Brandon Sky Profesör Asistanı
Mesaj Sayısı : 37 Kayıt tarihi : 21/07/13
| Konu: Brandon, Sky Salı Tem. 23, 2013 8:58 pm | |
| İtalyan kökenli melez büyücü, fahişe bir kadın ve bakire kalmakta ısrarcı karısından usanan bir büyücü adamın istemediği, kaderin gazabına uğramış bir çocuk. Annesi paraya duyduğu açlık nedeniyle çocuğu istemeyince; babası ise bu sorumluluğu alamayacağını ve karısını aldatmanın pişmanlığı nedeniyle çocuktan uzak durunca henüz kırk günlük dahi yokken, gözlerini annesinden kıvırcık kömür karası saçlarını ise babasından almış hayatın yüzüne gülmediği bu şansız çocuk kendisini… Yetimhanesi’nde buldu. Hayatta kendi ayaklarının üzerinde herkesten önce durmayı öğrenmekle sınanacak bu çocuğun, yüz hatları daha doğduğu günden itibaren sertti. Ve bu sertlik, aynı şekilde kişiliğinde de pay etmişti. Yetimhanenin zorlu koşullarına uyum en kolan sağlayan belki de oydu. Doğduğu günden beri yalnız olduğunu bilse de, bu onu üzmekten daha çok güçlü kılmıştı. Kaybedecek bir şeyi yoktu.
Ta ki, kendisine yetimhanede yeni bir aile bulana kadar… Ailesi, onun doğal davrandığı kişilerdi. Korumacı ve lider ruhlu kişiliği sayesinde, yetimhanede birçok dost ve kardeş kazansa da bir o kadar da düşman edinmemiş değildi. Onu tam anlamıyla çekemeyenler de mevcuttu elbet. Yine de aralarındaki düşmanlık uzaktan uzağa sürüp gitmişti ve bunda en büyük etmen, belki de yaşlarıydı. Yine de her zaman olduğu yaştan her zaman olgundu. Düşünce tarzını, babasından almadığı kesindi. Kurnaz bir zihni olmadığını söyleyemezdi ve bu, her ne kadar kötü bir izlenim yaratıyor gibi görünse de kendisinde her zaman yardımcı ve destekleyici etki yaratmıştı. Yine de küçük yaşta koyduğu mesafeler yüzünden, belli bir süre elinden geldiğince kimseyle iletişime dahi geçmemişti. Kaybetme duygusunu hiç tatmamıştı. Zarar görmekten korkuyordu bir nevi. Üzülmekten. Ela gözleri hiçbir zaman kan kızılına dönmemişti. Gözyaşı dökmek nasıl bir his hiç tatmamıştı. Birine değer vermek nasıl bir şey bilmiyordu, ta ki yetimhanede kurduğu ailenin temelleri yavaş yavaş atılırken soğuk tenine değen sıcak bir tenin varlığından haberdar olana kadar.
Evaris, onun için aşk ve hoşlanma tarzı zırvalık olarak nitelendirdiği kavramlardan çok başka, bir sığınaktı. Yaratanın varlığından bihaber ve kuşkulu olsa da, karşısına çıkan bu kıza ait hissediyordu kendini. Tapınağıydı bir nevi. Sıcaklığı bedeninde hafif bir ürperti yaratıyordu. Başta ona dokunmaya dahi korkuyordu. Lakin zamanla, tam anlamıyla açılmıştı. Ta ki, gidene kadar. Açtığı bu defter, yıllarla beraber kapanmıştı. Yüreğindeki alev bütün vücuduna sıçramıştı elbet; lakin sönen ateşin geriye bıraktığı izler közler kendisini daha güçlü ve soğukkanlı yapmıştı. O buruk acının artçılarını zaman zaman hissetse de, susuyordu. Yapabileceği başka bir şey yoktu. Arkadaş sayısı zaten bir elin parmaklarını geçmiyordu, buna rağmen ailesi de Hogwarts’a başladığında içine bir huzur dökmüştü. Onları yalnız bırakmak için henüz hazır olmadıklarını düşündüğünden okulu bitirince üstün derecede başarılı olduğu tek ders iksirin profesör asistanlığı olarak göreve başlamıştı.
Özellikle bir şey aramıyorum; ama bir şey rica ediyorum o da basit kurgularla gelmemeniz. Yazarken zevk alacağımız kurgular bekliyorum, beraber beyin fırtınaları da yaparız yeter ki gelin! | |
|