Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Wigtown Wanderers'a Hoş Geldiniz!

Forumumuzda vakit geçirip, role play yapmak lütfen için üye olun.

https://discord.gg/QCRdw8xVE8
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
https://discord.gg/QCRdw8xVE8

 

 Cesur Ol

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Malcolm Mourier
SFL
SFL
Malcolm Mourier


Mesaj Sayısı : 1112
Kayıt tarihi : 06/09/10

Cesur Ol Empty
MesajKonu: Cesur Ol   Cesur Ol EmptyÇarş. Ağus. 14, 2013 1:56 pm


Jacquetta Qixinâ, Malcolm Mourier, Pierretta Qixinâ
Kaçmak için bir bahanen yoksa ve buna yüreğin el vermiyorsa; ayakta kalıp cesur olmaktan başka bir çareniz yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Malcolm Mourier
SFL
SFL
Malcolm Mourier


Mesaj Sayısı : 1112
Kayıt tarihi : 06/09/10

Cesur Ol Empty
MesajKonu: Geri: Cesur Ol   Cesur Ol EmptyÇarş. Ağus. 14, 2013 2:44 pm

Endişeliydi. Korkuyordu. Çareler tükenmişti. Gerçekler her geçen dakika parça parça gün ışığına çıkarak ifşa oluyordu ve bunun devam etmesi kendisini endişeye sokuyordu. Yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmeye hazır mıydı, bilmiyordu. Belki de bu yüzden idi tüm hisleri ve telaşı. Zihni, düşünceler ile yoğundu. Bu onu yoruyordu; ama düşünmeden edemiyordu. Bir yandan kendisine kızıyor, bir yandan ne yapması gerektirdiğini kestirmeye çalışıyor bir yandan ise olayların ne yönde gelişeceğini düşünüyordu. Düşünmeden edemiyordu; her ne kadar büyümüş ve olgunlaşmış olsa da, halen sevdiği ve değer verdiği insanların duygularını ve düşüncelerini önemsiyordu. Üstelik konu Pierretta olunca, çok daha hassas olabiliyordu. Yaşam kaynağını yitirmek istemiyordu. Onu üzmek ve gözünden bir damla dahi yaş akmasına dayanamıyordu ve bunu ne zaman düşünse aklına her şeyin kendisinin suçu olduğunu da hatırlamadan edemiyordu. Kendisine lanetler okudu. Yaşadığı karmaşıklık ve adapte süreci, kendisine belki de en büyük hatayı bahşetmişti. Yasak elmayı yiyen Âdem peygamber gibi hissetti kendini. Kendisinden beklediği en son şeyi yapmış, şimdi de bundan kaçıyordu. İlk yapması gereken buydu belki de. Kabullenmek. Önce kendisi kabullenirse, belki de her şeyin kolaylaşması için ilk adımı atmış olurdu. Soğukkanlılığını korumak, kendisine ne bir şey kazandırıyor ne de kaybettiriyordu. Artık eskisi Malcolm değildi, değiştiğini söylüyor olmasına karşın; henüz bunu kendisi kabullenebilmiş miydi, emin olamadı. Hiçbir şey dışarıdan gözüktüğü gibi değildi.

Bazen, bambaşka düşünürken buluyordu kendini. Pierretta’nın karın boşluğuna yerleşen yavru geliyordu gözlerinin önüne. Zaman tüneline uğrayan bebeğin bir kız olduğunu ve güzelliğini hayal ediyordu. Etta’nın kumral saçları, Malcolm’un yüz hatları ve yine Etta’nın gözlerini alan kızın içten tebessümünü hayal ediyordu. İçtenliği, yüreğinden bir şey koparıyordu. Ve bu kendisine tarifi zor bir haz veriyordu... Bazen ise olaya bambaşka bir yönden bakıyordu. Bebeğin babası sandığı kurt adamı bulamayınca çocuğu istemeyeceğini ve Malcolm’dan olduğunu duyunca çehresine yerleşen kızgın bakışların, çocuğu bir şekilde aldırmasıyla sonuçlandığını kurguluyordu. Ve bu da, kendisine yine tarif edilemez; lakin bu sefer bir rahatsızlık ve hüzün veriyordu. Neler olacağını bilmek çok zordu. Qixinâ kızını her ne kadar iyi tanıyor olsa da, bu konuda elinde kocaman bir sıfırdan başka bir şey yoktu.

Derin bir nefes aldı rahatlamayı amaçlayarak, lakin elde ettiği zaman müsveddesinden öte bir şey olmamıştı. Gecenin karanlığı ve uzaktaki loş sokak lambasının yüzüne çarpıyordu. Ay, gökyüzünden çekilmiş yıldızlar bulutların arkasından güçsüz ışıklarını saçmaya çabalıyordu. Yalnız olmasına karşın, sürekli düşünür halde olduğundan zamanın ne denli hızlı geçtiğinin farkında değildi. Üzerindeki kara cübbe çehresini gizlemeye yetse de, tedbiri elinden bırakmıyordu. Sevgilisiyle kurdu yalnız bıraktığı andan itibaren, içine düşen tereddüt kendisini içten yemeye başlamış ve bu düşüncelerinin sıklaşmasına sebep olmuştu. Fazla korumacı davrandığını sanmıyordu ve aslında kızın alacağı cevaplar, kendisini daha çok endişelendiriyordu. Kudretli; lakin ara ara esen rüzgâr ile havalanan başlığı kendisine daha geniş bir görüş alanı sağlasa da, çehresinden ne kadar az parça ifşa olursa daha güvenliydi. Her geçen dakika beklemek kendisine daha zor gelse de fiziki olarak soğukkanlılığını koruyarak kapının önünde yorulmadan bekliyordu. Bekledi, bekledi ve bekledi. Ta ki sokağın iki yanından dörtnala yaklaşan atların toynak seslerini duyana dek beklemesi sürmüştü. Uzaktan seçilmeye başlayan atların üzerinde birilerinin olduğunu gördüğünde ve birkaç emiri kulak kepçesi yakaladığında göz bebekleri büyümüş ve yapabileceği tek şeyi yaparak doğruca dükkâna girmişti. Girdiğinde karşıda oturan Etta’yı ve yalnız olduğunu gördüğünde başlığını kaldırmıştı. Yüzündeki endişe ve şaşkınlık kaplı çehreyi gizleyemeyerek, kıza yaklaştı ve boş çehresine doğru ne olduğunu düşünecek zaman olmadığından, konuştu. ‘‘Seherbazlar, kısacası Wigtown. Biri bizi görmüş olmalı, iki taraftan da kıstırıldık.’’ Uzun zaman sonra ilk defa çaresiz hissediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pierretta Qixinâ
Hufflepuff VII. Sınıf
Hufflepuff VII. Sınıf
Pierretta Qixinâ


Mesaj Sayısı : 6885
Kayıt tarihi : 04/09/10
Lakap : Nemesis, goddess of revenge.

Cesur Ol Empty
MesajKonu: Geri: Cesur Ol   Cesur Ol EmptyCuma Eyl. 13, 2013 2:19 pm

Aldığı cevaplar, işittiği kelimeler anlamsız bir yığını oluşturuyordu sadece. Hala her şey yerli yerine oturdu sayılmazdı. Armen'in güvenine bu denli ihanet edişi ilk değildi ama sondu. Etta'nın, başlarda, karın boşluğunda büyümeye başlayan bebeği öldürmek istediği doğruydu fakat o masumdu. Günahkar olan Pierretta'ydı; suçlu olan bu günahkar cadıya ihanet eden Armen. O bebeğin hiçbir günahı veya suçu yoktu. Masumdu; yeryüzüne düşmek için gökyüzünün sonsuzluğundan kopup gelen küçücük bir kar tanesi kadar masumdu. Henüz dünyaya gelmemişti ve kirlenmemişti. Kumral porsuk yeri geldiğinde soğuk kanlı bir katil olabilirdi fakat o artık karnındaki masum bebeğin annesiydi. İntikam duygusunu körükleyen geçmişine olan takıntısı yüzünden kendi geleceğini ve bebeğinin geleceğini mahvedemezdi. Artık her şeyin değişmesi gerekiyordu. Ve Pierretta Qixinâ, değişime kendisinden başlayacaktı.

Kar beyazı parmaklarının karnındaki şişliğe uzandığını ve o şişliği sarıp sarmaladığını fark etmesi çok sürmemişti. Şöminenin yanına konumlandırılmış masalardan birinde tek başına oturuyordu. Oda büyüklüğündeki mekanda onun haricinde orada çalışan başka bir kurt kadın vardı sadece. Art arda aldığı nefeslerle yanağından birkaç damla gözyaşının hızla kopup tahta zemini kirletmesine izin verdi. Neler yapacağını ve Malcolm'a neler söyleyeceğini düşünürken, beyin kıvrımları tartışılması gereken konunun yine bebek olduğunu çok kısa bir süre içerisinde karar vermiş ve porsuk yeniden zihnini bebeğe açmıştı. Kız mıydı yoksa erkek mi? Armen'e ne kadar benzeyecekti? Armen'e benzemesini istemezdi Nemesis. Bebeğinin hiçbir şekilde Armen'e çekmesini istemezdi.

Düşüncelerini, Malcolm'un içeriye bir anda ve hızlı adımlarla girişi bölmüştü. Kafasını ona çevirmek yerine onun tam tersi yöne çevirdi ve ıslak yanaklarını elinin tersiyle kuruladı. Tekrar onun gözleriyle buluştuğunda tüm düşüncelerden arınmıştı karmaşık zihni. Sadece huzura ermişti lakin bu da çok sürmemişti. Pierretta ona bakmadan bile önce konuşmaya başladığında felaketi Morso'ya sürüklemişti zaten kelimeleri. Bu tarz durumlardan sıyrılmakta ustalaşmış cadı aklında alelacele bir plan kurmuş ve Malcolm'un endişeli bakışları eşliğinde bu planı dile getirirken, büyücünün kapıyı açması ile odaya dolan soğuk hava nedeniyle bebeğinin üşümemesi için birkaç adım ötesindeki koltuğun üzerine bıraktığı siyah pelerine uzanmıştı.

''Evet, tamam. Sakin olmalıyız önce. Sen arka kapıdan çık. Seoirse sana yolu gösterecektir,'' Bakışları odadaki tek yabancı bedenin üzerine çevrilmişti. ''Değil mi?'' Kadının kafasını 'evet' anlamında hafifçe salladığını gözlemlediği anda kapıya doğru ilerledi. Henüz dışarı çıkmamıştı, Malcolm da olduğu yerde duruyordu hala. ''Çabuk ol.'' Arkasını döndüğünde, bakışlarıyla onu ikna edemeyeceğini görmüş, başka bir şeyler denemekten başka şansı olmadığını fark etmişti. Birkaç saniye önce adımladığı yolda geri dönmüş, sevgilisini cesaretlendirmek ve ona iyi olacağını, gergin olmadığını kanıtlamak adına yumuşak dudaklarıyla onun dışarıdaki soğuk nedeniyle morarmak üzere olan ve odanın sıcaklığıyla bir anda karşılaştığı için hafif çatlamış dudaklarına küçük bir buse kondurmuştu. ''Güven bana, ne yaptığımı biliyorum.'' Bu karmaşanın içinde hala gülümseyebilen dudakları kıvrılır kıvrılmaz, yeniden kapıya gitmişti. Kapıyı açtığında söylenmesi gereken en önemli şeyi en sona bıraktığını fark etti. Geceye karışmadan önce bir adım geri attı. ''Beni Charing Kavşağı'nın orada bekle.'' Ve Morso'yu terk etti. Birkaç metre ötede bıraktıkları ulaşım araçları olan iki sağlıklı atın yanına gitti hiç vakit kaybetmeden. Tek atın iplerini çözdü ve gürültülü bir ses çıkararak yanından uzaklaşmasını seyretti. Bu, Wanderer'ları birazcık oyalayabilirdi ve Malcolm'dan uzak tutardı. Wanderer'ların dikkatini dağıttığını umarak, Serpent'tan aldığı pelerini koyduğu siyah çantayı kaptığı gibi diğer atı olduğu yerde bırakarak, sokak boyunca durumunun el verdiği şekilde koşmaya başladı. Dükkanlardan birinin köşesine saklanarak çantayı araladı ve içinden asasıyla pelerini çıkardı. Asa, tedbir içindi ve uzun zamandır kullanmadığından onu kullanmayı felaket derecede istiyordu lakin bebeğini de tehlikeye atamazdı. Pelerin ise, görünmezlik pelerini idi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cesur Ol
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Wigtown Wanderers'a Hoşgeldiniz... :: Karanlık Bölge :: İngiltere-
Buraya geçin: