https://discord.gg/QCRdw8xVE8 |
|
| Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Tatja Fahrõna SFL
Mesaj Sayısı : 224 Kayıt tarihi : 01/12/10 Lakap : I-Lem
| Konu: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Paz Mayıs 05, 2013 10:46 pm | |
| Fyodor N. Petrenko & Tatja Fahrõna & Çünkü neyim düzgün ki avatar boyutum düzgün olsun.
En son Tatja Fahrõna tarafından Çarş. Mayıs 08, 2013 10:55 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Fyodor Nicolai Petrenko SFL
Mesaj Sayısı : 561 Kayıt tarihi : 06/09/10
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Ptsi Mayıs 06, 2013 11:56 pm | |
|
Bazı lezzetlerin tadı unutulmaz. Bazı olaylar ise insan hafızasının en derin yerlerine kazınır. Bazı insanlar hiç silinmez, hayatına bir kere girdi mi bir daha çıkarılmaz. Gözyaşları, duvarları yumruklayışlar, bitmek tükenmez baş ağrıları arasında hiç durmadan çabalamana rağmen unutmayı başaramaz insan. O tarz insanlar, ruhlara musallat olmuş hayaletler gibidir. Sürekli seninledir ve öyle bir an gelir ki yeniden hortlarlar. Bir anda kaçmaya, unutmaya çalıştığın insan yeniden hayatında belirir. Bu durum karşısında insanın ne reaksiyon vereceğini kestirilemez İlk önce insan yaşamında belirlenen tüm mutsuzluğu o hayalete bağlar, hayaletin yeniden ortaya çıkması ile berbat hayatındaki eksikliklerin nedeni bir bir ona bağlanır. Sonrasında ise hayalete duyulan özlem duygusu ağır basar, kısa bir süre içinde hayalet yine insanın hayatındadır. Gülümsemeyi yeniden keşfeder hale gelir insan. Sonuç olarak; ne kadar unutmaya çalışsa da hayaletsiz yaşayamayacağını anlar insan.
Yeşilin ve kahverenginin hüküm sürdüğü bu diyarda belki geçmişten yanıma getirdiğin tek renk turuncu saçların. Rüzgarlı gecelerde usul usul dalgalandığını hala hissedebiliyorum. Fakat parmaklarım saçlarının arasında gezinmiyor artık. Teninin yumuşaklığından da bihaber ellerim. Hatta derin derin içine çektiğin o eşi benzeri bulunmaz sigaralarını da özlemle arıyorum. Sen her baktığımda bir hayalet görüyorum Tatja. Geçmiş yıllarının mesut ama sönük hatıraları canlanıyor gözümde ve üzülüyorum. Bu daracık dünyada yan yana olmamız büyük bir işkence aslında benim için. Fakat zaman geçtikçe alışıyorum bu duruma ve günler geçtikçe düşünmemeye başlıyorum.
Fyodor, kamp yerinin orta yerinde yükselen bir ağaca dayanmış, herkesten habersizce içindeki kelimeleri kağıda aktarıyordu. Yazmak duygularını kusmaya benziyordu. Hiç kimse ile paylaşamadığı duygular hokkanın ucunda parşömene bir bir işleniyordu. Bir süre sonra parşömeni kenara bıraktı. Eline çakmağını alıp, şehirden özel olarak kendisine getirdiği tütünlerden bir tanesi sarmaya başladı. Yavaşça yaktı sigarasını. Duman ağır ağır başını döndürürken yanmakta olan çakmağı parşömene doğru tuttu. Bir anda alev alan kağıt kısa bir süre içinde küle dönmüştü. Tıpkı Tatja ile yaşadıkları anlar gibi bir çırpıda yanıp tükenmişti.
Gözleri Tatja’nın çadırına takılı kalmıştı. İçindeki hortlak yeniden uyanmaya başladı ve bir deli cesareti ile bir anda oturmakta olduğu yerden doğruldu. Çevreyi kolaçan ettikten sonra ürkek adımlarla cadının çadırına sokuldu. Dağınıklık hakimdi daracık mekana. Etrafa saçılmış bir parça elbise ve orta yere ulu orta serilmiş bir döşek. İçi çeşit çeşit otlarla dolu bir çanta yatağın baş ucuna atılmıştı. Yatağın hemen sol yanında ise tahtadan derme çatma yapılmış ufak bir sehpa bulunmaktaydı. Sehpanın üzerinde ise oldukça küçülmüş bir mum ve hemen yanında ise kabı eskimiş bir defter bulunmaktaydı. Büyücü bütün dikkatini bu eski kaplı deftere yöneltti. İçindeki iyi insanlara aldırış etmeden hemencik deftere uzandı ve sayfalarını karıştırmaya başladı. Cadı tek tek Silvanesti’de geçen günlerini kayda almıştı. Yazılanlar son ermeye yüz tutmuştu ki büyücünün gözleri tek bir kelimenin üstünde yoğunlaştı. ‘‘ Fyodor! ‘‘ Kendi isminin altına yazılan satırları bir çırpıda okumaya başladı. Okudukça heyecanlanıyor ve avuç içlerini ter basıyordu. Bir süre sonra yatağa uzandı ve satırları tekrar tekrar okudu. Ta ki bir hışırtı huzur dolu bu anları bozana kadar …'
| |
| | | Tatja Fahrõna SFL
Mesaj Sayısı : 224 Kayıt tarihi : 01/12/10 Lakap : I-Lem
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Salı Mayıs 07, 2013 2:45 pm | |
| Günlüğüne yazdığı yazıdan sonra içinde beliren umut duygusu içini kemirmeye başladığında defteri sehpanın üzerine atmıştı. O sayfayı yırtıp onun çadırına koyma planını ertelemeyi düşünerek beyaz, sağ omzu düşük bol bluzunu kapatacak siyah, pejmürde cüppesini geçirdi üzerine. Siyah kot pantolonunun kendisini serin havadan korumasını umdu. Boş zamanlarında sardığı sigaralarından bir miktar alarak cebine koydu ve çakmağını kontrol ettikten sonra umutsuz bir bakış attı Sloth'a. Belki de yarım saat evvel hissettiği o ışıltılı hissi kaybedecekti yeniden. Dudaklarını birbirine bastırarak dışarıya çıktı. Bakışlarını yerden ayırmayarak hızlı adımlarla ormanın içine dalmıştı. Siyah botları yer yer suyun içine girse de bacaklarının kendisini götüreceği en uç noktaya gidene kadar durmayacaktı. Güçlü bir rüzgar yüzünü yalayarak cüppesinin kapşonunu başından savurdu ve turuncu saçlarının dağılmasına neden oldu. Bunlar acısız olanlardı. Asıl problem sağ kolunda açtığı derin sayılabilen yaraların sızlamasıydı. Üç çizgi vardı, bu kadar derin olacaklarını kestirememişti ve ilkel bir biçimde yapılmış dikiş yüzünden acıyorlardı. Beceriksizce sarılmış pamuklu kumaş parçaları en azından bir miktar koruma sağlasa da yüzünü buruşturmasını engelleyemiyordu. Kamp alanından yeteri kadar uzaklaştıktan sonra etrafa bakındı. Aşina olduğu toprağın üstünde ilerlerken cebinden sigarasını çıkarıp dudaklarının arasına götürdü ve çakmağıyla biraz mücadele ettikten sonra yakmayı başardı. Dudaklarının arasından süzülen beyaz duman rüzgara karşı direnemeyip kaybolduğunda cadı çoktan görkemli ağaçların hududuna varmıştı bile. Zihnini kapatabilmek adına buraya kadar geldiğini biliyordu. Ne hissettiğinden emin değildi. Korku? O kadar güçlü değildi bedenini saran his ama belki kaygı olabilirdi. Başarısız olduğu şeylerden genelde kaçan bünyesi için bu oldukça zor bir sınav olacaktı. Her iki adımından birinde dudaklarının arasından çıkan dumanlar rüzgarla kucaklaşarak kayboluyorlardı. İlk sigarası dudaklarının arasındayken bitti.
Bu kaçıncı? Altıncı sigaram olmalı herhalde. Üşümeye başladım ama deli gibi bir tavşanı takip ediyorum. Belki evcil hayvan olarak yetiştirebilirim. Hogwarts'tan kaçtığım zaman kendi hayvanlarımı alamamıştım. Burada delirirlerdi zaten. Yağmur yağacağa benziyor, çadıra döndüğümde yorgun olacağımdan muhtemelen yatıp kalacağım ve yarın hasta olarak uyanacağım. Mükemmel. Evet mükemmel. Sessiz adımlarla ilerlerken üç tane yavru kurt gördü. Daha fazla ilerlemeden ağaca tırmandı. Sağ kolu bu çabayla sızlasa da kurtları izlemek istiyordu. Geniş bir dala oturarak yerde kendi hallerinde oynayan yavruları izledi. Enerjiklerdi ve çıkardıkları sesler anca bir civcivi korkutabilirdi. Hafifçe kıkırdadı turuncu saçlı cadı. Hala masum olduklarını düşünüyordu. Henüz bir insanla tanışmamışlardı ve dolayısıyla acı çekmek zorunda kalmamışlardı. 'Büyüdüğünüzde, size zarar vermeye çalışanları yok edin'dedi dudak kıpırtısıyla. Sigarasını dudaklarının arasına alarak sırtını ağaca yasladı ve gökyüzüne bakmaya başladı. Kara büyük bulutlar siyah saçlı bir anneymişçesine toplanırken ayvayı yediğini düşünüyordu. Dudaklarındaki sigara bittiğinde bedenine inen küçük, ürkek damlaları hissetti cadı. Çadırına bir an önce gitse iyi olabilirdi. Ağaçtan aşağı inmeye çalışırken sağ kolu nedeniyle yere pek iyi bir düşüş yapamamıştı ve sağ yanağında bir sızı hissetmeye başlamıştı. Çok büyük bir şey değildi aslında ama ağaçlara bundan sonra dikkat etmesi gerektiğini anımsattı kendisine. Cüppesinin kapşonunu başına geçirdikten sonra yavaş adımlarla kamp alanına dönen yola koyuldu. Yağmur tatlı müdahalesini şiddetlendirirken gök gürültüsünü duydu cadı. Adımları gittikçe hızlanırken kapşona vuran yağmur damlalarının sertliğini hissedebiliyordu. Yüzüne doğru esen rüzgar kapşonu başından sıyırdığında geri kapatmak için hamle yapmadı. Nasıl olsa yeniden açılacaktı, sürekli aynı hareketi tekrar etmenin alemi yoktu. Dudakları hoşnutsuzlukla bükülürken elinden geldiğince hızlı hareket etmeye başladı. Yaklaşık olarak yirmi dakika geçtiğinde kamp alanına varmıştı ve etrafta kimsenin olmamasına sevinmişti. Tepeden tırnağa ıslanmış olarak görüntüsü bir tür duşa sokulmuş Garfield gibi hissetmesine neden oluyordu çünkü. Biraz soluklanarak çadırının önündaki örtüyü aralayarak içeri girdi ve yatağında uzanan kişiyi gördüğünde kapıda donakaldı.
Midesinde hissettiği hissi nasıl tanımlayabilirdi bilmiyordu ama kuvvetli bir yumruğun ardından Glacio büyüsü yapılmış kadar soğuk bir ürperti yayılmıştı ve bu his tepeden tırnağa tüm bedenini sarmıştı. Turuncu saçlarından akan suların hareketi dışında hareket edememişti cadı. Kıpırdayabileceğini sanmıyordu. Bakışları yatağını işgal eden bedene kitlenmişti. Aşina olduğu uzun kızıl saçları bu kadar yakından görebileceğini ummuyordu. En azından bu kadar erken göreceğini düşünmemişti. Büyücünün gözlerinin odaklandığı defteri gördüğünde yüzünde sahip olduğu tüm insan canlılığına dair olan renklerin kaybolduğunu hissetmişti. Sloth'u okuyordu. Fyodor Sloth'u okuyordu. Lanet olsun. Rezil olacaktı. Gerçi son sayfasını verse de rezil olacaktı ama tüm günlük boyunca Fyodor'dan bahsettiğini büyücünün görmesini istemezdi. Belki de anlamaz diye düşündü ama sonra bu düşüncenin saçma olduğuna kanaat getirdi. Bal gibi anlayacağını biliyordu. Güçsüz bir nefes alarak hafifçe öksürdü. Lanet olası yağmur yüzünden diye düşündü. Gözlerini büyücünün yüzünden alamamıştı ve büyücü kendisine baktığı anda ıslanmış, yüzünde şaşkınlık belki de panik olan cadıyı görecekti. Geri adım atamazdı. Sağ elini farketmeden cebine sokup sigaralarından birini çıkarmıştı. Cüppesinin en sağlam yeri olduğu için sigaralarını ıslanmaktan kurtarmıştı. Bakışları hala büyücüden ayrılmadığı için sigarasını eski bir şeker kutusuyla yakmaya çalıştığını farketmedi. Karşısındaki genç adamı o kadar beklemiyordu ki kolunda ve yanağında hala var olan acıları hissetmiyordu. 'Fyodor? Gerçekten sen misin?'diye fısıldamayı başarabildi sonunda. Sigarasını dişlerinin arasına sıkıştırdıktan sonra bakışları nihayet eline inebildi ve büyücünün o an için gördüğü şey şeker kutusuna büyük bir hayretle bakmış olan cadı olmuştu. Şeker kutusunu sehpanın üstüne bıraktıktan sonra çakmağını bulmuştu. Çadırın içindeki sessizliği bozan tek şey alev belirirken çıkan o garip ses olmuştu. | |
| | | Fyodor Nicolai Petrenko SFL
Mesaj Sayısı : 561 Kayıt tarihi : 06/09/10
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Salı Mayıs 07, 2013 9:38 pm | |
| Yıllar öncesinde boş sınıfın dar ve havasız mekânında başlamıştı bütün hikaye. Ortak noktaları pis bir bağımlılıktan ve renkli saçlardan ibaretti. Henüz daha ilk gençlik yıllarıydı, dolayısıyla her ikisi de ilişkiler konusunda çocuk sayılardı. Evrendeki tüm hikayeler mutlu sonla bitmez. Mutsuzluğun başından beri kader olduğu hikayeler de vardır. Bu kaderei tabi olacak zayıf olanların sonudur mutsuzluk. Cadı ile büyücü dışarıdan bakıldığında birçok hemcinslerine oranla güçlü kişilikleri sahiptiler. Ne de olsa inandıkları dava uğruna yola çıkmayı, rahat ve sıcak yataklarından feragat etmeyi ve daha nice zorluklara katlanabilmeyi tercih etmişlerdi. Fakat konu duygular ve duyguların ifade ediş tarzı olduğunda ise bir böcek kadar kırılgan bir yapıları vardır. Belki de onları ilk başta birbirine yakınlaştıran şey çevresindeki insanlara nazaran duygusal konulardaki bu zayıflıkları oldu. Sonlarını hazırlayan şey de tesadüfe bakın ise aynı sebepten ibaretti. Uzatmanın gereği yok; bir şeyler tutmadı, içlerindeki sevgi büyülü bir aşka dönüşmedi ve masalları bitti.
Fyodor bugüne kadar Tatja ile ilgili tüm anılarında bu senaryoya inanıyordu. Bugün kendinden beklediğinin aksine oldukça cesur bir davranışla cadının çadırına ziyarette(!) edebilmişti. Bir misafirin aksine bir casus misali ondan bihaber yaşadığı yıllarının özetini hızlı hızlı karıştırdığı sayfalar sayesinde öğrenebildi. Tatja bir Rus kadınıydı, uzaktan sert ve asil duruşu ile duygularını belli etmeyen fakat içten içe hisleri ile kendi kendini yakabilen. Belki de bu hislere ulaşabilme lütfuna erişebildiği için o kadını sevmişti, bilemiyordu. Karışık satırların arasında kendini görmesiyle beraber dünya ters yüz olmuştu büyücü için. Ama bir yandan da sevinç doluydu. Nedendir bilinmez ama Tatja’nın yaşam alanına girmesinin altında içten içe kendini veya kendisine ait bir şeyleri bulmak amacını taşıdığını düşündü büyücü. Devir cümlelerin ardına gizlenmiş bir Fyodor ibaresi tatsız tutsuz yaşamına yeni bir heyecan getirebilirdi. Onunla kaybettiği şeyleri yeniden onda bulmak istiyordu. Tatja’nın en çok arkadaş yönünü seviyordu. Belki de aradığı şey yalnızlığın hüküm sürdüğü bu diyarda eski bir dostta duyulan özlemdi. '' половой акт! '' *
Onu görür görmez ağzıdan istemsiz olarak epeydir uzak kaldığı yörelere ait bu sözcükler döküldü. Yakalanmıştı ve bir gizemin ardına gizlenip de sırrı açığa çıkan her insan misali oldukça şaşkındı. Olayın sıcaklığından olsa gerek hemencecik uzanmakta olduğu kirli döşekten doğruldu ve ayağa kalktı. Tatja’nın vereceği tepkiden korkuyordu, ne de olsa cadıyı tanıdığı süre zarfınca onun vereceği tepkileri asla kestirememişti. Fakat elindeki kartlara güveniyordu, en azından bu kumara girmeden önce elinde cadının sırları, iç dünyası vardı. Sıkıca tuttuğu defteri ait olduğu yere, sehpanın üzerine bıraktı. Cadı ile göz göze gelmeye korktu, zira soru işaretleri ile dolu bir çift göz tam karşısındaydı. Kızın merakını dindirmek adına o lanet olası ağzını açması gerektiğini biliyordu.
‘‘ Ben şey… Ben çok özür dilerim. Sanırım hiç olmamam gereken bir yerde hiç yapılmaması gereken bir davranışta bulundum. Ne diyeceğimi bilemiyorum Tatja. ‘‘
Bembeyaz teni tıpkı Rus soğuğunu yemişçesine kızarmıştı. Vücudu ise daha öncesinde hiç karşılaşmadığı bir alev topunun içerisinde yanıyor ve tüm gözeneklerinden ter boşalıyordu. Şaşıran sadece kendisi değildi, cadının hakaretlerinde bir tuhaflık rahatlıkla sezilebiliniyordu. Şeker kutusu ve sigara kombinasyonu ile başarıya ulaşmayan Tatja oldukça tuhaf bir görüntü sergiliyordu doğrusu.
Fyodor bir an önce bulunduğu mekandan kaçmak istedi. Karşısında geçmişten kopmuş gelmiş hayaleti duruyordu ve büyücü küçük bir çocuk misali onun gazabından korkuyordu. İşte ilk kez o an cadının gözlerine bakma cesaretinde bulunabildi. Gördüklerine şaşırmıştı: Tatja’nın gözlerinde merhamete benzer bir duygu vardı. Gözlemlerinde yanıldığını düşündü, fakat kızın yüz hatlarında herhangi bir değişiklik yoktu. Yüzüne nedeni bilmediği bir tebessüm yayıldı ve tüm yılışıklığı ile şu soruyu sorma cüretinde bulunabildi:
‘‘ Evet, Fahrona. Bugün senin cennetine ait yasak bir elmayı yedim. Cezam ne hemen söyle! Hemen söyle de bu tatsız akşam burada kapansın! ‘‘
* = Ruşça f.ck! | |
| | | Tatja Fahrõna SFL
Mesaj Sayısı : 224 Kayıt tarihi : 01/12/10 Lakap : I-Lem
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Salı Mayıs 07, 2013 10:14 pm | |
| Büyücünün dudaklarından çıkan ilk kelimeyi duyduğunda kahkaha atmak istese de dudakları sigaranın etrafına bir kafes gibi inmeyi bırakmayı reddetmişti. Fyodor'un ne hissettiğini az çok kestirebiliyordu. Eğer kendisi büyücü tarafından büyücünün çadırında basılsa acilen bahane bulup oradan kaçmak için elinden gelen şeyi yapardı. Rus kanı olarak adlandırdığı genel davranış örneğini büyücüde hissedebiliyordu. Kıpkırmızı kesilen büyücüye bakarken içindeki o endişe korkusu biraz azalır gibi olsa da kendi kendisine kızmaya başlamıştı. Sloth'u ortalık yerlere koymamalıydı. İyi de..bunu ummamış mıydın? İç sesi bugün cesaretini toplamış bir şekilde belirmişti ve bu cadıyı hiç mutlu etmemişti. Kimi kandırıyorsun Tatja? Biliyorum, sadece arkadaş olmaya çalışıyorsun ama onun gibi sen de küçük bir çocuğun beceriksiz duygu anlatımı yeteneğine sahipsin. Eğer beni yeteri kadar delirtirsen bir daha konuşamazsın iç ses, ben de hareket edemem doğru ama lanet olası sesini duymayı istemiyorum. Ouch. Kendi kendine bu garip mücadeleyi verirken büyücü yatağını işgal etmeyi bırakıp ayağa kalkmıştı. Bir an gerçekten olduğu yerde büzüşmeyi istedi cadı. Kaçmak, rezaletinin cümlelerini başka dudaklardan duymamak istedi. Büyücüden keskin bir cümle bekliyordu. Onun nazik ve gerçek bir insan olan tabiatının kendi canını acıtması gerektiğini düşünüyordu. Lanet olası yılların biriktirdiği şeylerin kendi gerçekliğini jilet gibi kesmesini bekliyordu. Beklediği şey olmadı. Büyücünün özür dilemesini duyduğunda içindeki endişe yerini garip bir mutluluğa bırakmış gibiydi ama neden mutluydu? Özlemişti, evet. Saçları hakkında anlamsız yarışlara girip saçma sapan yerlerde sarhoş olmayı özlemişti ve belki gerçekten arkadaş olabilirlerse bunu yeniden yapabilirlerdi ama büyücünün önceliğinin çadırına izinsiz girdiği için özür dilemek olduğuna inanamıyordu. Garip bir adamdı Fyodor. Çoğu insana göre çatlak olarak adlandırılabilirdi ama cadı için tanıyabildiği bir ruhtu. Parçaladığın bir ruh ha? İç sesine bir şey diyemedi. Bazı şeyleri düzeltmeye çalıştığını biliyordu ama başarılı olabilecek miydi emin değildi. Eğer karma işliyorsa sağ yanağındaki kesik ve sağ kolundaki 'kesik' bunun bedeli olmak için oldukça hafif meblağlardı. Büyücüyü gülerken görebilmek için bir hiç bile sayılabilirlerdi. Onu gülerken gördüğü anları anımsadığında istemsizce yüz ifadesi yumuşamıştı. Uzun zaman olmuştu ve belki de her hatanın bir düzelme şekli vardı. Yine de tetikte olmalıydı. Canı acıyan insanlar genellikle en tehlikeli olan insanlar olurlardı ve eğer Fyodor bir Humunculus ise kendisi de başarısız olmuş olan bir simyacıydı.
Büyücünün kendisine bakan, gerçekten kendisine bakan gözlerine baktı cesurca. Ah, nasıl da yenik hissediyordu kendisini cadı. Omuzlarının dikliğini kaybettiğini hissettiğinde sefil güçsüz bir kız olmaktan nefret etmişti. Bakışlarını kaçırmamasının tek nedeni belki de meydan okumayı sevmesiydi. Birbirine bakan iki kızıl kafalı rus dışarıdan bakan birine göre oldukça komik bir görüntü sergileyebilirdi aslında. Büyücünün yüzündeki ifadeyi gördüğünde acının geri dönüşünün geldiği zaman olduğunu düşündü ve onun rus aksanının arkasındaki sertliği hissetti. Sanki inançsız olduğunu bilmiyormuş gibi cennet ve elma benzetmesini kullandığını kaçırmamıştı. Bakışları hala büyücünün üzerindeyken istemsizce hafifçe gülümsedi. Bir an durduktan sonra gülümsemesi biraz daha yayılmıştı. Sigarasından nefes aldı ama duman gelmeyince ne oluyor diye baktı. Elindeki şeker kutusunu görünce 'Oh f.ck' ifadesi yüzünü sardıktan sonra kutuyu atıp çakmağını ve başka bir sigarayı daha çıkardı. Büyücüye yönlendirdi yine gözlerini. Adamın yılışıklığına karşı kendi yılışıklığı. Oldukça eşit bir takas ha?
'Burası bir cennetse melekler anca şu odun yığınları olabilir. Dolayısıyla hurdalık bir alana girmek o kadar da büyük bir suç değil Fyodor. Maalesef o cennetin kadim elması değil Sloth. İşleri aceleye getirmek ise asla..bize uymaz değil mi Petrenko? Soğuk bir ülkenin ayrı zamanlarda doğmuş iki bireyiyiz. Bazı şeyler maalesef bir sigaranın dumanı gibi geçip gitmiyor hayatımızdan ama madem ceza istiyorsun..hmm..öncelikle demin işgal ettiğin yere oturmakla başlayabilirsin.' dedikten sonra sigarayla çakmağı sehpaya koyup kendisine inanamayarak büyücüyü yatağa oturttu. Ona dokunduğu an kızın yüzünde anlık bir acı belirse de büyücünün bunu anlamayacağını ummaktan başka seçeneği yoktu. Sehpayı Fyodor'un tam karşısına gelecek şekilde çekerken sağ kolu yüzündeki rengin solmasına neden olmuştu yine. 'Не начинайте снова. ебля руку'dudaklarından bu iki cümle keskin bir şekilde çıkmıştı. Büyücü rahatlıkla cadının bu cümleleri nedeniyle kızardığını farkedebilirdi ama utanmanın ne gereği vardı ki? Sehpayı güçlükle karşısına getirdiğinde diğer sigarayı ve çakmağı aldı. Sehpaya oturup sol ayağını yatağın kenarına yasladı. Kendi dudaklarındaki sigarayı yaktıktan sonra diğer sigarayı büyücüye uzattı. Çakmağı sağ elindeydi ve kolunu tutuş açısı biraz garip olsa da böyle durunca acımıyordu. 'Cezanın ikinci kısmı bu sigarayı içmek. Üçüncü ve opsiyonel olanı votka stoğumdan bir miktarı içmek. En önemli kısım ise içindeki her şeyi dökene kadar bu çadırı terketmemek. Gördüğün gibi girişi oldukça dar ve umarım bu yağmurlu havada çadırı yıkıp anlamsızca ıslanmamızı istemiyorsundur?'dedi. Yüzüne yine bir gülümseme gelmişti. Omuz silkti hafifçe ve dişlerinin arasına kıstırdığı sigaradan bir nefes çektikten sonra hafifçe üfleyerek büyücüye baktı. Kendisini kırılmaya oldukça hazır hissediyor ve korkuyordu ama büyücünün içindeki her şeyi dökmesini sağlamazsa bu düşüncelerin onu zehirleyeceğini biliyordu. Gerekirse kırılırım, önemli olan sensin salak Rus oğlanı.
*Yine başlama. Lanet olası kol. (S*ktiğimin kolu) | |
| | | Fyodor Nicolai Petrenko SFL
Mesaj Sayısı : 561 Kayıt tarihi : 06/09/10
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Çarş. Mayıs 08, 2013 11:20 pm | |
|
Yağmur iyiden iyiye şiddetini artıyor ve Silvanesti ormanları adeta kana kana içercesine gökyüzünden gelen kutsal suya doyuyordu. Büyücü her damlanın düşüşü ile beraber ketenden yapılmış çadırın üstlerine yıkılacağını hissediyordu. Cadının sıcak tavırları, kendisi için korku dolu geçen anların geride kalması anlamını taşıyordu. Usulca Tatja’nın buyruğunu yerine getirdi ve birkaç dakika öncesinde uzanmakta olduğu döşeğin üzerine kendisini bıraktı. Hemen ardından cadıda yanına oturuvermişti. Uzun bir zaman sonra ilk kez bu kadar ona yakın olabilmek, bunca zamanın ardından ilk kez ona dokunacak mesafede bulunabilmek Fyodor’un aklını kaçırmasına neden olacak kadar kuvvetli bir dürtüyü beraberinde getirdi. Karşı konulması zor fakat bir o kadar imkansız. Bu karmaşa arasında kendisine uzatılan sarma sigarayı ellerini arasına aldı. Birkaç dakika sonra çadırın içi adeta eskimiş bir kahvehaneyi andıracak derecede dumana boğulmuştu. Fakat bu puslanmış ortamda bile cadının gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
Sessiz geçen ve bir o kadar da rahatsız edici bir zaman diliminde büyücü aklına takılan soru işaretlerini düşündü. Niçin buradaydı? Ne amaçla cadının hayatına yeniden sokulma cesaretine bulunabilmişti? Ayrıca nasıl oluyor da kendisini bir başına bırakan kötü kalpli(!) kraliçe bu geceyi onunla paylaşmayı istiyordu? Tüm bu soruları adeta ezber yaparcasına zihnine kurulmuş aynalarda kendisine bakıp defalarca sordu. En sonunda ise mantıklı bir cevaba ulaşamayacağını anladı ve düşünmemeye karar verdi. Sancı dolu dakikalarının ardından yağmurun sesi, büyücünün titrek konuşması ile bölündü:
‘‘ Yeniden seninle bir sigarayı paylaşmak güzel bir duygu Tatja. Fakat bilinmezlikler içerisinde olmak ise tam aksine berbat ötesi bir his. O defterde yazanlar, yani istemeden de olsa öğrenmiş olduğum bana dair düşüncelerin Tatja. Yani tüm bunlar ne anlam ifade ediyor? ‘‘
Elinde tutmakta olduğu sigarası yavaş yavaş sönmeye yüz tutmuştu. Büyücü bu durumun farkında bile değildi. Gece uzundu ve yağmur yüklü kara bulutlar sayesinde simsiyah bir örtüye bürünmüştü. Dışarıda tüm günahları bile örtebilecek bir hava var diye düşündü Fyodor. Fakat tam o sırada nereden geldiğini tahmin edemediği bir fısıltı kulaklarında yankılandı: Çok uzaklardan gölün leydisi (Seiren) yeniden şarkılar söylemeye başlamıştı.
| |
| | | Tatja Fahrõna SFL
Mesaj Sayısı : 224 Kayıt tarihi : 01/12/10 Lakap : I-Lem
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Çarş. Mayıs 08, 2013 11:53 pm | |
| Büyücüyle bu mesafede olmak burada geçirdiği zaman dilimi boyunca gerçekleşmesine ihtimal vermediği bir şey olsa da buradaydılar işte. Küçük, her bir yağmur damlasıyla sarsılan, cadı tarafından beceriksizce çadır haline getirilebilmiş kumaş yığınının koruması altında oturuyorlardı. Normal hallerini terketmemiş olsalar belki de bir dakikasını bile geçirmeyeceği bu yer cadı için evin anlamıydı. Her insan evini terkederdi. Hogwarts ve ona dair anıları cadı için çocukluk dönemi parçalarıydı. Dudaklarının arasındaki sigaranın ucu kızıl olduktan iki saniye sonra gri, nazik sigara dumanı dudaklarının arasındaki boşluktan havaya kavuşabilmek için süzülmeye başlamıştı. Kendisini tutamadığının farkındaydı. Kendi gözlerindeki ışıltının farkındaydı ama lanet olsun ki söndüremiyordu. Arkadaş olmak. Tatja, karamsarlığa gömülürsen işleri daha da berbat edersin. Bunun için mi hayatta kaldın? İç sesiyle konuşmaktan nefret ediyordu cadı. Sahip olunması gereken en önemli arkadaş gibiydi o ses, acı dolu gerçekleri yüzüne haykırmaktan çekinmiyordu. Bu garip duruma fazlaca dalmış olduğu için sigarasının ucundaki bir parça kül kucağına düştü. Normalde küle alışık olduğundan muhtemelen farketse bile anca yatmadan önce üstünü silkeleyecekti. Burası onu fazlaca tembel yapmıştı. Fazla içine kapanmış ve fazlaca kendi kendini dinlemek zorunda kalmıştı. Zihnindeki konuşma yerine büyücünün titrek sesini duyduğunda ona baktı. Cümlelerini anlaması için biraz zaman geçmesi gerekmişti çünkü demin yatağa oturtmak için dokunsa da büyücüyü biraz kendi zihninin oynadığı bir oyun olarak görüyordu. Hafifçe burnunun ucuna doğru kaymış gözlüğünün üzerinden büyücüye baktı. Farkedilebildiği üzere cadının yılışık sırıtması sanki bir hortum tarafından başka bir yere savrulmuşçasına kaybolmuş ve düşünceli bir ifade cadının yüzüne yerleşmişti. Ne diyeceğini düşünüyordu cadı. Bakışlarını büyücünün yüzünden indirdiğinde karşısındaki adamın sigarasının söndüğünü farketti. Cebinden çakmağını yine çıkararak büyücünün sigarasını yaktı önce. Sağ elinin işaret ve orta parmağının arasında kıstırılmış sigarasını dudaklarının arasına koyarak sol eliyle sağ kolunu ovaladı hafifçe. Bunu yapmaması gerektiğini hissettiğinde salak olduğunu kabul etti. Deriyi gerip büzmek kesinlikle iyi hissetmesine neden olmamıştı. Can sıkıntısıyla sigarasından aldığı derin nefes ısıyı dudaklarında hissetmesine yol açmıştı. Sigarayı yandaki içi su dolu küçük bir kaba attıktan sonra dumanı ardına saklanacak bir duvar gibi üfledikten sonra oturduğu yerde dikleşti hafifçe.
'Bilinmezlikler Fyodor, yaşadığımız zaman içinde asla kaçamayacağımız bir kavram. Belki de bu yüzden bilinmesi yasak şeyleri eşeleyip öğrenmeye çalışıyoruz. Sloth'u benden habersiz okuman biraz naziklikten uzak bir davranıştı kabul ediyorum ama bunu içindeki merak duygusuna bağlıyorum. Sonuçta o kadar yıldan sonra, uzaktayken ne belalara bulaştığımı ya da ne derece karanlığın kucağında karides misali kıvrandığımı bilmek istemiş olabilirdin. Kolay değildi aslında. Güçlü olduğum yanılgısına uzun süre inandım. Ne olursa olsun kötü olayların beni, kişiliğimi etkilemeyeceğine nasıl inandım bilemiyorum ama oldu. Hmm.. Tabii bu konumuzla pek alakalı değil sanırım. O zaman baştan başlamalıyım. Biraz uzun bir konuşma olacak.'dedi ve yeni bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına götürdükten sonra yaktı. Biraz duraksayıp bir nefes aldıktan sonra düşünceli bir şekilde dumanı dudaklarının arasından azat etti.
'Seni bir anda silip ölene kadar hatırlamayacağımı ummamıştın değil mi? Düzgün davranış paternleri olan biri olmasam da hala insanlığa ait duygularım var. Seçimlerimden yanlış olanlar için üzülebiliyorum ve düzeltmeye çalışıyorum. Bir gölge gibi hayatından kaybolduktan sonra birtakım seçimler yaptım. Bulunduğumdan daha karanlık yerlere girmeme neden olanları da vardı tabii. Sloth'ta okuduğun şeyler bazı yanlış seçimlerin geç bir düzeltilme çabası. Beni yanlış anlama, bir anda Silvanesti'de belirip hiçbir şey olmamışçasına hayatına gittiğim yerden müdahale olmayı istemedim, düşünmedim. Saçma olacağının farkındayım. Zaten eğer eski yerimi almamı istesen bunun tek bir açıklaması olabilirdi. Yaşadığın şeyleri fazlasıyla yaşatmak. Gerçi beni zaten biliyordun. Şeytani bir geri ödetme planına maruz kalmadan da yeteri kadar kendimi hırpalıyorum. Hala nefes alıyor olmama şaşırıyorum bazen. Evet, seni özledim. Evet hangimiz daha turuncuyuz konulu saçmalamalarımızı da özledim ama istediğim şey sadece garip bir duvardan biraz daha arkadaşın olabilmek. Sonuçta hepimiz Serpent'i takip ediyoruz. Burada bir aileyiz ve geçmişte ne denli saçmalıklar yapmış olsam da şu an seni korumam gerekiyor zira bir aile bunu yapar. İstersen öteleyebilirsin ama bedenlerimizde amblemimiz olduğu ve hayatta kaldığımız sürece ikimiz aileyiz Fyodor. Bunu değiştirebilecek tek şey benim ölümüm ve en azından birkaç gün içinde ölmeyi planlamadığımdan evet. Beğen ya da beğenme aile üyelerinden biriyim. Ayrıca bu ara yüzündeki parıltı gözümden kaçmadı ama seni gördüğümü bilmediğini biliyorum. En azından saklanmayı öğrendim.'dedikten sonra konuşurken unuttuğu sigarasının küllerinden bir parça da öncekiler arasındaki yerini almıştı. Oldukça uzun bir nefes aldıktan sonra sigarayı söndürdü ve bakışlarını büyücüye yöneltti. 'Sorabilir miyim bilmiyorum ama, gerçekten, sadece etrafı kurcalamak için mi çadırıma geldin yoksa bir şey mi arıyordun?' dedi. Sesindeki merak tonunu saklama gereği görmemişti. Üzerindeki ıslak cüppeyi çıkararak siyah ince kazağı ve siyah kotuyla bir muggledan farksız bir şekilde sehpanın üzerinde oturmaya devam etti. Bakışları büyücüye yönellikken genel bir alışkanlıkla kazağının kollarını sıvadı. Bir kolunda bulunan dövme belliydi ama öbür kol beceriksizce bir bezin içine sarıldığından örgü bir bebeğin kolu gibi duruyordu. Bunu farketmemişti.
| |
| | | Fyodor Nicolai Petrenko SFL
Mesaj Sayısı : 561 Kayıt tarihi : 06/09/10
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Cuma Mayıs 10, 2013 6:33 pm | |
| Soluksuzcasına akıp giden cümleler… Hala anlamakta zorlandığı ve bir o kadar da beyin hücrelerini yoran sesler… Büyücü, uzun nutuklardan her defasında kaçınmaya çalışan cadının değişmeyi arzuladığını gösteren küçük bir anı yaşadı. Derdini, kafasındaki soruları en içten şekilde cevaplamıştı. Bir an için duraksadı ve karşısındaki kıza baktı. Bu Tatja olamazdı, yani bildiğinin, tanıdığının ötesinde bir insan vardı karşısında. Adeta Tatja version 2.0 ile konuşuyordu. Tatja’nın bu yeni sürümüne konuşma, insanları anlama ve onlara dertlerini anlatma özelliği eklenmişti. Demek ki hayat herkesi değiştirebilecek türde güçlü bir kimyasala sahipti. Demek ki yaşam denen mefhum yerinde sayma konusunda direten insanları bile oldukları yerde bırakmıyordu. Yenilenmiş Tatja uzun konuşmasını sürdürürken Fyodor o an kendisini düşünmeye başladı. Acaba kendisi bu hayata ne kadar ayak uydurabiliyordu? Bu cevabını öğrenmeye korktuğu bir soruydu aslında. Yaşam Fyodor için kırılma anları ve zaman denen uçurumdan aşağıya doğru yuvarlanmalarla doluydu. Hayatındaki ilk kırılma anı bir yetimhane köşesinde çocukluğunu geçirmekle olmuştu. Sonrasında ise nice arkadaşlıklar kaybetmişti. En büyük travmalarından birine ise karşısında duran cadı sebep olmuştu. Bu kırıklardan kurtulup her defasında yeniden aynı uçurumu tırmanmaya çalışmak git gide zorlaşan bir uğraştı. Zaman zaman isyan ettiği oluyordu. Bazı delilik zamanında düzen içinde dizilmiş her ne varsa her şeyi ama her şeyi dağıtmak istiyordu. Çünkü yaşamdan öğrendiği bir gerçek vardı ki; zaman geçtikçe her şey düzensizliğe bir adım daha yaklaşıyordu.
Fakat bu karamsar teorileri çürütme noktasında karşısında capcanlı bir örnek duruyordu: Tatja Fahrona. Nasıl bu kadar güçlü, nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun Tatja? İç sesi saklandığı delikten ortaya çıkmaya başlamıştı. Söyler misin bana her aldığın darbeden sonra tekrar tekrar doğrulmaktan yorulmadın mı? Neden benim de elimden tutup uçurumları aşmamı istiyorsun? Bu bir diyet mi Fahrona, geçmişin bir diyeti mi?
Aklındaki şüpheleri bir kenara bırakıp yeniden cadıya odaklanmaya çalıştı. Uzun ve gergin konuşmalar sırasında kendini rahatlatacak tek bir şey vardı: Sigara. Bu sefer kendi zulasından bir sigara çıkardı. Birkaç dakikanın ardından tüm şüpheler sigara ile beraber dumanlaşıp kaybolmuştu. Cadının sert bakışlarını üzerinde hissettiğinde ise kendisi için zor anların başlayacağını tahmin ediyordu. Fakat Tatja net bir şekilde değiştiğini ortaya koyabiliyordu. Konuşma sırası kendisindeydi, Tatja’nın samimiyeti karşısında aynı dürüstlüğü kendisinin de sergilemesi gerektiğini biliyordu.
‘‘ Ben tüm bunları duyduğuma sevindim. Yani bu düşüncelerin sende var olduğunu bilmek, bu düşünceleri senin ağzından duyabilmek oldukça hoş bir şey Tatja. Şüpheci tavırlarım tabiatımdan kaynaklanıyor olsa gerek. Gerçi sen her zaman benim bu tavırlarıma karşı en alışık olan insandın. O yüzden senin için sıkıntı olmasa gerek. Soruna gelecek olursam; cevaplanması zor ve bir o kadar karmaşık bir soru aslında. Bugün buraya ne amaçla geldiğimi kendime bile anlatamazken sana anlatabilmem pek olası gözükmüyor. Fakat samimi tavırların karşılığında en azından görgü kuralları gereği benim de dürüst davranmam gerekiyor. ‘‘
Birkaç saniye duraksadı ve sigarasından bir nefes daha aldı. Gözlerini önüne dikti, konuşmasını sürdürdü.
‘‘ Ben bu gece buraya kendimi bulmaya geldim. Sendeki beni bulmaya. Senden kalan kırıntılar içinde yaşayan beni bulmaya. Fakat gördüklerim, okuduklarım karşısında oldukça mutlu oldum. Çünkü içindeki beni tam olarak öldürmemişsin Tatja. Evet, ben buraya bir enkaz, bir mezarlık, tarihi bir kalıntı bulmaya geldim ama karşımda ise hala sende yaşayan bir ben, bende yaşayan bir sen vardı Tatja. Bunlar edebiyat kokan büyülü fısıltılarımdan ibaret değil. Bunlar şu an farkına varabildiğim gerçekler. Hala birbirimize değer veriyorken birbirimizi ötelemeye çalışmanın bir manası yok sanırım. Ne dersin bu lanet diyarda yalnızlıktan sıkıldığın her gece yeniden benimle tütününü paylaşmak ister misin? ‘‘
O kadar çok heyecanlıydı ki konuşurken nefes nefese kalmıştı. Derin nefes alırken cadının cevabını merak ediyordu.
| |
| | | Tatja Fahrõna SFL
Mesaj Sayısı : 224 Kayıt tarihi : 01/12/10 Lakap : I-Lem
| Konu: Geri: Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. Salı Mayıs 21, 2013 9:09 pm | |
| Uzun nutuklardan nefret etse de içindeki her şeyi dışarı dökmeden suçluluk duygusundan kaçamayacağını biliyordu. Bakışları karşısındaki büyücünün üzerindeyken değişimini net olarak farketmişti. Daha ciddi bir ifade yerleşikti büyücünün yüzünde. Bu olgun ciddiliğe rağmen arkasında bekleyen gerçek büyücüyü görebiliyordu ve bu Fyodor'u hala görebilmek içinde bir noktanın burkulmasına neden oluyordu. Yutkundu. Büyücünün düşünce okuma gibi bir gücü olmamasına gerçekten seviniyordu. Yeni bir sigara çıkararak dudaklarının arasına aldı ve çakmağı tutan elinin sargılı koluna ait olduğunu farketmeden sigarasını yaktı. Planladığından daha derin bir nefes çektiğinden bu öksürmesine neden olmuştu ve öksürük dolayısıyla ikisinin arasında sürreal bir tabloya benzeyen duman bulutu asılı kalmıştı. Öksürmekten kaynaklanan kızarıklıktan kurtularak sakin bir ifadeyle büyücünün dediklerini dinlemeye başlamıştı. Kendisinden farklı değildi. Büyücü cadı için ölmemişti ama kendisinin büyücü için öldüğünü düşünüyordu Tatja. Uzun bir zaman önce öldürülmüş, toprağın altı kat altına postalanmış bir anıdan farksız olmadığını biliyordu fakat büyücünün son cümlesi şaşkın bir ifadenin suratını kaplamasına neden olmuştu. Büyücü için oldukça komik bir görüntü sergilediğini düşünürken sigarasından bir nefes daha aldı. Ne diyeceğini toparlamaya çalışıyordu. Dumanı üfledikten sonra diliyle dudaklarını ıslattı ama bu hareket kaçamak çok ufak bir dil çıkarırmışçasına olan hareketten oluştuğundan büyücünün bunu farketmeyeceğini düşünmüştü.
'Ehm. Tütünüm var, aslına bakarsan oldukça fazla var. İkinci bir kişi hoş olabilir. Olabilir değil aslında, olur. Sonuçta burada hepimiz tıkılmış durumdayız. Bir..aile olarak tıkılmış durumdayız. Kitaplar ve Sloth haricinde biriyle iletişime geçmek hoşuma gider.' dedi başını bir çocuğun onaylamasına benzer bir şekilde aşağı yukarı sallayarak. Sigarasının külünün bir kısmı sönük bir şekilde zemine düşmüştü. Dışarıda delicesine esen rüzgar çadırı sarsarken hafifçe titreyerek büyücüye baktı. 'Tabi deli birini çekemem diyorsan o ayrı?'dedikten sonra gülmeye başlamıştı. Kendi sesine inanamadı bir an. Gülümsemesi hafifçe tebessüme dönüştü büyücüye bakarken. Titremesi kesilmeyince suratı biraz buruşmuştu ama bu onun genel haliydi ne de olsa. Zaman ve mekan önemsizdi.
Pardon ya. Hem çok kötü oldu hem çok geciktirdim. Dövme beni Kadir. Masa fırlatma bana Kadir. | |
| | | | Tütün. Bırakmayacağıma Dair Söz Vermiştim. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|