bir süre değil bu. Bu şekilde binlerce ruh beni besledi ve onlarla güçlendim.” İskelet elleriyle Dumbledore’un bedenine dokundu. Artık bir ruh olmasına rağmen güçlü bir aurası vardı. Pek çok Hogwarts müdürünün yaptığını yapmış ve arafta kalarak ruhunu portrelerden oluşan bir dünyaya hapsetmişti. Ama hayattan bıkmış pek çoğunun aksine Voldemort’u geri almasında kendisine yardım etmişti.

“Senin hakkında çok araştırma yapmıştım. Şüphelerim vardı ama artık eminim. Her zaman böyle oyunları sevdin değil mi, Ozan Beedle” Bu sözle birlikte gülümsedi Ölüm… Herkes kendisini soğuk ve amansız karanlık bir yaratık sanatkârdı. Hatta bazı mugglelar kendisinin oraklı bir iskelet olduğunu sanardı. Oysa gerçekte bir sanatkârdı o… En büyük sanatı da dünyadaki kaostu. “Ah… O en sevdiğim isimdi. Ne yazık ki hüsranla sonuçlanan bir isim. Ölüm yadigârlarının eğlencem olduğunu söyledim ama onları ilk yarattığımda onlar benim son şansımdı.” Gözleri öfkeyle kısılırken bu deliğe kapatıldığı anı hatırladı. Bir ışık parlak ve sonsuz bir ışık onu buraya kadar itmişti. O ışığın özü kendi gücünün ötesindeydi. Sevgi denilen az önce Dumbledore’un ballandıra ballandıra anlattığı güçtü. “O”nun gücü. Büyücülerin asasından cennetin hayvanları şeklinde çıkan patronuslar. Hem kendisinin hem de çocuklarının büyük düşmanıydı. “Bir tür anahtar verdim ölümlülere benim kapımı açacak. Ama neden aynı zamanda birazcık eğlenmeseydim ki? Onların şarj olması için ruhlara ihtiyacım vardı ve bunun için bir kitap bıraktım insanlara. Gerçek olan masallar hakkında. Şimdiye kadar sen dâhil pek çok kişi o kitaptaki tuzağa düştü ve seve seve verdi ruhunu.” Yüzüne bir gülümseme yayılırken yerdeki kıvrılan ruha elini uzattı. Elinden çıkan morumsu ateş bedeni kapladı ve kendine çekti. İstese şu anda çıkabilirdi, zira kendi planı buydu. Ancak Dumbledore’a söz vermişti ve bu sözden dönmeyecekti. “Dünyayı şimdi kurtardın büyücü. Ama çok yakında onlar yeniden uyanacak ve öldürmeye başlayacak. Ölen ruhlar beni besleyecek. Sonunda da dünyaya inmemden başka çare olmayacak. O zaman geldiğinde çocuklarım bana dönecek. Son bir şarkı yazacağım onlarla birlikte. Büyücüler için masalsı bir destan… O son şarkıya başladığımda dünyada sevgi kalmayacak.” Sözlerinin bitmesinden sonra arkasını dönerek uzaklaştı sonsuz yoldan geriye doğru.

***
Ne kadar zaman geçmişti bu yola son gelişinin üzerinden? Elli yıl? Belki altmış? Zamanın bir önemi yoktu. İnsanlar ancak bir ömürlük zaman kadar dayanabilmişti. Lordun kalkan düzeni yeniden kuruluyordu. Çok geçmeden beslendiğini hissetti. Öldüren lanet yeniden kullanılmaya başlamıştı. Salazar uzun yıllar önce kendi özünü çalarak yapmıştı o laneti ama üzülmüyordu bunun için. O lanet her kullanıldığında güç bedenine daha da doluyordu. Bu kadar fazla olduğu son seferde çocuklarını yaratmıştı. Dünyada şimdi ruh emici olarak biliniyorlardı. Eskiden ölüm meleği olarak bilinirlerdi. Ta ki kendisini buraya tıkan o lanet herif onları kendisinden çalana kadar. Sonraları büyücülerin uşağı olmuşlardı. Onları yöneten sihirli flüdünü kim kullanmışsa onun olmuşlardı. Ölüm’ü en çok kızdıran da buydu. Eskiden eğlencesi olan yadigarların sırları çözülmeye uğraşılıyordu. Gerçek güçleri bulunursa bu gerçekten büyük bir tehlike olurdu. Böyle bir güç insanlara geçmemeliydi. Bu yüzden artık onların zamanı dolmuştu. Kendisini bağlayan hiçbir şey yoktu. Yürümeye devam ettiğinde sonunda karşısına yine o çıkmıştı. Dumbledore… Yüzüne yine bir gülümseme yayıldı. “Eee… Dumbledore. Sana söz verdim ve onları sınadım. Tıpkı büyük efendimizin bizden istediği gibi… Ama onlar yine aynı şeyi yaptılar. Yine öldürdüler ve beslediler beni. Şu insanlar gerçekten, yaramazlar. Her iki anlamda da...” Tiksintiyle baktı ona ve dünyadaki diğerlerine. Sonra mor bir alevle onu ve diğer ruhları almaya başladı. Kendisine kurban olan her ruhu almasıyla daha da büyüyor güçleniyordu. Yolun sonunda görünen ışığa yavaşça süzülerek yaklaştı. Sonunda oraya varmıştı. Sallanan bir tül perdesi kapıyı örtüyordu. Dışarıya doğru adımını attı.

Tam bu sırada içeri giren bir görevli onun çıkışına tanık olmuştu. Gözleri iri iri açılarak baktı gördüğü şeye. “Se… Sen. Oradan mı çıktın? Daha önce hiç…” O daha sözünü tamamlamadan önce hızla ona doğru ilerledi ve soğumuş elini adamın göğsünün içine doğru soktu. Adam birden parlamaya başladı sonra içindeki ışık söndüğünde bir an her yer karardı. Birkaç saniye içerisinde her şey normal hale büründü. İçeriden çıkan beden kaybolmuştu ve diğer ölümlü sapasağlam ayaktaydı. Tabi ufak bir değişiklikle… Bedeni ölüm tarafından ele geçirmişti. Eh bunun için şanslı olduğunu söyleyebilirdi. Adamın zihnini yoklayarak kavalının tam burada olduğunu öğrendi. Cam bir kılıf içinde saklanan kılıfı buldu. Üzerinde Ozan Beedle’ın kavalı yazıyordu. Camı kırıp kavalı oradan aldı. Sonra bir rüzgar esti içeride hiçbir pencere olmamasına rağmen. Ölüm ele geçirdiği bedenle birlikte kaybolmuştu ve aynı rüzgar onu bir mezarlığa getirmişti. Üç kardeşin bedeninin olduğu mezarlıktı bu. Ölüm kavalını çalmaya başladı. Çok geçmeden hava aniden soğudu ve karardı. Gökyüzünden kara şekiller gelip aşağıya indiler. Ölüm çalmaya devam ettikçe daha çok kara şekil inmeye ve belirginleşmeye başladı. Bunlar uzun süredir görülmeyen ruh emicilerdi. “Efendimiz…” Sözü zihninde defalarca tekrarlandı. Hepsini teker teker inceledi. Bu halleri ile ancak bir muggle için korkutuculardı. Sırları o kadar iyi çözülmüştü ki yaşanan onca şeyden sonra işe yaramazlardı. Hem yeniden çalınmalarını istemiyordu. Bu yüzden sahip olduğu bütün gücü onlara paylaştırarak bir büyü yaptı. Etrafı öldüren lanetin o ince ışığının aynı tonunda büyük bir ışık yayıldı.



Ve böylece Necromancer'lar doğdu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Necromancer Kurgusu | (Soyları Tükenmiştir)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Genel Olarak Wigtown :: Kurgular ve Sistemler :: Site Kurguları-
Buraya geçin: