Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 Tayf Prenses

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Serpent Felis Leo
SFL Lideri
SFL Lideri
Serpent Felis Leo


Mesaj Sayısı : 2984
Kayıt tarihi : 20/06/10
Yaş : 33
Lakap : Kaos'un Lordu

Tayf Prenses Empty
MesajKonu: Tayf Prenses   Tayf Prenses EmptyPerş. Nis. 10, 2014 2:48 pm

Tayf Prenses 9zZuB   x   Tayf Prenses KnzZM5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serpent Felis Leo
SFL Lideri
SFL Lideri
Serpent Felis Leo


Mesaj Sayısı : 2984
Kayıt tarihi : 20/06/10
Yaş : 33
Lakap : Kaos'un Lordu

Tayf Prenses Empty
MesajKonu: Geri: Tayf Prenses   Tayf Prenses EmptyPerş. Nis. 10, 2014 2:48 pm

https://www.youtube.com/watch?v=RhOQb-hrgpk&feature=kp

Alnında beliren tek bir damla terin çenesine dek kaydığını, damlamasının eşiğindeyken kolunun yeniyle sildiğinde fark etti. İhanet'in Gözleri, üzerine eğildiği ceylan derisinin hemen yanındaydı, efendisinin yardımına mani olan ormanın kurallarına lanet ediyor muydu? Uzun zamandır parmaklarından tek bir büyünün çıkmamış olmasının getirdiği huzursuzluğu bir kez daha hatırlayarak derin bir nefes aldı. Her gece, Yıldızlar Kulesi'nin ardındaki küçük talim alanındaki hamlelerinin yıldırım hızına ulaşmış olmasının, her defasında kendisini daha fazla zorlamasının altında yatan sebebi bu, ve kaplumbağa hızında ilerleyerek sabrının sınırlarını sınayan planın gidişatıydı. Hafifçe silkelediği başından gözünün önüne düşmesini beklediği teller onu yarı yolda bıraktı, nöronlarının da tıpkı kendi gibi, kısalttığı saçlarına henüz alışamadığı aşikârdı.

Mürekkebi tükenmiş tüy kalemini bir kez daha, hala kanayan kesiğine batırarak, son cümlesinin üzerine döndü. Noktasını koyup imzasını attığında pırıldayan alyuvarları, tam da hatırladığı tepkiyi göstererek, ufak çaplı eski dünya tılsımların, büyünün yanısıra işliyor olduğunu ortaya çıkarıyordu. Yazı geldiği yönden, geldiği hızda, geldiği çizgilerden ağır ağır kaybolarak, ardında taze yüzülmüş deriyi bırakmıştı. Mesajını sabırsız parmaklarla dürdü, bağlantı yerine daha önce erittiği mumu dökerek sertçe mühürledi. Kanına son kez batırdığı kalem, son kelimeleri, cismin tam tepesindeki hava boşluğuna işledi. Yalnızca okuyanın gözlerinde belirecek ateşten kelimelerin sahibinin ismiydi. Vitaly Orlov. Geriye kalan tek detay, veba büyücüsüne erişmekti.

Yorgunlukla doğrulttuğu sırtının çıtırtıları tatmin edici olabilirdi, eğer tam da o anda, kaybolan yılların geride bıraktığını düşündüğü bir hissiyat, işaretine tatlı bir öpücük bırakmamış olsaydı.

Ayaklandı, pencereye erişti. Henüz batmamış güneşin hala yukarıda olduğunu gördüğünde şaşkınlığı, iki kalp atışı boyunca mantığının önüne geçmişti. Darciel mıydı? Olamazdı, varlığını gizleme gayesini geride bırakan cadıyı hissetmek isteseydi işareti kavlanırdı. Odaklandı. Üç gece önceki şüphesinin doğurduğu iki isimden biri listesinden silinmişti, diğerinin varlığının ihtimali dahil, hiçbir şeyin değişmediği Silvanesti'de aradığı farkı yaratmaya yetebilirdi. Pelerinini giyerek kuleden ayrıldığında karşısına kimsenin çıkmamasını umarak uzun adımlarla ilerledi, attığı her adımda şansı bir şekilde yaver giderek yardıma veya tavsiyeye ihtiyacı olan yoldaşları ondan uzak tutuyordu. Doğrultusunu belirleyen hissiyatın güçlenmesini bekleyerek kaynağına yaklaştı, amfitiyatronun dış sütunları arasından sıyrılıp, yapım aşamasına girmesini planladığı harabeleri geçti. Nereye gittiğini idrak ettiğinde, içgüdüleri ona bir şeylerin yanlış gittiğini fısıldamaya başlamıştı. Neden şimdi, ve neden burada? Cevabını aradığım en acil sorular.

Çocukluğunu harcadığı yetimhanenin, rüzgarla gıcırdayarak savrulan paslı kapısına geldiğinde, varlığını sezdiği işaretin gücünün kuvvetlenmediğini fark etti. Bir cesede mi yürüyorum? Bu her şeyi değiştirirdi. Silvanost içinde işlenen tek cinayet, kardeşlik üzerine kurduğu hassas dengeyi yerle bir etmeye yeterdi.

İçeri girdi, merdivenleri bir bir tırmanıp koridorları arşınladı. Aradığı oda, bulmaktan korktuğu, geçmişinin Serpent Felis Leo'yu avlayabileceği tek odaydı. Claire'in kanını hala koklayabiliyorum.

Araladığı kapıyı ardından kapattığında, diğerlerine göre bomboş olan odanın köşesinde, çarşafları karanlığın üzerine çekilmiş masumiyet kadar ak olan, tek bir yatak vardı. Bir beden göremiyordu, ölü ya da diri. Yaklaştı, attığı her adımda dengesini bozmaya yaklaşacak kadar yoğun bir enerji anaforunun içinde olduğunu biliyordu, odanın dışına bir damlasının dahi sızmıyor olması, bugüne dek büyüye dair karşılaştığı durumlar arasında en ilginçlerinin listesine girebilirdi. Devam etti, aradığı şey tılsımlı bir eşya, büyülenmiş duvarlar, lanetlenmiş herhangi bir obje olamazdı. Sebebi açıktı, o an yanarak neredeyse korlaşan işareti, kanını paylaştığı yoldaşlarından birinin varlığına işaret etmekteydi. Tek birine, zamanının en sadığı, en güzeli, en özeline. O an, kiminle, ve neyle karşı karşıya olduğunu anladı.

Yatağın başına eriştiğinde, ciğerlerinden azat ettiği nefesinin buğusunu görebiliyordu. Kış güneşinin düştüğü oda ağır ağır karardı, demirden baza, arkasından komidin, ardındansa cam tamamen buz tutarak, ruhani tayfın, Wraith'in gelişini ilan ediyor, büyüsünden ayrı kalmış Kaos'un Lordu'nun ne denli zayıf olduğunu vurgularcasına kuvvetli aurasını, platin saçlı adamın kalbine dek dolduruyordu. Serpent fısıldadı, tek bir kelimeyi, bir parça özlem, ve bir parça sevgiyle.

"Fia'm.

Sezdiği aura gözlerinin önünde cismanileşerek, önce yanağının hemen yanında, havada asılı duran parmakları, ardından ince bileği, kolları ve omuzları oluşturdular. Geçen her saniyede gerçekliğe bürünen kadının portresi ağır ağır beliriyordu. Düzgün kemikli çenesi, güzel burnu, kara bir nehir misali dökülen saçları, tellerin düştüğü ince beli, ince topukları. Göğsünden diz kapaklarına dek erişen paçavrası dışında Fia Righelli çırılçıplaktı. Buzdan nefesi Serpent'ın ciğerlerini dondurmaya başladığında, cismanileşmesi neredeyse tamamlanan dişinin dudakları, Kaos'un Lordu'nun yalnızca birkaç santim uzağındaydı. En son gözleri belirdi, tanıdıklıktan uzak, ölüm rengi bir grilikle boyanmış, dipsiz bebekler. Hala asılı duran parmaklar tenine biraz daha yaklaştı, ve durdular. Serpent o an, genç kadının dokunuşunun ona sonsuz bir ölüm bahsedeceğini bildiğini fark etti. Bilse de sordu, aynı tonda, aynı fısıltıyla.

"Kendine bunu neden yaptın?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tayf Prenses
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Silvanost :: Yetimhane-
Buraya geçin: