Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 Güncede Işıyan

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Crysania Alvis
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Crysania Alvis


Mesaj Sayısı : 610
Kayıt tarihi : 01/03/11

Güncede Işıyan Empty
MesajKonu: Güncede Işıyan   Güncede Işıyan EmptyPerş. Şub. 13, 2014 4:00 am

[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus Eddard Stark
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Marcus Eddard Stark


Mesaj Sayısı : 87
Kayıt tarihi : 21/04/13

Güncede Işıyan Empty
MesajKonu: Geri: Güncede Işıyan   Güncede Işıyan EmptyPerş. Şub. 13, 2014 3:59 pm

"Gidiyor musunuz efendim?"
"Evet, Grell. Bundan sonra benim yerime annemlere sahip çık. Gözün üzerlerinde olsun. Eğer bir sorun olursa beni nerede bulacağını biliyorsun."
"Evet efendim biliyorum. Kendinize dikkat edin. Her şey için teşekkür ederim."

Gözlerini zoraki bir şekilde araladığında yan taraftaki ahşap sehpanın üzerinde duran saate bakmaya çalıştı. Henüz Crysania'nın ailesinin gelmesine üç saat vardı. Üzerindeki nevresimi yorgun bir şekilde vücudundan sürüyerek kenara çekti ve yatağının kenarında oturur halde kaldı kısa bir süreliğine. Gözlerini avuşturup ayağa kalktı ve duşa yöneldi. Bir saat içerisinde çoktan hazırlanıp aşağıya inmişti bile. Her ne kadar ihtimal vermese de gözleri Crysania'yı aramıştı fakat her zamanki gibi bulamamıştı. Böyle bir günde bile tasasız bir şekilde uyuyabiliyordu. Yemek masasına örtüyü serip kahvaltıyı hazırlamaya girişti. Ailelerinden ayrılıp kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalıştıkları günden beri çok varlıklı sayılmazlardı ama Marcus bundan şikayetçi değildi. Yaşıtları ailelerinin parasını yiyip kendilerini kral ilan ederken o tırnaklarıyla kazıyarak gelmek istiyordu bir yerlere. Bir Stark olarak değil de başarıyı yakalamış herhangi bir adam olmak istiyordu. Sırf ailesinden gelen ayrıcalıklar yüzünden yaşadığı düzgün bir hayat pek ona göre sayılmazdı. Çeşit çeşit kahvaltılıklarla sofrayı donattığında önlüğünü çıkarıp astı. Göz bebekleri keskin bir şekilde saate kaydığında geriye sadece bir saat kaldığını fark etti. Adımlarının onu götüreceği yer kesinlikle üst katta bulunan Crysania'nın odası idi. Genç cadı ailesiyle birlikte taşınmıştı ılıman yerlere lakin Marcus kızın babasından izin alıp kendi yanına getirmeyi tercih etmişti. Aralarındaki limoni tat iki aileninde dikkatinden kaçmıyor olsa gerek Crysania'nın babası bu duruma ses etmemiş, tam aksi güler yüzlü bir şekilde onay vermişti. Ahşap merdivenleri birer birer sakinlikle çıkmaya başladığında yaptığı seçimin zorluklarını düşünmüştü. Eğer olur da her şeyi yüzüne gözüne bulaştırırsa ailesinden yardım istemek için geriye dönemeyecekti. Onurunu ayaklar altına almak Crysania'yı ve ailesini de zedelerdi bu durumda ayrıca kendi ailesine de laf gelirdi büyük ihtimalle. Babası disiplinli bir adam olmasına rağmen Marcus'a karşı hep iyi davranmıştı keza annesi de aynı şekilde. Onları seviyordu fakat aile parası yiyen zengin bir züppeye dönüşmek istemiyordu sadece. Sözlüsünün kapısını usulca açtığında saçları dağılmış, yorganı bir bacağının altına almış, suratında hayata dair hiçbir sıkıntı zerresi görülmeyen bir kız görmüştü. Bu kız mı benim Leydim olacak? Dalga geçme benimle!

Suratında beliren ciddi ifadeyle kızın yatağına doğru ilerlemiş genç cadının dizinin yorgana uyguladığı baskıyı kaldırmak adına kızın dizini kenara itmiş ve tek bir hamlede yorganı üzerinden çekip yere fırlatmıştı. Homurdanmalar eşliğinde uyanmaya çalışan kızı seyrediyordu sadece, evleneceği kadını... "Ailenin gelmesine neredeyse kırk beş dakika kalmışken hala nasıl uyuyabiliyorsun merak ediyorum. Lütfen bir an önce kalkıp hazırlanır mısın? Aşağıda seni bekliyorum." Crysania'yı ardında bırakıp merdivenlere yöneldi. Bir kaç adım indikten sonra yüzünde yeşeren ufak tebessüme engel olamamıştı. Bir kaç saniye sonra kendisine gelip tekrar ciddiliğini takınırken sofraya oturduklarında olabilecekleri düşünmeye başlamıştı. Crysania'nın bu konuda pek dikkatli olacağını düşünmüyordu. Bekleyip bizzat tanık olmaktan başka pek de şansı yok gibiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Crysania Alvis
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Crysania Alvis


Mesaj Sayısı : 610
Kayıt tarihi : 01/03/11

Güncede Işıyan Empty
MesajKonu: Geri: Güncede Işıyan   Güncede Işıyan EmptyCuma Şub. 14, 2014 1:18 pm

O anı daha önce yaşamış olduğunu haber eden minik bir duygu tüm vücudunu kaplamışken karşısındaki anne ve babasına baktı hırçınca, doğduğundan beri onu cam bir kalede yetiştirme isteklerini bastıramayan ailesine, dışarısının güçsüz bünyesine ağır geleceğini savunan iki yetişkin insana. Bağırmaya çalıştıkça daha çok boğuluyordu sesi, o yüzden sadece cümlelerin varlığını seçebildi. Evet, elbette, sorumlulukları olacağını biliyordu, kendi varlığını ve pozisyonunu fark ettiği andan beri ve hazırlıklıydı da. Fakat yıllar boyunca kendini ikna etme çabalarının bir anda toz olup gitmesini beklememişti. Kimse bana hayatımı çöpe atacağımdan bahsetmedi! Tiz biz sessizlik kulaklarına kazınırken arkasını döndü ve yavaşça, berrak maviler şimdi kararmakta olan yeşillerle çarpıştı. Şaşkınlık ve panikle açılan gözlerini adamın üzerinden ayıramıyordu, gittikçe sertleşen çehresine bakarak elini uzattı, uzaklaşmasına engel olabilmek için. Birkaç adım attı, arayı açtıkça sırtına biraz daha yaklaşmak istedi, elini biraz daha uzattı...

~

Gözleri, yarım kalmış rüyasının getirdiği yorgunluk ile açılmayı reddederken bir kapının kapanma sesi ile beraber merdivenleri döven adımları işitti. Teni üşüyordu, kollarını bacaklarının arasına sokarak ısıtmaya çalıştı ancak nafileydi, doğruldu, hâlâ açılamamış gözlerinin kendisine verdiği tek ipucu odasının parlak güneş ışığı ile dolmuş olmasıydı. Zihni, gözleri ile birlikte aralanmaya başladığında, odasına girenin ve yorganını kendisinden koparanın kim olabileceğini fark ederek kızardı ve kucağındaki yastığı hafifçe yumrukladı. O hâlâ adamın odasına adım atamamışken, onun böylesine rahat davranabilmesi kendini güçsüz hissetmesine neden oluyordu. Rüyası tekrar aklına geldiğinde durgunlaştı ve düşüncelere daldı, yıllar öncesinin, Marcus'u henüz tanımadan önce kurduğu o cümlenin onun kulaklarına erişmesini görmektense ölmeyi tercih edebilirdi şimdi. Annesi ve babasını uzun süredir görmemişti... Annesi ve babası...

Annesi ve babası!

~

Aniden fırlayıp hızlı bir banyo yapması, saçına şekil vermeye çalışması ve üzerini giyinmesi yarım saati bulmuştu, zira annesini görmeden yaşayıp gittiği bu zaman diliminde saçını eskisi kadar dert etmemişti Crysania, annesinin bir kadında görüşüne ne kadar önem verdiğini bildiğin için ekstra dikkatini vermişti o gün. Üzerine geçirdiği koyu mavi elbiseye uygun bir maviye sahip kurdele ile örgülü saçını bağladı, derin bir nefes aldı ve son olarak parfümünü sıktı. Merdivenlerden inerken burnuna gelen kahve kokusu ile adımlarını hızlandırdı ve geniş mutfağın ortasındaki yemek masasına bakakaldı, beraberlerken hiçbir şekilde Crysania'ya ilgi göstermeyen o duygusuzun böylesine şık bir kahvaltı masası hazırlaması gerçeği ile somurttu.

"Arada bir bana da böyle kahvaltı hazırlasan ne kadar yetenekli bir lord olduğunu ben de bilebilirdim."

Mırıldanmasını duyup duymadığını bilemedi, ancak üzerine çevirdiği korkutucu bakışlar duyduğunu ima ediyordu. Konuyu değiştirme telaşına girdiği an tıklanan kapı ile günün önemini hatırladı ve panik dolu bir biçimde Marcus'a baktı. Kapıya fırlayıp açtığında, içinin aniden özlemle dolmasına neden olan iki tanıdık, yaşlanmış surat karşıladı Crysania'yı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus Eddard Stark
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Marcus Eddard Stark


Mesaj Sayısı : 87
Kayıt tarihi : 21/04/13

Güncede Işıyan Empty
MesajKonu: Geri: Güncede Işıyan   Güncede Işıyan EmptyC.tesi Şub. 15, 2014 1:17 am

Marcus Eddard Stark...
Taşıdığı ismin ağırlığı daha doğduğu gün omuzlarına yüklenmiş bir adamdı. Çocukluğunu çoğu çocuğun geçirdiği gibi eğlenerek, oyunlar oynayarak, arkadaşlarıyla sohbet ederek geçirememiş; onun yerinde kütüphanelerde kitaplar okumuş, ailesinin tarihini öğrenmiş, nasıl kibar konuşup davranılacağını bire bir ailesinin tuttuğu eğitmenden öğrenmişti. Kendisine karşı sorumlulukları vardı, ailesine karşı sorumlulukları vardı, taşıdığı soyada karşı sorumlulukları vardı. Ufacık, kıvrımlı ellerine seçme şansı verilseydi doğarken; şimdiki ailesini seçer miydi? 6-7 sene öncesine kadar bu sorunun cevabı büyük ihtimalle hayır olurdu fakat onunla tanıştığından beri ruhunu kaplayan tanım veremediği bir huzur peydah olmuştu. İlk başlarda ona karşı aşırı kötü davrandığının farkındaydı keza hala öyle sayılırdı ama içten içe yalnız olmadığı için, yanında Crysania olduğu için mutluydu. Onun o vurdumduymaz, tasasız hareketleri, sürekli Marcus'a göre yaptığı hataları başına kakalamak anlam veremediği bir şekilde hoşuna gidiyordu. Kendisi hiçbir zaman bu rahatlığa erişememişti belki de sebebi buydu. Böyle bir yaşama içten içe duyduğu özlem... Genç cadının sözleri kulaklarına dolarken aynı anda çalan kapının tınısı silkinmesini sağlamış, gelmiş olan misafirlerine yani anne ve babasına karşı sergileyeceği tutuma hazırlatmıştı onu. Adeta havada süzülerek kapıya yönelen kıza doğru bakarken arkasından bir kez daha tebessüm etti. Genelde bu anlık tebessümleri Crysania görmeden yapıyordu çünkü ona karşı ördüğü duvarların temelinin sarsılmasına izin vermek istemiyordu şu an için.

"Hoşgeldiniz anne, içeri gelin, buyrun."
Marcus ceketinin düğmelerini kemikli parmaklarıyla bir bir ilikledikten sonra Crysania'nın yanına gidip misafirlerini karşılamıştı. Yaşadıkları yere nazaran İngiltere daha soğuktu ve suratlarının kızarıklığından, nefes alıp verdiklerinde havada parçalanan dumandan bunu anlayabiliyordu. Annesinin ve babasının ceketini aldıktan sonra dudaklarını araladı samimiyetle: "Buralar biraz soğuk efendim anladığınız üzere, kusura bakmayın. Buyrun, kendinizi evinizde gibi hissedin." Teknik olarak burası Marcus ve Crysania'nın da sayılmazdı ama aileleri onlara verdiğinden beri geçici veya kalıcı sahipleri onlardı. Salondaki kanepelere yerleştiklerinde kısa bir süreliğine ortama sessizlik hakim olmuştu lakin Marcus buna izin vermemek adına lafa atıldı. Zira imajlarını zedelemek istemiyordu. "Yolculuğunuz zor geçmiş olmalı efendim. Nasılsınız? Sağlığınız sıhhatiniz yerinde umarım, her hangi bir sorun yok?" Sabahın sessizliği ve ortamın çok az gergin olmasıyla birlikte Marcus'un sözleri bıçak gibi kesmişti adeta sessizliği. Sorusunun karşılığında aldığı güler yüz ve olumlu cevaplardan sonra Alvis ailesini sofraya davet etti. Annesi ve babasının hemen arkasında ilerleyen Crysania'nın elinden nazikçe yakalayarak kulağına eğildi. "Sofrada lütfen herhangi bir patavatsızlık yapma. Senin ailen olduğu halde ben senden daha gerginim sanırım. Böyle bir şey nasıl mümkün olabiliyor?" Kızın parmaklarını kendi parmaklarına geçirdiğinde annesiyle babasını takip etmeye başladı mutfağa kadar. Herkes sofrada yerlerini almıştı. Crysania ile Marcus karşı karşıya oturuyordu. Tıpkı Crysania'nın anne ve babası gibi. "Umarım beğenirsiniz efendim. Afiyet olsun." Marcus'un sözleri biter bitmez Crysania önündeki reçele hamle yapmış fakat genç adamın uyarı mahiyetindeki öksürüğüyle birlikte elini geri çekmişti. Önce kızın ailesinin yemeğe başlaması gerekiyordu. Karşılığında aldığı asık ve sinirli surat tamamen Crysania'dan beklediği bir cevaptı. Uzun zaman sonra aile kavramını bu sofrada tadıyordu tekrar. Yalnız değildi... Crysania olduğu sürece...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Crysania Alvis
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Kayıp Yıldız Kütüphanesi Çalışanı
Crysania Alvis


Mesaj Sayısı : 610
Kayıt tarihi : 01/03/11

Güncede Işıyan Empty
MesajKonu: Geri: Güncede Işıyan   Güncede Işıyan EmptySalı Şub. 18, 2014 6:24 pm

Crysania, her geçen gün Marcus Eddard Stark'ın kendisini daha fazla şaşırtamayacağına yemin ediyor, ancak her geçen gün daha fazla şaşırıyordu. Kapı çalar çalmaz karşısında biten annesi ile babası, göğsünde bir şeylerin sıkışmasına neden olmuş, boğazında yutmakta zorlandığı bir yumru oluşturmuştu. Tek bir çocuk olarak el üstünde yetiştirilmiş kız, hayatında hiçbir zaman ailesinden ayrı bu kadar uzun zaman geçirebileceğini düşünmemişti, Marcus onu almaya geldiği zaman bile korku ile odasına büzülmüş, iki gün boyunca çıkmayı reddetmişti. Crysania böyleydi, ilgiyi seven, yalnızlıktan nefret eden, insanlar mutlu olduğu sürece gerisine aldırmayan biz kız. Annesi ile babasının evlerinin kapısının önünde görmesi aklında tek bir soru uyandırmıştı sonunda: Nasıl olmuştu da o kadar zaman Marcus ile tek başına yaşamaktan hiç şikayetçi olmamıştı? Kendini cevaplama konusunda iç çatışma yaşarken parmaklarına değen soğuk eklemleri hissetti ve bir an için donakaldı, yukarı, elin sahibine baktı. Marcus kıza özel kullandığı her zamanki sıkıntılı ifadesi ile son tembihlerini yapıyor, onu ayıplıyordu, ancak Crysania'nın aklını meşgul eden tek şey şimdi elinde hissettiği parmaklardı.

Kahvaltı geçti, İngiltere'yi pençesine alan buzul felaketini konuşarak, insanların hayatta kalma çabalarından bahsederek ve artık dünyanın düzeninin bozulduğunu düşünerek, ancak bir şekilde geçti. Annesi hareket etmenin onu daha iyi ısıtacağını iddia edip Crysania'ya mutfakta yardım etmeyi teklif ettiğinde, neyin yaklaşmakta olduğunu fark etmişti kız. Dakikalar sonra, anne kız mutfakta tek başına kaldıklarında, Crysania bir yandan annesinin getirmiş olduğu tatlıyı dilimliyor, diğer bir yandan ise kadının aklındaki endişelerini dinliyordu.

"Çok endişelendim, tatlı Cry'ım. Baban bir şekilde Marcus'un sana göz kulak olacağından emindi, ancak görüyorsun ya, sana göz kulak olan Marcus'a kim yardım edecek? Çok yoruluyor olmalı. Onu yormuyorsun değil mi?"

Kaşlarını çatıp kadına baktı ve bir an için sinirine engel olamadı.

"Benden bir hastalık gibi bahsediyorsun, tabii ki onu yormuyorum! Aslında o beni yoruyor. Onun yüzünden her gün bir ton şey düşünmek zorunda kalıyorum..." Islak ellerini kurulamak için havluya döndüğünde, mutfağın kapısında dikilmekte olan Marcus'la göz göze geldi ve yarım yamalak gülümsedi, her şeyi duymuş muydu?

"Ah, biz de senden bahsediyorduk."
"Ya, yaa, tam da senin ne kadar sorumlu olduğunu anlatıyordum."

Şapşal bir biçimde gülmeye devam ederek çocuğun yüzünü taradı, öfke izleri aradı. Atılıp Marcus'un koluna girdiğinde artık ne dediğini bilmiyordu bile.

"Görüyorsun ya, o olmasa ne yapardım, bilmiyorum. Babam yalnız kalmıştır, hadi salona dönelim."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Güncede Işıyan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Karanlık Bölge :: İngiltere-
Buraya geçin: